1. BÖLÜM: "Mont Blanc"

100K 5.2K 2.8K
                                    

Merhaba...

İlk bölümü hepinize ithaf ediyorum.

Bölümü okuduğunuz tarihi buraya bırakır mısınız?

Düşüncelerinizi kurgumuzla paylaşın lutfen. Düşünceleriniz benim için çok önemli ve siz zaten bunu biliyorsun.

Keyifli okumalar...

                                 ❄

Ruhumda tıngırdayan eksikliğin alıştığım acı sonatıydı; ait olamamak ve ait kalamamak.

Karanlığa yumulan kirpiklerimi, aradığım kusursuz uyku halini ıskalayarak kırpıştırdım. Sıcaktı. Terden sırtıma yapışmış ip askılı atletimi yattığım yerden başımın üzerine ulaştırdım ve tek atışta odanın rasgele bir köşesine gönderdim. Anında soğuyan terim, buğday tenimin ürpermesine sebebiyet vererek tamamıyla ayılmamı sağladı. Homurdanarak dirseklerimin üzerinde doğruldum. Aymayan gün perdenin aralık kısmından göz kırparken, telefonumun yanıp sönen ışığı bu saatte uyuyamayan tek kişi olmadığımı gösteriyordu.

Belimden sarkan eşofmanıma müdahale etmeyi es geçerek, sutyenimin gevşeyen kopçasını iki parmağım yardımıyla sıktım. Paytak adımlarla ahşap komodine ilerlediğimde, parlak ekranda gördüğüm isim dudaklarımın hafifçe kıvrılmasına neden oldu. Kim bilir yine ne istiyordu? Cevaplamak üzere telefonuma uzandığım sırada odaya yayılan gürültüyle irkilerek kapıya çevirdim yönümü.

Odamın kapısı öyle sert biçimde açıldı ki, demir kulpun duvarla buluşma sesi dalga dalga yükselerek kulağıma ulaştı. Benim şaşkın ifademe karşın kapının ağzında duran sevgili arkadaşım Günce, otuz iki diş sırıtıyordu. Adımları beni bulduğunda sesli bir nefes vererek yatağa bıraktım bedenimi.

"Aşkolsun niye açmıyorsun telefonlarımı?"

Oldum olası mimiklerimle aram iyi olmadığı için kaşlarımı çatmakla yetindim.

"Telefonlarını neden mi açmıyorum?" İşaret parmağımla halen komidinin üzerinde durmakta olan telefonumu işaret ettim. "Fırsat mı verdin?"

Açık sarı, kıvırcık saçlarını kulağının arkasına yerleştirdi ve dudağının sol kenarını memnuniyetsizce kıvırdı.

"Sana da günaydın, Peracığım. Sorabilir miyim acaba, valizin nerede?"

Anlamazlıktan gelerek bacaklarımı yatağa topladım ve ellerimi başımın altına yerleştirerek terden nemlenmiş yastığıma uzandım.

"Ne valizi?"

Bu hamlemi kısılan mavi gözleriyle savuşturarak, sol elini bel kıvrımına yerleştirdi. "Pekala biliyorsun ne valizi olduğunu. Uçağımız saatler sonra kalkıyor, farkında mısın?"

Başımı kararsız bir tutumla iki yana salladım. "Bunun iyi fikir olduğunu sanmıyorum. Ne yapacağız kışın ortasında dağ başında?"

Gözlerini hayretle irileştirdi.

"Avrupa'nın en yüksek dağı olan Mont Blanc için bu tabiri kullandığına inanamıyorum."

"Sonuçta dağ." Diye küçümsedim. "Kıçımız donacak."

Bakışları sadece sutyenimin bulunduğu üst gövdemde gidip geldi. "Bunun senin nezdinde sorun olacağını sanmıyorum. Senin gibi sıcağı sevmeyen biri bile orada sütyenle dolaşmak zorunda kalmaz."

UZAK IŞIKLAR "Kanlı Ay"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin