62. Bölüm

6.4K 342 333
                                    

İyi okumalar dilerim...

Yağmur

Oflayarak pantolonumun cebine soktuğum elimi yanında olduğum kaydırağın kenarına koydum. Melih beni dün aramış ve yarın akşama yakın bir vakitte her zaman geldiğimiz parkta olmam gerektiğini söylemişti. Genel olarak grup şeklinde takıldığımızdan parka sadece beni çağırması tuhafıma gitmişti ama sebebini sormamış, sadece onaylamakla yetinmiştim.

Şu anda saat akşam yediye yaklaşıyordu, normalde bu saatlerde dışarıda olmama annem pek razı gelmezdi ama yaz mevsiminde olduğumuz için hava geç kararıyordu ve eve normal zamandan daha geç bir saatte gitsem sorun çıkarmıyordu.

Salıncakların olduğu taraftan adım sesleri geldiğinde kafamı oraya çevirdim. Dalgın bir şekilde bana gelen Melih'i görmemle yüzümdeki gülümseme sırıtmaya dönüştü. "Karadeniz'de gemilerin mi battı lan?" Melih, attığım lafla tebessüm ederken aynı zamanda karşımda dikilmişti. Ceketinin cebinden ellerini çıkarıp saçlarımı karıştırmaya başladığında kaşlarımı çatıp küfür ettim. Bunu her zaman yapıyordu.

"Melih şu ellerini bir gün sokacağım bir yerlerine ya! Karıştırmasana saçlarımı," Ellerini saçlarımdan çektiğinde ona ters ters bakıp saçlarımı düzelttim. "Mal." Söylediğim lafa karşılık vermeyip sadece gülümsediğinde kaşlarımı çattım. Melih'i tanırdım, ona bir şey olmuş olmalıydı. Normalde ona hakaret etsem şaka olduğunu bilse bile o da bana karşılık verirdi. Ama şu an sadece ettiğim hakaretlere gülümsemekle yetiniyordu.

Yüzümdeki az önceki sırıtmamdan kalan tebessüm ifadesi gitgide kaybolurken istemsizce gözlerimi kısmış, Melih'in yüzünü incelemeye başlamıştım. Melih'te aynı şekilde benim yüzümü incelemeye başladığında aramızdaki sessizlikten rahatsız olup konuştum. "Bir dalgın gördüm seni. Az öncede sana laf soktum ama bana karşılık vermedin. Bu Slytherinler ile Gryffindorların aşırı iyi anlaşması gibi bir şey. Olağan değil," Melih yine karşılık vermeyip sadece tebessüm ettiğinde kaşlarımı çattım.

Sanki... Şu an bulunduğumuz zaman son anlarımızmış gibi davranıyordu.

Tebessümünü yüzünden silip yutkundu ve birkaç kez gözlerini kırpıştırıp bakışlarını etrafta gezdirdi. Bir sıkıntısı olduğu belliydi. O yüzden sesimi çıkarmadan bakışlarının beni bulmasını bekledim. Melih'in bakışları sonunda beni bulduğunda yutkundu ve boğazını temizlendi.

"Normalde grup olarak bir yerlere gideriz genelde, biliyorsun," Derin bir nefes alıp tekrar gözlerini kırpıştırdı ve söyleyeceklerine devam etti. "Ama bu sefer tek seninle benim buluşmamız lazımdı. Seni neden çağırdığıma gelirsek... Ben gidiyorum. Nereye diye soracaksın biliyorum ama bunu sana söyleyemem. Sadece birkaç ailevi sebepten dolayı gitmem gereki-..."

"Üniversite ne olacak peki?"

"Onu halledeceğim ben ama bil ki, bu şehirde olmayacağım. Yani Harry Potter krizine girdiğinde sana editler yapıp atan Melih'in bir süre burada olmayacak." Duyduklarım karşısında direk gözlerim dolarken, ağlayacağımı anladığım için sessiz kalmayı tercih ettim. Bir erkek kardeşe ya da bir abiye sahip değildim ama Melih hayatıma girdiğinden beri bu eksikliği neredeyse hiç hissetmemiştim. Canım sıkkın olduğunda benim için bir Harry Potter serisi, neşeli olduğumda neşemi daha arttıran kankam, ağladığımda başımı koyabileceğim bir omuz, bir abi olmuştu bana. Şimdi nere olduğunu bilmediğim bir yere gidiyordu ve ben nasıl tepki vermem gerektiğini bilmiyordum.

"Anlamıyorum Melih. Ailevi sebeplerden ötürü gidiyorum diyorsun ama sizin hiç ailevi sorununuz olmaz ki... Hem ne zaman gidiyorsun? İkra ve Temmuz'u çağırayım mı buraya? Onlar da biliyormuş hem," Elimde tuttuğum telefonu açacağım sırada Melih aceleyle telefonumu elimden aldı ve kaşlarını çattı. "Ben dün vedalaştım onlarla, bir tek sen kalmıştın. Yoksa onları da çağırırdım biliyorsun. Ne zaman gideceğime gelirsek, yarın sabah gidiyorum." Telefonumu bana uzattığında aldım ve cebime koydum.

BELATES | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin