75. Bölüm

4.9K 286 219
                                    

İyi okumalar dilerim...

İyi bir fikir olmadığını söylemiştim.

Ağaca sarılmış bir şekilde dururken artık gücüm kalmadığı için yavaş yavaş aşağıya doğru inmeye başlamıştım ve aşırı sinirliydim. "Güney sen nasıl bir gerizekalısın ya? Vallaha bak çok samimi bir şekilde soruyorum. Şu an kayıyorum mesela, az sonra da köpeklere yem falan olurum. Ne akılla beni buraya çıkardın? Çabuk kurtar bizi buradan, şu havada zaten götüm dondu. Az sonra kafana düşüp osturursam görürsün."

"Eğer öyle bir şey yaparsan yemin ederim kendimi bu ülkeden sürgün ederim ve sayısız kediyle bodrum katındaki bir dairede hayatımı geçiririm, beni bulamazsın. Sakın kafama düşme, kafama düşmeyi geçtim sakın osturma." Hem cümlelerin komikliğinden hem de sinirimden gülmeye başladığımda kafasını kaldırıp bana baktı. "Osturdun mu yoksa?" Gözlerimi devirip daha fazla güldüm. "Saçmalama. Ben asla osturmam."

"Ben de asla osturmam."

"Ya Güney kimi yiyorsun kardeşim sen ya? Pamir size geldikleri bir gün sen tuvaletteyken ses kaydı çekip atmıştı resmen yarınlar yokmuşçasına sıçıyordun," Güney şaşkınlıkla yüzüme bakakaldığında sırıtıp öpücük attım. "Takma kafana ben seni böyle sevdim aslanım." Gözlerini devirip sırıttı. "Ben de senin sümüklerini görmüş insanım, sorun yok zaten." Bu sefer şaşkınlıkla bakakalma sırası bendeydi. Sümüklü peçete olayını ona söylememiştim, ve yanında da hiç sümüklerim çıkmamıştı. Gözlerimi kısıp ters ters bakmaya başladığımda kahkaha atıp botuma vurdu. "Sen Emir ve Yiğit'le ayı gibi gülerken sümüğün çıkmıştı hem de çenene kadar iniyordu. Ne yalan söyleyim tarihi eser gibiydi."

Yüzümün utançtan kızardığını hissediyordum ama ağzımı açıp bir şeyde diyemiyordum. Güney kozlarını ve bilgilerini nerede kullanmasını bilen lanet olası bir şerefsizdi ama ben de Temmuz'dum. Götistan'ın tek kadın üyesi, patateslerin anası, yüce yengetatestim. Hakkımı yedirtmezdim. Asla. "Bak yemin ederim iki yüz altmış liralık botumla ağzının ortasına bir koyarım kiminle dalga geçtiğini anlarsın!"

"Ben de bacağından çekersem yeri boylarsın, köpeklere yem olursun. Benimle düzgün geçin yoksa kimse senin parçalarını bulamaz, anladın mı beni küçük kafalı tarla faresi?"

"Evele evele çok korktum," Yüzümü buruşturarak cevap verdiğimde gülmemek için ikimizde kendimizi sıkıyorduk. Aslında laf dalaşına girmemiz iyi olmuştu çünkü en azından şu an bulunduğumuz durumu unutup rahatlamıştık. Kafamı biraz eğip baktığımda köpeklerin ağacın dibinde oturup bize baktıklarını gördüm. Hiçbir şekilde havlamıyorlardı, ses çıkarmıyorlardı sadece bizi izliyorlardı. Tam bunu Güney'e söyleyecekken aşağı sokaktan bir ses duyuldu.

"İnanamıyorum! Şu ağaçta duranlar benim pıtırcıklarım mı yoksa bu mükemmel gözlerimin bana oynadığı bir oyun mu?"

Of Emir.

"Boş yapmada gel bizi kurtar amına koduğum." Güney cümlesinden sonra kafasını kaldırıp bana baktı. "Sen de şuna bir şey söyle de çabuk gelsin, baksana nasıl mıy mıy yürüyor." Kafamı sallayıp bağırdım. "Emir! Aslanım! Gel bakayım buraya! Kankin çok zor şartlar altında!"

"Geldim kankilokumum!" Karlardan dolayı Emir'in yürüyüşü hala yavaş olsada en azından az önceki haline göre daha hızlanmıştı. Etraf sadece sokak lambalarının ışıklarıyla aydınlandığından Emir'in arkasındaki Pamir ve Yiğit'i anca görebilmiştik. Onlarda penguen gibi yavaş yavaş gelirken Güney sabır dileyip güldü. Şu an sinirden gülüyordu. Aynı şekilde ben de. Kollarımız aşırı derecede ağrımıştı ve bacaklarımı hissetmiyordum. Pamir ve Yiğit'te hızlanarak gelmeye başladıklarında Emir neredeyse yanımıza yaklaşmıştı. "Lan siz ne yapıyorsunuz orada?"

BELATES | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin