İyi okumalar dilerim...
Ellerimi dizlerimin arasına koymuş bir şekilde karşımda duran Emir'e bakıyordum. Kızgın bir şekilde. Evet, onu seviyordum ama bu kızgınlığımın önüne geçmiyordu. Bana saygı göstermesini beklerdim, Güney'in bana duyduğu saygıyı onun da göstermesini beklerdim. Sonuçta rahatça adımı söyleyerek Güney'e aşık olduğumu itiraf edebilirdim lakin bunu yapmak istememiştim. Kimliğimi gizli tutmuştum ama şimdi Emir'in saçma içsel duyguları sonucunda kimliğim Güney tarafından olmasa bile en yakın arkadaşlarının bir tanesi tarafından keşfedilmişti.
Bakışlarını ona kızgın bir şekilde bakmaya başladığımdan beri ayakkabılarına dikmişti. Ellerini sürekli yüzünde gezdiriyordu ve yüzünü buruşturuyordu. Yüzüne suyu dökmüş olsamda saçları bundan etkilenmişti, o ıslak damlalar bazen yanağına damlıyordu ve sonuçta kıvranan bir Emir ortaya çıkıyordu.
Bakışlarını bana çevirdiğinde ona hala kızgın bir şekilde bakmaya devam ettim ama bunu ne kadar sürdürebilirim hiç bilmiyordum. İstemsizce çatılan kaşlarım düzelirken Emir samimi bir şekilde, yüzünün el verdiği kadar, bana güldü. ''Temmuz'um, eski bilinmeyen kankam, çiğköfteme lavaşım, dönerime ayranım, sucuğuma yu-...''
''Bana bunu neden yaptığını söylemezsen sünnetlik fotoğraflarını sizin üniversitenin itiraf sayfasına gönderirim.''
Emir gözlerini açmış bir şekilde bana bakarken sırıtıp sağ bacağımı sol bacağımın üzerine attım. Deponun giriş taraflarında olan büyük taşlara oturmuştuk ve her an depodan o Emir'i döven çocuk çıkacakmış gibi hissediyordum. ''Kız valla kötü bir niyetim yoktu ya,'' Tek kaşımı kaldırarak ona baktığımda yüzündeki ifade bana söylediğini kanıtlar nitelikteydi. Kötü biri değildi ama yavşaktı. Güney'in gözüne girmek için kimliğimi bulmuş bile olabilirdi.
''Ben seninle kankayım, biliyorsun. O yüzden kendime dedim ki, 'git ve o lanet olası küçük federali bul.''' Dudaklarımın arasından küçük bir kıkırdama çıkarken Emir sözlerine devam etti. ''Şimdi evet, senin iznin olmadan bunu yapma-...''
''Benim iznim olmadan beni bulmaman gerekiyordu.''
Yanakları hafiften kızarırken elini ensesine atıp bir süre kaşıdı. Büyük ihtimalle götünü nasıl kurtacağını düşünüyordu. ''Ama senin kimliğini bulduğum için bunu gidip Güney'e söyleyecek değilim. Rahat ol kanka,'' Dışımdan belli etmesemde içim onun adını duyunca kıpır kıpır olmuştu. Sadece birkaç saattir konuşmuyor olsakta özlemiştim şerefsizi.
Gözlerimi kısarak Emir'e daha dikkatli bir şekilde bakarken o da gözlerini kısıp bana dikkatli bir şekilde baktı. ''Neden kimliğimi bulmak için buraya geldin? Belki bana kim olduğumu sorsan söylerdim.''
''Valla sorsam söyler miydin kim olduğunu?''
''Hayır.''
Gözlerini devirdiğinde hala soruma cevap bekler bir şekilde ona bakıyordum. ''Buraya geldim çünkü bir hacker yardım ederse daha kolay bir şekilde kimliğini bulacağımı düşündüm. Bir dakika,'' Bana tuhaf tuhaf bakarken istemsizce sağ bacağımı sol bacağımın üstünden indirdim ve yeni gelin gibi oturmaya başladım. ''Peki sen nereden anladın benim burada olduğumu ve kimliğini bulmak için buraya geldiğimi?'' Oturuşunu dikleştirdi ve bana yandan yandan tuhaf bakışlar atmaya başladı. Geri zekalı kendini Sherlock Holmes sanıyor herhalde.
''Emir ne yapıyorsun?'' Alayla sorduğum soruyla birlikte daha fazla gaza gelip kafasını iyice kaldırdı yukarı doğru. Sanki dudaklarının arasında sigara varmış gibi dudaklarını büzüştürdüğünde baygın bakışlarla ona baktım. ''Sen tam bir beyin özürlüsüsün.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BELATES | Texting
Short Story"Kalbim bir pusula ve ne tarafa dönersem döneyim o pusula ibresinin daima 'güneyi' göstereceğine eminim."