°54°

6.5K 505 261
                                    

Bölüm için medyaya şarkı bırakacağım. İsterseniz onu dinleyerek bölümü okuyabilirsiniz...

Gerçekten o nerdeydi. Neden sabahtan beri yoktu. Onun şuan olmamasının tek bir nedeni ola bilirdi. Hayır lütfen..lütfen öyle bir şey olmasın.

Tekrar hızlı adımlarla asansöre yönelmiştim. Son anda kolumla durdurarak bindiğimde içindeki herkes bana şaşkınca bakmıştı.

"Siz iyi misiniz? Bir doktora götürelim istersiniz"
Yaşlı bir kadındı ve kolumdan tutarak nazikçe sormuştu. Kim bilir şuan ne halde gözüküyordumki böyle birşey söylemişti.

"Hayır kötü olan ben değilim"

Asansör ineceğim katta durduğunda koşarak odasının önüne gitmiştim.

İçeriye dalmamla doktorların hepsi bana doğru dönmüştü.

İkisi beni çıkarmak için ilerlediğinde Yoonginin doktoru onları durdurmuştu.
"Sorun değil. Burda olmalı. Siz ikiniz çıkın"

Doktorun komutuyla diğer ikisi odadan gitmişti. Ve ben Yoonginin sessizce yatan vücudunun yanında dizlerim üzerinde yere çökmüştüm. Konuşamıyordum ne olduğunu bile soramıyordum.

Zorlanarak ayağa kalkıp soğuk ellerini tuttum. "Neyi var?"

"Garip bir şey anlayamıyoruz. Daha önce böyle bir şey hiç olmamıştı. Yani şuan ona ne olduğunu biz bile anlamıyoruz. Az önceki doktorlar da bu yüzden burdaydı. Vee inanın bana onu hayatta tuta bilmek için yapmamız gereken herşeyi yaptık.

Gerçekten söylemesi çok zor ama büyük ihtimal bir kaç dakika içinde artık onu gerçek anlamda kaybedeceğiz"

Duyduğum son kelimeyle doktorun yakasına yapışmıştım. Avazım çıktığı kadar bağırarak ağlıyordum.
"Bu mümkğn değil? Onu iyileştire bilirsiniz değil mi? Sonsuza kadar böyle burda sessizce yatmasına bile razıyım"

Gerçekten ne yapacağımı bilmiyordum. Ben onun bu halde kalmasına bile razıydım. En azından onunla eskisi gibi olacaktım. Kimse onu görmeyecekti bilmeyecekti ama ben görüyordum değilmi? Ben onu seviyordum? Ama şuan o bile yoktu. İkisi de aynı anda beni terk mi edecekti?

Doktor ellerimi çekerek kapıya yönelmişti
"Üzgünüm küçük hanım"

Odadan hızla çıkmasıyla solunum cihazına bağlı olan vücuda dönmüştüm.

"Yalvarırım bırakma beni.. yalvarırım Tanrım lütfen ona bir şey olmasın. Yoongi lütfen geri dön" Ayağa kalkarak deli gibi etrafımda dönüyordum

"Nerdesin bana şaka yapıyorsun değil mi? Hadi ortaya çık. Söz veriyorum sana kızmayacağım. Hatta sen bana kız, bağır çağır, yine beni kıskan. Lütfen Yoongi" tüm gücümü kaybettiğimde yatağının hemen yanında yere çökerek ağlıyordum sadece.

Hiçbirşey yapamıyordum. Onun için hiçbirşey yapamıyordum.

"Yoongi.. sevgilim lütfen.. beni bırakma. Söz veriyorum bir daha sana kızıp trip falan da atmayacağım. Lütfen gitme...lütfen benimle kal..."

Artık hiçbir umudum kalmadığında karşımdaki vücuda sıkıca sarılmıştım. Başımı göğsüne yaslayarak kokusunu içime çektim. Onu ve kokusunu içime hapsedecektim.

"Seni seviyorum. Seni hep seveceğim. Ben hep küçük kız olarak kalacağım Yoongi.. hep senin olarak kalacağım inan bana"

Odadaki tüm pencerelerin camlarının sonuna kadar gürültüyle açılmasıyla başımı göğsünden kaldırarak ayağa kalkmıştım.

Rüzgar içerideki herşeyi savuruyordu resmen. Havada uçuşan perdeler, saçlarım... hepsi beni avutmaya mı çalışıyordu. Yada gözyaşlarımı kurutarak ağlamama engel mi oluyordu.

Odadaki tüm işık bir anda gittiğinde duvara yaslanmıştım. Ne olduğunu anlamıyordum. Beyaz perdeler havada savrulmaya devam ederken.

Tüm camlar şiddetli gürültüyle kapanmıştı. Şuan karanlık odayı aydınlatan sadece ay işığı vardı. İçeriyi ölüm sessizliği kapladığında biranda yatakta yatan vücudun aniden doğrulmasıyla tamamen duvara sinmiştim.

Sanırım şuan şok geçiriyordum yada hayal görüyordum. Çünki gördüklerim...

Elektriklerin biranda gelmesiyle odayı bembeyaz işık kaplamıştı. Gözlerimi ovalayarak yavaşça odaklandım. Yatağa tekrar baktığımda bana bakan o bakışlarla sanki kalbim durmuştu. Yatakta doğrularak oturmuş kişinin o olduğuna inanamıyordum. Kalbim sanki atmıyormuş gibi hissediyordum.

Yutkunarak adımlamaya başladım. Yatağın yanına geçtiğimde o hala az önce önünde durduğum duvara bakıyordu. Bense şuan yanındaydım neden hala oraya bakıyordu.

"Y..yoon-gi.."
Yutkunarak seslenmemle sadece başını yavaşça bana doğru çevirmişti.

Gözleri gözlerimi bulduğu an boş bir şekilde bana bakıyordu. Gerçekten şuan neler oluyordu..

Hala durmayan gözyaşlarımı elimin tersiyle sildiğimde dudaklarımdan kaçan hıçkırığa engel olamamıştım. İçime bastıramıyordum.

Bileğimde hissettiğim soğuk dokunuşla gözlerim bileğimdeki eline odaklanmıştı

Sessizce yanındaki boşluğa oturdum. Şuan gerçekmiydi acaba? Eğer öyleyse neden bakışları bu kadar garipti.

"Y...yoongi sen.. uyandın değil mi? Yoo-"

Kolumdan çekmesiyle dudaklarımızı birleştirmişti. Dudaklarımı emerken ben hala ağlamakla meşguldüm. Ellerimi yanaklarına yerleştirerek karşılık verdiğimde dudakları yukarı kıvrılmıştı.

Dudaklarımızı ayırmadan yatağın üzerine çıkarak üzerinde oturmuştum. Şuan muhtemelen akan makyajımdan dolayı ucubeye falan benziyordum ama umrumda bile değildi.

 Şuan muhtemelen akan makyajımdan dolayı ucubeye falan benziyordum ama umrumda bile değildi

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

""Hayat bize her zaman çıkış yolu sunar Fakat bazen onu bilerek ve isteyerek reddederiz...""

Evvet tatlışlar şimdi düşünüyorsunuzdur ki artık hikaye bitmişdir. Yani Yoongi de iyileşti falan ama herşey daha yeni başlıyor.

Unutmayın Sarah Yoonginin kim olduğunu bile bilmiyor. Yani onu tanımıyordu.... Artık Yoongi ondan gerçek hayatını saklayamayacak ve herşeyde burda başlıyor zaten.

Umarım severek okumaya devam edersiniz.

Gelecek bölüm.

"Yoongi, şu arkamda gördüğün kız senin n..nişanlın mı?"
Titreyen sesime kızarak gözleri gözlerine dikmiştim.

"Güzelim bak ben-"

"SANA NİŞANLIN MI DEDİM?"
Bağırdığımda ikisi birden korkarak geri gitmişti.

"Ya evet ya hayır. Nişanlın mı dedim?"

"Evet"

My ghost|| MinYoongi||Hayalet sevgilim+18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin