3. BÖLÜM: "Tutsak"

60.7K 4.8K 2.8K
                                    


Oy ve yorumlarınızı unutmayın olur mu?

Gecenin tevlit ettiği silüetler soğuğu fütursuzca ateşe veriyordu.

Ruhumun karanlık yokuşlarında parçalara ayrılan cesaretim, köhne bir köşeye çekilerek yosun bağlıyordu.

İçimden yükselen nefesin soluk borumda kemikleştiğini hissettim.

Avuçlarım üşüdü.

Avuçlarım terledi.

Oysa ki; korkunun içimde titreyen yongası, gözlerimi her kapattığımda rüyalarımı ikrah ettiren en tehlikeli unsurdu.

Kirpiklerimi birkaç saniye için birbirine bastırdım ve gördüklerimi sindirmeye çalıştım. Sıkışan göğsüm adımlarımı üç-beş santim geri iterken, arkamda varlığını hissettiğim Günce'nin hızlanan nefesini duyabiliyordum. Usulca açtığım gözlerimi, yeşil rengini karın hükmedici beyazında yitirmiş yapılı sedir ağaçlarına diktim. Görüş açımda belirenler, göğüs kafesimin kalbim tarafından tekmelenmesine sebep olmuştu. Dört iri insan silüetinin zihnimin kötü bir oyunu olduğunu varsaymayı yeğledim. Burada yalnızdık. Fazlasıyla soğuk ve fazlasıyla karanlıktı. En kötüsü de şu an bizi koruyabilecek kimse yoktu.

Günce'nin parmaklarını kolumu sardığında, yaşadığı korkuyla sıkıca tutundu. Başı omzuma yaklaştı, sıcak nefesinin buharı havaya karışıyordu.

"Pera." diye fısıldadı. "Bu... bu adamlar kim!"

Dudaklarımı araladım ancak konuşmadım. Vermek istediğim yanıtla aynı manaya gelecek bir eylem gerçekleştirerek başımı iki yana salladım. Geçen her saniye biraz daha yaklaşıyorlardı. Her adımlarında varlıkları biraz daha hacim kazanıyordu.

"Kaçalım! Hemen gidelim buradan."

Kolumu çekiştirmeye başladı ancak adımlarım olduğum yere çivilenmiş gibi bir devinim gösteremedi.
Bulunduğumuz yeri hedef alan adımlar beklediğimiz kişilere ait değildi. Yaşadığım hayal kırıklığının yerini yoğun bir dehşet duygusuna bırakması uzun sürmemişti. Günce'nin dudaklarından ağır bir küfür savrulurken, parmakları kolumdan yağ gibi kaydı. Kaçamayacağımızı o da anlamıştı. Gözlerim giderek yaklaşmakta olan adamlardan ayrılmazken, Günce önüme atlayıp yerde bir şeyler aramaya başladı. Ondan daha cesaretli olduğumu biliyordum ancak neden şimdi kalakaldığımı kendime izah edemiyordum. Çok geçmeden yakılmak için köşede bekleyen iki odun parçasından bir tekini elime tutuşturdu.

"Kendimizi koruyacağız!"

Benden beklediği cevabı alamayınca boşta olan eliyle sol kolumdan tutup sarstı. "Dinle beni Pera! Nicolas ve Nick gelmek üzeredir. Onlar bize ulaşana dek kendimizi korumalıyız!"

Cümlesinin sonuna doğru söylemleri anlaşılabilirliğini yitirdi. Kelimeleri kulağımda uğuldadı. Zira kendimizi korumamız gereken adamlar, şimdi tam arkasındaydı!

Dakikalardır nefessiz kalmışcasına derin bir nefes aldım ve içine düştüğüm şok halinden sıyrılarak Günce'yi kolundan tuttuğum gibi onu arkama aldım. Parmaklarım tuttuğum odun parçasına yoğun bir baskı uygularken, birkaç metre ötemizde duran adamlara baktım.

Dördünün de üzerinde iri cüsselerini saran siyah montlar ve kafalarında birbirinin aynısı olan siyah bereler vardı. Tıpkı bizim gibi onların da gözleri bizim üzerimizdeydi ve bu oldukça tedirgin hissettiriyordu. Fakat onların aksine, ateşin yanında olduğumuz için çok daha seçilebilir durumdaydık. Gözlerimi kısarak çehrelerini görmeye çalıştım; mesafe ve karanlık yüzünden mümkün olamadı.

UZAK IŞIKLAR "Kanlı Ay"Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin