66. Bölüm

5.7K 337 41
                                    

İyi okumalar dilerim...

"İstediğin bir şey var mı, ne içmek istiyorsan ondan söyleyelim?"

"Hayır, sağ ol."

Önümdeki su bardağının etrafını ellerimle sardım ve kafede gözlerimi gezdirmeye başladım. Burada birçok insan vardı ve bazıları ciddi bir şekilde konuşurken, bazıları gülerek konuşuyorlardı. Gözlerim dört kişilik bir masada oturan arkadaş grubuna kaydığında istemsizce gülümsedim. Üç kız bir tane erkek vardı, bu bana bizi hatırlatmıştı.

Yani tabii... Hala biz diye bir şey kaldıysa...

Ellerimle sardığım su bardağı çekildiğinde gözlerimi o masadan ayırıp karşımda oturan Emir'e baktım. Benden aldığı su bardağını masanın kenarına koydu ve yanağımı sıktı. "Noldu kız sana? Kaç haftadır benimle yavşakça konuşmadın, mesajlarıma zar zor cevap verdin, aradığımda açmadın... Yani pek yapmadığın şeyler bunlar. Neye canın sıkkın senin?"

Bu huyumdan nefret ediyordum işte. Moralimi bozacak bir şey olduğunda bunu moralimi bozmayan, bana dokunmayan ve bana yardım etmeye çalışan insanlardan çıkarıyordum. Bu çok kötüydü.

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kaçırdım. Arkadaş grubumuzun dağılma durumunda olduğunu anneme bile söylememiştim, bunları düşündüğüm zaman direk gözlerim doluyordu. Şimdi karşımda benden cevap bekleyen Emir'e nasıl söyleyebilirdim ki? Ya da söylemeli miydim?

Söylemeyeceğim.

"Arkadaş grubumuz dağılma noktasında."

Bunun için mi bu kadar üzüldün derse bu masadan kalkar giderim, yemin ederim.

"Üzülmekte haklısın. Arkadaş bir insan için can gibidir."

Emir iyi ki kankam olmuşsun.

Verdiği cevaba karşılık vermediğimde bana eğilen bedenini sandalyeye yasladı. "Bak sana üzülme diyemem, ama bu kadar kendini kapatma etrafındaki diğer insanlara karşı. Az önce demiştim ya sana arkadaşlar can gibidir diye, ben bunu bizim grupla öğrendim. Güney ile öğrendim, Pamir ile öğrendim ve Yiğit ile öğrendim. O pezevenklersiz bir günüm geçmiyor, her an ya telefonda ya da yanımdalar. Onlar olmasaydı ne olurdu diye düşünüyorum aklıma geldikçe. Büyük ihtimalle şimdiki kadar neşeli olmazdım, şimdiki kadar yavşak olmazdım, şimdiki gibi kafam rahat erkeklerle kavgaya girmezdim... Aslında saçma salak nedenlerle erkekleri tahrik ediyorum, kavgayı başlatıyorum gerisi ile bizimkiler ilgileniyor. Neyse," Yüzümdeki tebessüm Emir'i mutlu etmiş olacak ki hemen cümlelerine devam etti.

"Arkadaş grubunuz dağılma noktasındaysa ve sen buna kendini depresyona sürükleyecek kadar çok üzülüyorsan, o arkadaşlar senin için sadece arkadaş değildir. Onlar senin için artık dost olmuşlardır. Dostlarınla neden aran açıldı bilmiyorum ama eminim aranız düzelecektir. Yakında eskisi gibi olacaksanız, demedi deme." Böyle moral yükseltici sözleri duymak beni o kadar mutlu etmişti ki hızlıca oturduğum sandalyeden kalktım ve Emir'in yanına gidip kollarımı boynuna sardım. "Ya Emir iyi ki varsın, kısa süre oldu belki ama sen de bir dost oldun benim için."

Emir gülerek kollarımı tuttu ve kafasını bana çevirip güldü ama hemen ciddileşti. "Seni ahiretliğim olarak görüyor olabilirim ama bu sevdalı olduğum beyi benden çaldığını değiştirmez." İster istemez ben de moda girip hemen kollarımı çektim ve gözlerimi kıstım. "O zaten başından beri benimdi."

"Bok senindi. O sana hiç ayağını koklattı mı?"

"Güney sana ayağını mı koklattı?"

"Evet."

"İğrençsiniz."

"Teşekkürler."

"Peki."

Tekrar sandalyeme oturdum ve önüme gelen saçlarımı geriye doğru ittim. Evet, birkaç haftadır yoğun bir üzüntü içerisindeydim. Melih'in beni telefonundan silmiş olması, Yağmur'un pek mesaj atmaması ve İkra'nın neredeyse çoğu mesajıma görüldü atması canımı fazlasıyla sıkıyordu. Olayları şöyle gözden geçirdiğimde istemsizce kaşlarımı çatmıştım. Emir'in gülen yüzü hafiften ciddileştiğinde yutkunup boğazımı temizledim.

"Yine aklına ne geldi Temmuz?"

"Şöyle bir baktım da, neden hep ben bu arkadaş grubumuz için götümü yırtıyorum? Neden sanki grupta tek ben varmışım gibi üzülüyorum? Melih neden üzülmüyor, İkra neden üzülmüyor ya da Yağmur neden üzülmüyor? Neden kaç haftadır ölü gibi dolaşan benim? Bak aptallığıma bak sen! Ne kadar aptalım ya... Bundan sonra bana nasıl muamele gösterirlerse ben de onu göstereceğim," Dişlerimi sıkarak derin bir nefes aldım ve farketmeden sıktığım yumruklarımı serbest bıraktım.

"Bundan sonra kendimden başkasına gösterecek merhametim yok. Üzülmeyeceğim onlar için, götümü yırtmayacağım."

"Reis yapma yanarız."

"Emir boş işler müdürü müsün?"

"Hayır, sadece kendi ağzından olayı anlatman için bekliyorum yani neden arkadaş grubunuzun bu hale geldiğini... Anlatacak mısın yoksa zorla mı anlattırayım?"

Anlatmalı mıydım? Yani bir anda gaza gelmiştim ve istemeden bu olanları anlatırken bizimkilerden soğuyabilirdim... Anlatmamalıydım.

"Her şey şu şekilde başladı," Başladım anlatmaya. Her ne varsa, ne olduysa anlattım ama hiçbir şey eklemedim veya çıkarmadım. İlk başta Melih'i, Yağmur'u ve İkra'yı detaylıca tanıttım. Bana Melih ne söylediyse anlattım Emir'e, İkra nasıl tepki verdiyse anlattım. Emir bazen şaşırdı bazen üzüldü bazen kızdı, aynı benim gibi. Melih'in telefon numaramı silmesine şaşırmıştı ve bundan birkaç gün önce İkra'ya Melih'i sorduğum, İkra'nın da Melih konusunu geçiştirdiği yeri anlattığımda sinirden kaşlarını çatmaktan kaşlarını eski haline bir süre getirememiştik.

"Valla kanka özür dilerim ama böyle bir olay olsa bizim grupta bizimkiler hiç böyle tepkiler vermezlerdi," Tek kaşımı kaldırıp ona baktığımda o da aynı şekilde bana baktı. Söylediği bana komik gelmişti ve alay amacıyla tek kaşımı kaldırmıştım. Ben de biz asla dağılmayız diyordum ama görmüştük olanları.

İnsanlar hep ummadığı kişi veya kişilerden darbeyi yiyordu, hep konduramadıkları kişiler taraflarından kalpleri kırılıyordu...

"Ummadık taş baş yarar demişler. O kadar emin konuş-..."

"Hangi ummadık taş baş yarıyormuş?"

Arkamdan gelen sesle dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kapattım. Hoş geldin Götüney, bir sen eksiktin.

BELATES | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin