4.8

187 15 6
                                    

Hayatta en yıkıldığınız an neydi?
Ya da herkese olan güveninizi yitirdiğiniz an?

Benimki tam da bu andı.

Çalan kapıyı açtığım an...

O kişiyi gördüğümde tüm mutluluğum yerle bir olmuştu...

Şok olmuştum...
Şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmiyordum.

Korkuyordum...

1 dakika önce...

Annemle beraber az önce pişirdiği mükemmel, efsane çikolatalı pastayı yeyip sohbet ederken kapı çalmıştı.
"Hemen bakıp geliyorum!" deyip koşarak kapıya ulaştım.

Kapıyı araladığımda karşımda 40-45 yaşlarında, hafif sakallı, esmer bir adam duruyordu.
Gülümseyip, "Merhaba? Kimsiniz?" dedim.

Adam önce kaşlarını kaldırdı, sonra da güldü.
"Sen... Holland'sın. Değil mi?"

Kaşlarımı çattım. "Evet. Fakat siz kimsiniz? Ben sizi çıkaramadım da."

Hiçbir cevap vermeyerek beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı.
"Seni çok ama çok özledim kızım..."

Gözlerim yerinden fırlayacak kadar açılırken hareketsiz bir şekilde adamın geri çekilmesini bekledim.
"O da n-ne demek?" dedim şaşkınlıkla.

Gözleri dolu dolu, hasretle gülümseyen adamın söylediklerinden sonra dünyam başıma yıkılmıştı...
"Ben... Senin babanım."

Güldüm. İnanmamıştım.
"Şaka yapıyorsunuz, değil mi?"

Başını iki yana salladı, "Hayır, kızım. Ciddiyim. Ben senin babanım."

"Benim babam öldü!"
Bi'an gözlerim karardığında yere yığılacak gibi oldum fakat adam beni kollarımdan yakaladı. "İyi misin?"

Başımı sallayıp kollarımı ondan kurtardım. O sırada içeriden annemin sesi duyuldu.
"Kuzum, kim gelmiş?"

Başımı tekrardan babam olduğunu söyleyen adama çevirdim.
Yanaklarından akan yaşları yavaşça sildi ve tebessüm etti.
"Bu... O'nun sesi..."

İnanmak istemesem de gözlerinden anlaşılıyordu yıllardır özlem duyduğu kadını ve kızını görmenin verdiği mutluluğu.

Ama...
Olamazdı.

Benim babam ölmüştü...

Annemin ayak sesleri daha da netleşmeye başladı. Sonunda yanıma ulaştığında başını kapıya çevirdi.

Ve... Yemin edebilirim ki o an gözlerinde her duyguyu hissedebilirdiniz...

Şaşkınlık, heyecan, üzüntü, hasret, mutluluk, özlem, aşk, nefret...
Her şey.

"T-Tony?" dedi kısık ve pürüzlü çıkan sesiyle.

Adam güldü ve anneme doğru birkaç adım attı.
Yutkundu ve konuştu, "Güzel gözlerine bakmayı çok özlemişim..."

Her ne kadar bir yanım aralarından çekilmemi istese de gidemezdim.
Yıllardır ölü bildiğim, mezarının başında ağladığım babam, onca zaman sonra birden karşımıza çıkıyor. Bunun sebebini öğrenmem gerekiyordu!

Annem eli ile ağzını kapattı. Ağlamaya başladı ve babam olduğunu söyleyen adama sarıldı.
Ama bu öyle normal bir sarılma değildi...

Hasret dolu bir sarılmaydı...
Birbirlerinden ayrılan iki aşığın tekrar kavuşmasıydı...

Babam ve annem birbirlerine ilk görüşte aşık olmuşlar. 2 yıl boyunca sadece uzaktan birbirlerini izlemişler. O zamanlar aileleri tanıştığı için ikisinin arasını yapmak istedikleri için çabucak evlenmişler.
Yani çok mutlu bir tanışma ve evlenme süreçleri olmuş.
Onlar birbirlerine sırılsıklam aşıktılar...
Bu yüzden annem ona sinirlenmeden önce yılların getirdiği tonlarla ağırlıktaki özlemi omuzlarından az da olsa bırakmak istedi...

O yüzden... Eğer bu adam babamsa...
Annemi gerçekten de çok özlemiş olmalıydı...

Adam annemden ayrıldığında yanlarına ilerledim. "Biri acaba bana şu an neler olduğunu açıklayabilir mi?"

Annem adamı içeriye davet etti.
Oturma odasına geçip adama en uzak olan yere oturdum.
Annem ise onun tam karşısına oturdu.

Annem "Bunca zamandır neredeydin? Neden gittin? Neden yalan söyledin?" dedi. Yılların verdiği yorgunluk gözlerinden okunuyordu.

Adam derin nefes alıp elleriyle oynamaya başladı. "Bildiğin gibi sen Holland'a hamileyken bizim maddi durumumuz çok ama çok azdı. Bir ekmeği bile zar zor alırken çocuğumuzun ihtiyaçlarını nasıl karşılayacağımız hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu. Ben de bir aptallık edip yüklü bir borç aldım."

"Kimden?" dedim merakla.

"Tefecilerden."
Biraz durdu ve konuşmasına devam etti.
"Sonra... Ödeyemedim. Parayı bir türlü toparlayamadım. Onlar bana parayı ödeyemediğim için iki şık sundular. Holland'ı ve seni alacaktılar. Veya adamların birinin yerine hapise girecektim."

"Ve...hapise girdin?"
Başını aşağı yukarı salladı.

"Adamın bilmediğim bir sebepten dolayı 10 yıl hapis cezası varmış. Beni onun yerine hapse soktular. Sana anlatamadan bile! Sonra... Sana gelip benim öldüğümü söylemişler. O 10 yıl nasıl geçti hiç bilmiyorum. Orada nasıl geberip gitmedim hiçbir fikrim yok."

Babam ölmemiş miydi yani?

Bize yalan mı söylemiştiler?

Annem "Sonraki 8 yıl?" dedi kısık sesle.
"Sonra senin benim öldüğümü zannettiğini öğrendim. Sana daha fazla psikolojik zorluk yaşatmamak için yavaşça gelecektim yanına. Ama bu süreçte gidecek yerim yoktu... İş aradım, hapse girdiğim için iş vermediler. Bazen parkta yattım, çöp topladım, dilencilik bile yaptım! Doğru dürüst bir iş bulmam epey sürdü anlayacağınız. Sonra bir kahvehanede çalışmaya başladım, geceleri de orada uyuyordum. En azından ekmek paramı çıkartıyordum. Aynı zamanda da yeni işler aramaya devam ettim. Koskoca 8 yıl böyle geçti... Ama sonunda geldim. Size kavuşabildim! "

Kaşlarım çatık halde onu dinlerken anneme baktım. Özlemle bakıyordu sevdiği adamın gözlerine. 18 yıl görmediği hayat arkadaşına...
Onu kırmak istemedim. Annemi yıllar sonra ilk defa benden başka biriyle bu kadar mutlu görüyordum. O anı bölmek istemedim...

En azından birkaç saati beraber geçirsek diye düşündüm içimden...
Birkaç saat annem ve babamla vakit geçirsem ne olur ki...

-
50.bölümde final yapacaktım da hadi yine iyisiniz aklımda sinsi planlar var sjcnksckkd

Alone IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin