İyi okumalar dilerim...
'Güneş sana gelmiyorsa, sen Güneş'e gidersin.'
Bu cümle belki de hayatımın son birkaç yılını, hakkını vere vere anlatan bir cümle. Son birkaç yıldır aşığım, ama tek taraflı bir aşk benimkisi. Tek taraflı ağlamalar, tek taraflı mutlu olmalar, tek taraflı gülümsemeler, tek taraflı özel günler... Son birkaç yılım bundan ibaret işte. Tek taraflı yaşarım duygularımı, tek taraflı sularım goncalarımı. Hep bekledim, hep çekindim, hep kendimi geri tuttum. Gelir belki dedim, gelir tutar elimden dedim. Hep bu belkilerle yaşadım mesela. Çok basit gibi gözüken ama umudumuzun bağlı olduğu kelime ile yaşadım. Sonrası belliydi, itiraf edemesemde belliydi işte. Güz rüzgarım bana hiç uğramadı, saçlarımı oradan oraya savurmadı veya ufak bir toz olup elime değmedi... Ama bekledim, ciddiyim bekledim. Sonra benimki de can dedim, duramadım yerimde; bana gelmeyene ben gittim. Ama öyle bir gittim, öyle bir cesur yürek edindim ki kendime, şu an hiç pişman değilim. İyi ki gitmişim, iyi ki söylemişim; hatta iyi ki beklemiş, iyi ki ağlamışım...
Güney'e bu denli bağlı olduğumu onunla mesajlaştıktan sonra iyice anlamaya başladım. Onun öncesinde de bağlı olduğumu çok iyi biliyordum lakin onunla mesajlaştıktan sonra bu bağlılığı hem aklım hem kalbim delicesine her taraflarına kazıdılar, çünkü onun ruh izinin silinmemesi gerekiyordu benim ruhumdan.
Onunla konuşmaya başladığımdan bu yana uzun zaman geçti, en azından benim için. Aşık olduğum insan ile konuşmak bana çok uzak geldi başta, ama sonra alıştım. Sonra alıştım derken aslında sadece ilk mesajlaşmanın birkaç dakika sonrasından bahsediyorum.
Sonrasında konuşma ilerlemeye başladı. Ona kendimi olmadığım biri gibi gösteremezdim. Yani gerçekte bir dikenken, sırf onunla konuşuyorum diye güle dönüşemezdim. Kendim olmalıydım, kendim gibi davranmalıydım. Belki işin sonunda o giderdi, ben yine kendimle baş başa kalırdım. O yüzden kendimi ayrı tutmalı ve ona karşı kendimi başka göstermemeliydim. Öyle yaptım aslında, tam dediğim gibi. Nasıl biriysem, nasıl bir kızsam o şekilde gösterdim kendimi. Duygularımıda aynı şekilde gösterdim ona karşı, ne eksik ne çok fazla...
Neden mi bunları anlatıyorum? Çünkü şu an baştan sona mesajlaşmalarımızı okuyorum.
Hem de en başından başladım, o ilk heyecandan.
Konuşmamızdan bu yana uzun zaman geçti evet, kabul ediyorum fakat bu süreç içerisinde mesajlaşmada dahi olsa bu kadar şeyi sığdırmış olmak, her iki insanın yapabileceği şey değildir.
Şu an mesajlaşmalarımızın orta taraflarındayım mesela, ama ileriki mesajlaşmalarda neler konuştuğumuzu biliyorum. Neler dediğimi biliyorum, onun neler dediğini biliyorum, ağladığımı biliyorum, kırıldığımı ama bunu yansıtmadığımı biliyorum, farkında olmadan onu sinirlendirdiğimi ve sırf bu yüzden bana kızıp ona akşam vakitlerinde yazmamı istemediğini biliyorum, hatırlıyorum.
Ve bana benden hoşlandığını yazdığı mesajıda hatılıyor ve biliyorum. Hoş, unutmam mümkün sanki...
Mesajları okuyarak geçerken bana fotoğraf attığı günün mesajlarına gelmiştim. Yüzümde koca bir sırıtışla mesajları okurken fotoğraf atacağım ve utanacağımı biliyorum deyip konuşmadan çıkması ama fotoğraf atmayı unutmuş olması küçük bir kahkaha atmama sebep olmuştu. Aslında büyük bir kahkaha atabilirdim ama annem iki oda yanımda mutfaktaydı. Varlığımı unutmuş, akşam işten gelecek babam için keyifle yemek hazırlıyordu ve her an beni çağırıp benden yardım isteyebilirdi. Aman dikkat.
Konuşmalarımızı parmağımla biraz üste çektiğimde attığı fotoğrafı görmüştüm. Aslında bu fotoğrafı onun telefonunu hacklediğim zaman almıştım ve üç farklı filtreli halide galerimde vardı ancak her fotoğrafını bin kere görmüşte olsam, her baktığımda aynı şeyleri hissediyordum. ''Yerim geri zekalı, tipe bak ya.'' Kıkırdayarak söylendiğim sırada aslında bu tavırlarım onun bana karşı yumuşamaya başlamasından sonra yerleşmişti üzerime. Onun öncesinde fotoğrafını gördüğüm zaman ağlardım. Bu kendime acı çektirmek için yaptığım bir eylem değildi, sadece çok sevdiğim için gözlerimin bana karşı açtığı bir savaşta yenilmemdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELATES | Texting
Short Story"Kalbim bir pusula ve ne tarafa dönersem döneyim o pusula ibresinin daima 'güneyi' göstereceğine eminim."