İyi okumalar dilerim...
''Tamam anne!'' Mutfakta benden cevap bekleyen anneme cevabını verdikten sonra kapıyı açıp ayakkabılarımı giymeye başladım. Şu an giydiğim ayakkabılar bağcıklıydı ve bağcıklı ayakkabıları ne zaman giyersem giyeyim, hep düşerdim. Çünkü sürekli ayakkabının bağcıkları açılıyordu ve bağcıkları kontrol edemediğim vakit yere düşüyor, birkaç yara ile günümü sonlandırıyordum. Bu seferde aynısının olmaması için dua ederek sıkı sıkı bağcıkları bağladım ve ayağa kalktım.
Bir bağcık bağlama ve ayakkabı giyme işlemi olabilirdi fakat yorulmuştum.
Derin bir nefes alarak kapıyı kapattım ve merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Asansör sağımda kalmasına rağmen asansöre bakmamaya özen göstererek merdivenlerden daha hızlı indim. Oturduğumuz binada asansör vardı lakin ben o asansöre iki yıl önce bir kasım ayında binmiş ve nasibimi almıştım. O günü, asansörde kalışımı, çok iyi hatırlıyordum çünkü annemin doğum gününden bir gün sonraydı ve hayatımda yaşadığım en tüylerimi ürperten olaydı.
O gün okula geç kaldığımı fark etmiş ve merdivenlerden inmekle vakit kaybetmek istemediğimden asansöre binmiştim. En üst katta, üçüncü katta, oturuyorduk ve asansörün normal olarak giriş katta durması gerekiyordu ama asansör birinci katta durmuştu. İlk başta ne olduğunu anlamamıştım ama sonra asansörde kaldığımı anlayınca yemin ederim, tüm kanımın vücudumdan çekildiğini hissetmiştim. Tabii hareket edersem asansör yere düşer mantığında olduğum için hiç acil durum düğmesine basmayı akıl edememiştim. Tek yaptığım ağlamak, bildiğim duaları okumak ve asansörün içinde bas bas 'Anne!' diye bağırmak olmuştu.
Eh, sonra kurtarılmış olabilirim ama asansörde kalmış olmam bana yeni bir fobi getirmişti. Aslına bakarsanız, asansör bir anda aşağı çakılabilirdi ve ben zarar görebilirdim. Bu geçmiş ihtimal düşüncelerimi ele geçirince, yeni bir fobi edinmem o kadarda rahatsız etmiyordu beni.
Ellerimi giydiğim uzun hırkamın cebine koydum ve binamızdan çıktığım gibi markete doğru yürümeye başladım. Bu mevsimde hırka giyilir mi diye sorabilirsiniz ama eğer benim gibi altıncı hisleriniz kuvvetli biriyseniz, bugün yağmur yağacağını hissettiğinizden üzerinize bir hırka almak oldukça akıllı bir davranış olurdu.
Market yavaş yavaş görüş alanıma girmeye başladığında adımlarımı daha da hızlandırdım. Annem erkenden gelsinler diye bugün İkra ve ailesini yemeğe çağırmıştı ve evde bazı eksikler olduğundan beni markete göndermişti. Eksiklerin listesini yazarken bir de İkra'nın alerjisi olan soğanı eklemeyi düşünmüştüm ama sonra içim elvermemişti. Az çok bilirsiniz işte, canımdan öteydi o benim.
Ellerimi hırkamın cebinden çıkardım ve marketin kapısını itekleyerek içeri girdim. Marketin kapısından içeri girdiğimde ani olarak vücuduma gelen soğukluk ile bir an silkelendim ama sonra soğuk bana serin hissettirmeye başlayınca biraz daha olduğum yerde durdum. Soğukluktan nasibimi güzelce alınca hırkamın cebinden annemle hazırladığımız listeyi çıkardım ve aynı zamanda yanımda duran market arabalarından da bir tane çıkardım.
Market arabasını sürerek ilerlerken tatlıların olduğu reyonu görünce durdum ve gözlerimi kısıp İkra ile benim ortak sevdiğim tatlıları aramaya başladım. Tatlıların olduğu reyonun sağ en alt kısmında kazandibini görmemle sırıttım ve market arabasını biraz ilerleterek iki tane kazandibini alıp market arabasının içine attım. Bir yandan market arabasını sürüp bir yandan listeyi incelerken birine çarpmam ile korkuyla gözlerimi büyüttüm. Karşımdaki çarptığım erkek kasiyer de şaşkınca bana bakarken sonra yavaşça gülümsemeye başladı.
Bir an bir erkeğin gözlerime bakıp gülümsemesini kendime yediremedim ve hemen gözlerimi kaçırdım. Erkek düşmanı olduğumdan değildi bu hareketim, sadece gözlerimin içine bakıp gülümsemesi bana sanki Güney'e ihanet ediyormuşum gibi hissettirmişti. Gerçek olur veya olmaz hiçbir fikrim yok elbette ama ben gözlerimin içine bakıp gülümseyen tek erkeğin Güney olmasını istiyordum. Her tattığım duygunun ilkini nasıl onda tattıysam, gözlerime bakıp gözleriyle yuva kuran tek ve ilk kişinin o olmasını istiyordum. Hem de çok.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELATES | Texting
Short Story"Kalbim bir pusula ve ne tarafa dönersem döneyim o pusula ibresinin daima 'güneyi' göstereceğine eminim."