Kutay Harmanlı:
Sırt çantamı tek elimle iyice düzelterek yürümeye devam ettim. Yarısına kadar içtiğim sigaraya her bakışımda İzmarit denen kız geliyordu aklıma. Babası hakkında dedikleri ve beni babası gibi görüyor oluşu canımı ufaktan yakmıyor değildi. Baba konusunda hassas olan bana sorarsak, baya yakıyordu aslında. Hatta şu sigarayı bile içesim gelmiyordu şu an. Babasını sigara yüzünden kaybeden bir kızın benim sigara içişime aşık oluşu, değişik geliyordu. Ama böylesi bir sevgiyi hak edecek ne yaptığımı da merak ediyordum açıkçası.
İşaret parmağım ve orta parmağım arasındaki sigaraya yukarıdan bir bakış atıp, işaret parmağım ve baş parmağım arasına aldım. Dudaklarıma götürüp ciğerlerime doldurdum dumanını, ardından yere atıp ilerlemeye devam ettim ciğerlerimdeki dumanı sabah oluşan ayazla birleştirerek.
Okula yaklaşmıştım, cebimden telefonu çıkartıp mesaj atmasını bekledim. Atardı sanırım, her zaman izliyordu sonuçta pencereden. Birkaç adım sonra kendimi güvenlik kulübesinin yanında buldum. Arka cebimden cüzdanımı çıkartıp öğrenci kartımı gösterdim ve tekrar hızlı bir hareketle arka cebime soktum. Okulun giriş kapısına doğru ilerlerken kafamı kaldırıp pencerelere baktım. O, her kimse işte, yoktu.
Okulumuz zaten oldukça büyüktü.Üç bloktan oluşuyordu ve yaklaşık bine yakın öğrenci vardı. Belki daha da fazla. Aslında, babası vefat eden kişilerden rahatlıkla bulabilirdim ama bunu istemiyordum. Onun bu yarasını kullanarak, ona acı çektirmek istemiyordum. Ben dahi yaralıyken... Zaten çıkmak isteseydi karşıma çıkardı. Çıkmıyorsa, benim onu bulup onurunu zedelemeye hakkım yoktu.
Ağır okul kapısını bu düşüncelerle itip içeri girdim ve ilk katta olan sınıfıma ilerlemeye başladım. Koridordan geçen öğretmenlere baş selamı verip sınıfa girdim ve çantamı orta en arkadaki sırama koydum. Ardından sınıftan çıktım, gelenler vardı ama sınıfta kimse yoktu. Telefonumu çıkarıp tekrar baktım. Yoktu. Instagram'a girip ben yazdım.
kutayharmanli: Bugün yoksun sanırım? Pencereden de izlemedin beni? (08.23)
Telefonu kot ceketimin iç cebine sokarak ilerlemeye başladım. Merdivenleri inerek kantine giriş yaptım, Arda'yı arıyordum. Arda en yakın arkadaşımdı. 8.Sınıftan beri tanışıyorduk, aynı liseyi tercih etmiştik ve yine aynı üniversitede okumayı düşünüyordu. Hatta aynı bölüm.
Gözlerim kantinin kafeterya tarafında oturup kahvesini yudumlayarak test çözen Arda'ya takılınca yanına ilerlemeye başladım. Gidip bir sandalye çektim ve iç çekerek kendimi sandalyeye attım. Adeta yayılmıştım.
Arda iç çekişimden bir şey olduğunu anlamış olacak ki gözlerini testten yavaşça kaldırdı ve bana baktı şüpheyle. Gözünü kırpıp kafasını salladı 'hayırdır?' manasında.
"Bir şey yok kardeşim," dedim. Eğildiği testten iyice doğrulup sandalyesine sırtını verdi ve: "Emin miyiz?" diye sordu.
Aslında, İzmarit'i ona güvenerek gözüm kapalı anlatabilirdim ama duyulsun istemiyordum. Belki onu birilerine anlattığımı duyarsa kırılabilirdi.
Bu sırada telefonum titreyince hızla aldım elime ve parmak izimi okutup bildirimlere baktım. Yazmıştı.
izmarit: gece uyuyamadığım için uyuyakalmışım, haliyle geç kaldım. şimdi geldim okula. (08.29)
kutayharmanli: Hım, anladım. Ben kantindeyim, ilk dersler boş. Test çözeceğiz Ardayla. İyi dersler sana. (08.29)
izmarit: ders pek önemli değil, telefonla uğraşmayı düşünüyordum açıkçası. (08.30)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMARİT
Teen Fictionizmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) ‼️ İzmarit 2019 yılında yazılmış texting bir hikâyedir ve o zamana göre yazılmıştır. 2024 yı...