4.3

226 15 3
                                    

Dylan'ı ikna etme çabalarım sonunda yanıt vermişti ve Tyler ile aralarında oluşturduğu buzdan krallığı eritmek için bizi bu akşam onun evine ders çalışmaya, engin bilgilerimizi birbirimizle paylaşmamız için çağırmıştı. E tabii zor da olsa Tyler'dan onayı almıştık.

Umarım bizimkiler Titanik gemisi olup o buza çarpıp batmazlar...

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp daha küçük boyutlardaki sırt çantama gereken birkaç eşyamı ve dersle alakalı iki defterimi koyup fermuarını kapattım.
Dylan, benim Crystal ve Tyler'dan önce onlara gitmemi istemişti. Uzun zamandır beraber vakit geçirmemiştik çünkü. Evlerimiz yakın olsa da gece gece -saat 7 fakat ona göre çok geçmiş- yalnız başıma onlara kadar gitmemden endişelendiği için beni o almaya gelecekmiş falan filan. Ona özgür olduğum ve istediğim yere istediğim saatte gidebileceğim başlıklı upuzun bir fırça çektikten sonra telefonu yüzüne kapatmıştım.

Iıı, bu ona attığım ilk tripti galiba.
Ya da bilmiyorum.
Her neyse.

Açık mavi, büyük beden, - oversize mı deniyor bilmiyorum bu yüzden büyük beden diyeceğim- kalın bir üst, altına da koyu tonlarda bir kot pantolon giydim. Saçlarımın doğal halini değiştirmeyip sadece taradım.

Telefonumun sesi duyulduğunda kalp ritmimdeki değişim yine gülümsememi sağlarken telefonuma uzandım. Aramayı onayladığımda kadifemsi ses kulaklarıma doluştu.
"Gamzelim? Küs müyüz?"
Öyle masumca söylemişti ki küs olsam bile o an barışırdım.

Güldüm, "Hayır, değiliz."

Derin bir nefes verdiğini duyunca yine güldüm.
"Hazır mısın? Gelip alayım mı seni? Yani... İstersen?"

"Hazırım, gel. Ben kendi başıma da gelirdim ama neyse."

Telefon konuşmasını sonlandırıp montumu giydim, telefonu cebime yerleştirip annemin yanına gittim. İzin almıştım tabii!

"Annem, Dylan birazdan gelir. Ben gidiyorum, zaten en fazla iki-üç saate geri gelirim. Kendine dikkat et, bir şeyden korkarsan, içinde kötü bir his olursa hemen ara beni tamam mı?"
Annemden onayı aldığımda yanaklarından öpüp ayakkabılarımı giymeye gittim.
Zil çaldığında saçlarımı düzeltip kapıyı açtım.

Karşımda elleri ceplerinde, soğuktan burnu kızarmış, saçları dağınık fakat bir o kadar da düzenli, gözleri parıl parıl parlayan bir adet sevdiğim duruyordu. Elmacıkkemiklerini gözüme sokarcasına gülümsediğinde ben de gülümsedim.
"Selam."

"Selam. Gidelim mi?"
Ona başımı sallayıp içeriye doğru
"Anne gittim ben!" diye bağırdım.

Dylan'ın kıkırdamasını duyunca utandığımı hissettim.
Yüzümü saçlarımla gizlemeye çalışırken annem yanımıza geldi ve Dylan ile bitmek bilmeyen sohbetlerinden biri daha başladı.

Sohbet 5 dakikadan fazla sürdüğünde derin bir nefes alıp, "Annem, biz kapıda kaldık ama. Hava soğuk, biz gitsek mi artık?"
Ve sayemde nihayet yola çıkabilmiştik.

Ellerimiz ceplerimizde, soğuktan penguenler gibi yürüyorduk.
"Yarın yılın son günü ha?"

Güldüm, "Evet."

"Nerede gireceksin yılbaşına?"

Omuzlarımı silktim, "Bilmem. Her yıl olduğu gibi evde, annem ve köpeğimle."

"Sahi, köpek nasıl? Alıştı mı size?"

Güldüm, "Evet, annemle mükemmel ikili oldular! Ama ismini hala koymadık."

Dylan kaşlarını çattı, "Neden?"

Çekinerek, "Iııı... İsmini beraber koyarız diye düşünmüştüm..."

Bana bakıp gülümsedi, ben de gülümsedim.
"İsmi kıvırcık olsun mu?"dedi heyecanla.

Güldüm, "Olsun."

**

"Aç mısın? İstersen bir şeyler hazırlayabilirim."
Omuzlarımı silktim.
"Aç değilim, yine de teşekkürler."

Yanıma tekrar oturup beni kollarının arasına sardı. Başını başımın üzerine koyup derin bir nefes aldı.
"Seni o kadar özlemişim ki..."

Tebessüm edip gözlerimi kapattım. Sonunda istediğim kişinin yanındaydım işte. Huzur bulduğum yerdeydim...

"Seni çok seviyorum." dedim ona sıkıca sarılarak.
"Ben de seni... Ama ben daha çok!"

Kaşlarımı çatıp ondan uzaklaştım.
"Ne demek 'daha çok'?!"

"Daha çok. Çünkü ben seni," beni gıdıklamaya başladı, "daha daha daha çok seviyorum." deyip gıdıklamasını sonlandırdı. Arada kahkahalara boğulmam ve ölümün kıyısına gelmem dışında bir şey olmamıştı doğrusu.

O sırada zil çaldı.
"Geldiler. Yani ders zamanı başladı!"

**

(1 saatlik çalışma sonrası)

"Ya ben bıktım artık. Başımı kitaptan kaldırdığımda bile sayılar uçuşuyor."
Crystal'ın bu sözlüne güldüm.
Doğruydu, çünkü ben de konsantremi kaybetmiştim.

Tyler, "O zaman lets go tu eğlenmek!" deyip saçma hareketler yapmaya başladı.

Dylan Tyler'ın bu sözüne gülüp önündeki kitapları kapattı ve Crystal'ın yanına gidip onu sinirletmek için bir şeyler yapmaya başladı.

Ben de defterimi kapatıp çantama yerleştirdim ve ayağa kalkıp zıplamaya başladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ben de defterimi kapatıp çantama yerleştirdim ve ayağa kalkıp zıplamaya başladım.

**

"Hayır! Nasıl eşit puanda oluruz? Biz öndeyiz, biz kazandık!"

"Saçmalama, puanlar eşit işte! Hatta birinde biz kazandık da siz sürenin bittiğini söyleyip puanı saymadınız!"

"Ay şiştim yemin ederim ya."
Sözde kelime bulmaca oynayacaktık. Ben ve Crystal bir grup, Dylan ve Tyler da bir grup olacaktı.
Ama yine olay saçma yerlere gitmişti.

Ne saçma bir akşamdı ama?

Alone IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin