6.0 FİNAL

230 16 8
                                    

"Şaka yapıyorsun değil mi? N'olur doğruyu söyle bak hiç komik değil."
İçten içe şaka yapmadığını bilsem de yalvardım bi'umut. Yalan olmasını diledim defalarca.
Clay başını sağa sola sallayınca daha fazla dayanamayıp hıçkırarak ağlamaya başladım.
"Yalan söyleme!" dedim güçsüz çıkan sesimle.

Beni kendine çekip sıkıca sarıldığında ağlamam daha da arttı. Bir eli ile saçlarımı okşarken, bir yandan da beni sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Bak biliyorum bu çok ağır ama yapacak bir şeyimiz yok. Ayrıca... Bir şey daha söylemeliyim."

Kendimi bir kötü habere daha hazırlarken ondan uzaklaşıp yaşlı gözlerimle ela gözlerine baktım.
"Ben bunu öğrendikten sonra babamı aramaya başladım. Ama... Annenle konuşup çekip gitti akşam trafik kazası geçirip hayatını kaybetmiş."

"Ondan nefret ediyorum!" diye bağırdım sesimi çıkarabildiğim kadar.
Aynı sözleri fısıldayarak tekrarladım, "Ondan nefret ediyorum..."

"Hayatımı mahvetti o pislik adam! Az kalsın annemi alacaktı benden! Sonra ne yapacağını kim bilebilir? Beni de öldürecekti kesin!"
Hızla ayağa kalktım.

Buz kesmiş ellerimi saran sımsıcak eller hissetiğimde başımı kaldırdım.
Dylan...

Tekrar ağlamaya başlayıp ona sarıldım. Başımı boynuna gömüp ağlarken, o bir şey söylemeyip sakinleşmemi beklemişti.
Ne kadar öyle kalmıştık bilmiyorum ama ondan uzaklaştığımda kendimi daha iyi hissediyorum. Yavaş yavaş sindirmeye başlamıştım duyduklarımı.
"Ne yapmayı düşünüyorsun?" dedi sadece benim duyacağım bir ses tonuyla.
Omuzlarımı silkip başımı salladım,
"Bilmiyorum. Büyük ihtimalle gidip annemle konuşacağım."

İçeri girip masadakilerden özür diledim ve çantamı alıp dışarı çıktım.
Dylan'ın Clay ile konuştuğunu görünce hızla yanlarına gittim.
"B-Benim bir suçum yok."

Sinirden kudurduğu kızaran yüzünden belli olan Dylan yüksek ses tonuyla cevap verdi.
"Ne demek suçun yok? Seninle tanıştığından beri bu kızın başına gelmeyen kalmadı lan! Ağladı, kırıldı, kızdı, bir türlü gün yüzü görmedi! Ağzını burnunu dağıtmamam için bir neden söyle şimdi!"

Clay suskunluğunu korurken Dylan ona saldırmaya kalktı. Hemen aralarına girdim.
"Kardeşimin bir suçu yok Dylan."

Biraz geriye gidip aralarından çekilememi sağlayıp Clay'e tehdit eder gibi parmağını salladı.
"Dua et Holland sana çok değer veriyor. Yoksa şimdiye kadar yüzünde sağlam hücre bırakmazdım!"

Elimden tutup ilerlemeye başladı. Gergin ve sinirli hali beni korkuturken elimi tutan kemikli elini iki elim arasına aldım. Bana baktığında, gözlerindeki alevin üzerine su atmışlar gibi hemen söndüğünü gördüm. Gülümsediğimde gülüşüme karşılık verdi ve elimi daha da sıkı tuttu.

"Ne olursa olsun bir daha ağlama." dedi bana bakmayarak.
"Yoksa sebebi olan kişiyi öldürmek zorunda kalacağım."

_

Elimdeki anahtar ile kapıyı açtığımda ikimiz de içeri geçtik. Annem sesi duyup yanımıza geldiğinde zorla gülümsedim.
"Hoş geldiniz gençler. Nasılsın oğlum?"

Dylan gülümseyip cevap verdi. Hal hatır sorma süreci bittiğinde oturma odasına geçtik. Annem bize atıştırmalık bir şeyler getirmek için ayakladığında arkasından mutfağa ilerledim.

O bardaklara meyve suyu doldururken masaya yaslandım.
"Annem?"

"Efendim kuzum."

"Bıçaklandığın akşam hakkında neler hatırlıyorsun?"
Yüzündeki ifade hızla değişirken bana bakmayarak cevapladı.
"Pek bir şey hatırlamıyorum. Sadece meyve tabağını bırakıp mutfağa gidip geldim. Birden arkamı dönünce siyah maskeli... Evet, siyah maskel bir adam beni bıçakladı."

Alone IIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin