❄
Ölümün ninnisini azrailin kollarında dinliyordum.
Garip, demode ve iç burkan bu ritme, tükendiğini sandığım gözyaşlarımla eşlik ediyordum.
Benden başka duyan var mıydı?
Suküt-u sırtlanan bir parça zaman diliminde, acının nahoş tadı damağıma uzanıverdi.
Hava soğuk, nefesi sıcaktı.
Geçecek diyordu, her şey geçecek...
Bunu Ante söylüyordu.
İnanmadığı şeye inandırmak istiyordu.
Islak dudaklarım sakallarına sürtündüğünde, dudaklarından dökülen acı nidayla birlikte bana daha sıkı sarıldı.
Acılarımı, titreyişimi ve gözyaşlarımı bastırmak ister gibi, sımsıkı sardı bedenimi.
"Ante," dedim sığındığım yerden. "Ne zaman bitecek bu? Dayanamıyorum."
Veremediği cevabın altında ezildim.
Sesir ölmüştü.
Ne yazık, asker ölmüştü.
Kendi isteğiyle, kendi istediğini de yanına alarak bu cehennemden kurtulmuştu.
Silah sesleri henüz dinmişti. Talar'ın haykırışları yerini ağır küfürlere bırakmıştı.
"Bunu yapacağını biliyordunuz! Biliyordunuz değil mi?"
Ellerim gayri ihtiyari Ante'nin sırtına çıktı. Parmaklarımı sırtına bastırırken, en fazla dizlerim titriyordu.
"İndir o silahı," Ante beni bırakmadan düz bir sesle emretti. "İndir, şimdi!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAK IŞIKLAR "Kanlı Ay"
FantasiPera, arkadaş grubuyla kış kampına katılırken, içinde tarifsiz bir huzursuzluk kol geziyordu. Avrupa'nın en yüksek dağı Mont Blanc'un karlı etekleri, kızıl granitleri, sivri buzulları ve göz alıcı zirvesiyle birlikte bir sürprizi daha vardı. Büyü...