42. Bölüm

7K 395 192
                                    

İyi okumalar dilerim...

Emir

Geniş depoya girdiğimde burnuma çarpan rutubetli hava burun kırıştırmama sebep olmuştu. Bunu takmamaya özen göstererek elimde tuttuğum telefonu cebime sıkıştırdım ve kaydırmalı olan geniş kapıyı sağa doğru itekleyip deponun giriş kısmını biraz kapattım.

Geldiğim geniş depo fazlasıyla ürkütücü duruyordu. İçerisi sadece yan taraflarda bulunan küçük pencerelerden ışık alıyordu, onun dışında burayı aydınlatan bir eşya göremiyordum. Adımlarımı atarken fazla ses çıkarmamaya özen gösteriyordum çünkü içerideki o dramatik havayı bozacakmışım gibi geliyordu. Yavaş yavaş karşımda bilgisayarların başında oturan gence doğru giderken kendimi Hollywood artisti gibi hissetmiştim.

İyice gaza geldiğimde omuzlarımı dikleştirdim ve ellerimi giydiğim ceketin ceplerine yerleştirdim. Victoria Secret mankenleri gibi seksi bir şekilde yürürken ayağımın çukurlu zemine takılmasıyla yalpaladım ve öne doğru sendeledim. Ulan iki hava yapayım dedim yapmaz olaydım, ben böyle hayatın işine çomak sokayım.

Karşımda bilgisayarların başında oturan benim yaşlarımda bir genç vardı ama ben kadar yavşak değildi. Nereden mi biliyorum? Çünkü bu dünyaya benden daha yavşak bir insan gelemez, net. ''Selam hacker kardeşim, ben geldim.'' Karşımdaki genç başını bilgisayardan kaldırdı ve bana dik dik baktı. ''Adım hacker kardeş değil. Adım Tekin.'' Bana dik dik bakmasına ben de karşılık verdim ve dik dik baktım. ''Ama buradan hiç tekin birisine benzemiyorsun.'' Ona sırıtarak baktığımda masanın altındaki kolunu masanın üzerine koydu. Tamam anladık kasların var.

''Boş yapma ve adını söyle.''

Sen ve bana boş yapma demek? Ulan şurada pataklardım seni zaten depodayız, kimse alamazdı elimden ama neyse. Bugün cuma diye sesimi çıkarmıyorum. ''Emir.'' Adımı söylediğimde yüzündeki ifade daha çok bozulmuştu. Koduğumun malı, kendini ne sanıyorsun lan sen? Havalara bak havalara. ''Hadi şu işi halledelim güzel kardeşim,'' diye konuştuğumda bana dik dik bakmanın yanında bir de ters ters bakmaya başlayınca çaktırmadan dişlerimi sıktım. İki çarpardım şunun ağzına ama o da bana kasları ile çarpardı, olay büyürdü. Normalde biliyorsunuz beni, bugün cuma diye sesimi çıkarmıyorum.

''Gel yanıma.'' Düz bir sesle konuştuğunda çaktırmadan ağızının taklidini yapıp yanına gittim. Önünde bir sürü bilgisayar vardı ve çoğunda da bazı programlar açılıydı. Gözlerimi kısıp birkaç bilgisayara baktığımda bazı yazılan şeyleri anlamaya çalıştım ama bu çok zordu.

Sanırım bilgisayarda yazan yazılar köpekçeydi.

''Şimdi seninle konuştuğum konuları hatırlıyorum ama bana bir daha özet geç ve paramı ver.'' Bak bir de paramı ver diyor, bana emir veriyor. Allah'ım sabır ver, bugün cuma diye bir şey yapmıyorum ama her an elimden kaza çıkabilir. Bilgisayarlara dönük olan kafasını oynatmadan bakışlarını yanında duran bana çevirdiğinde bir iki adım geriledim istemsizce. Bu çocuk cidden hiç tekin değil.

''Şimdi benim bir bilinmeyen kankam var. Bu ayrıca benim en yakın arkadaşımın manitası. İşte bu bilinmeyen kankam kimliğini bizden gizli tutuyor. Ben de geçen sinirlendim sövdüm ana avrat buna. Dedim sen kim köpek bize bilinmeyenlik taslıyorsun, sonra bu yılan beni engellemiş,'' Tüm dürüstlüğümle söylediğim cümlelerdeki bir detay içimi acıtmıştı açıkçası. En yakın arkadaşım demiştim Güney'e, bak yine içime oturdu. ''Ben de dedim ki bu bilinmeyen kankamın kimliğini bulayım, yüz yüze konuşayım. Olmuyor böyle, iki arada bir derede kaldım Tekinciğim.'' Bugün cuma diye bu kadar yumuşak davranıyorum sana Tekin kardeş yoksa bilirdim ben o şempazenin götüne baktığı gibi baktığın bakışları sana yedirmeyi.

BELATES | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin