Bir önceki bölümü atlamış gibisiniz kontrol edin. 🧚 oy ve yorumları unutmayın bebeklerim. 👼
İçimdeki heyecanın sebebini bilmiyordum ama kalbimin göğüs kafesimi zorlarcasına çarpmasına bir anlam yüklemeye çalışıyordum sürekli. Başarısız oluyordum gerçi. Birazdan Sedef burada olacaktı ama benim neden bu denli heyecanlı oluşuma anlam veremiyordum. Ondan özür dileyecektim, Gülten Abla sağ olsun ayarlamıştı böyle bir şeyi. Ama özür dileyince ne olacaktı hiç bilmiyordum. Neden heyecanlandığım hakkında da hiçbir fikrim yoktu. Sedef'ten hoşlanmak gibi bir durum söz konusu değildi, hele ki aklım gece gündüz İzmarit'te iken. Ona sadece değer veriyordum. Hem de fazlasıyla.
Benimle böyle görüşmüyor, hatta muhataba dahi almıyor oluşu koyuyordu belki de bana. Gururuma yediremiyor da olabilirdim, bilmiyordum ama tek bildiğim ve istediğim onun bana kırgın olmamasıydı.
"E tamam oğlum, bakma artık aynada kendine! Yakışıklı olunca mı affedecek Sedef seni?" diye gülerek yanıma geldi Gülten Abla ve kendime baktığım aynaya doğru baktı, ellerini belime sarıp tek bacağını kaldırdı. "Sen bir tek bana yakışıyorsun yakışıklım," diyerek kıkırdadı.
Aynadan bakarak saatimi düzelttim ve gülümsedim. Ardından ellerini belimden çözerek ona sarıldım ve sırtını sıvazladım. "Bir tek sana ablam," dedim gülerek.
"E tamam haydi, git içeri. Gelir şimdi Sedef."
"Tamam abla," diyerek arkaya yöneldim ve mutfağa giriş yaptım. Mutfaktan çıkacaktım Sedef geldiğinde, beni görüp geri dönmesin diye.
Birkaç dakika sonra kulaklarımda: "Minnoşum benim," diye bağırma sesi çınlayınca dudağım yana kıvrıldı, sırıttım. "Kızım," diyerek karşılık verdi Gülten Abla. Sarılıyor ve hasret gideriyor olmalılardı. "Gel kızım, oturalım şöyle," dediği an mutfak kapısına doğru yürümeye başladım. Daha fazla beklemek istemiyordum.
Mutfak kapısına yaklaştım, arkası dönük bir şekilde oturuyordu. Gülten Abla bana doğru dönüktü, gülümsüyordu. Adımlayacağım sırada Gülten Abla ani bir şekilde konuya giriş yaptı. "Eee n'apıyorsun kızım görüşmeyeli? Anlat bakalım," dedi elini masanın üzerindeki elin üzerine koyarak.
"Ne yapayım abla ya, ders çalışıyorum günlerdir. Kafamı dağıtmaya çalışıyorum. Öyle işte," dedi Sedef nefesini verirken.
"Kutay'la görüştünüz mü?"
"Birkaç kez geldi konuşmak için, yazdı ama konuşmak istemedim. Görüşmedik yani."
"Niye?" dedi Gülten Abla gerçekten merak ediyormuşçasına. Ağzından laf almak istermiş gibi değil de daha çok ne olduğunu anlamaya çalışırmış gibiydi.
Sedef duraksadı, başını yana yatırıp düşündü. En sonunda bir şey diyemeyince beresini kafasından çıkardı, masanın üzerine koydu.
"Kırgınım ona. Normalde bu kadar uzun sürmezdi ama sanki onu seviyormuşum gibi benden uzak durması gururumu incitti. Sevgilisi olabilir ama bu benden uzak durmasını gerektirmezdi abla. Yani sanki ben ondan hoşlanıyormuşum da benden uzak durursa hoşlanmayacakmışım gibi davrandı. Uzak durması için başka bir sebep göremiyorum ben," dedi ve saçlarını kaşıyıp parmaklarını çıtlattı. "Eğer sevgilisi olduğu için değil de normal bir şekilde deseydi bana görüşmek istemediğini, anlardım. Ama görüşmek istemiyor, sonra öğreniyorum ki sevgilisi var... Kırıldım işte," dedi üzgünce.
İçimde bir şeylerin parçalandığını hissettim. Böyle düşünmesi öyle koymuştu ki bana hiç çıkasım gelmedi mutfaktan. Ağır gelmişti belki de. Haklıydı. Onu çok kırmıştım ve şimdi nasıl gönlünü alacağımı bilmiyordum.
"Sence sevgilisi olduğu için mi uzak durdu senden, kızım?" dedi Gülten Abla alayla gülerek. Ne yapmaya çalışıyordu bu kadın? Kaşlarımı çattığımı görünce daha da gülümsedi, bozuntuya vermeden devam etti. "Yani, sadece tek neden bu mu yavrum?"
"Başka bir neden göremiyorum ki abla. Hem ben ona sevgilisi için yardım bile etmiştim. Kim olduğunu bulabilsin diye elimden geleni yaptım. Sonra onu bulunca hiç okunmayacak bir kitap gibi rafa kaldırdı beni resmen."
İzmarit'i hâlâ Beren sanıyordu. Oysaki o değildi, bunu da açıklamam gerekiyordu sanırım. Çok fazla yanlış yapmıştım, fazlasıyla hem de...
"Peki pişman olup günlerdir peşinde olmasına ne diyorsun bu eşek sıpasının?"
"Umurumda değil. Şu an bir sevgilim var, fazlasıyla mutluyum. Ona kırgınım ama pek de umursamıyorum. O yüzden," deyip gülümsedi ve oturduğu dönmeli sandalyeyi hafif yana kıvırıp: "Arkada saklanmayı bırakıp buraya gelmeli, bence," dedi.
Nasıl yani? Anlamış mıydı burada olduğumu? Hiç ses çıkartmamıştım oysaki. Nasıl olmuştu lan bu?
"Kutay," dedi sert bir şekilde Sedef. "Gelecek misin yoksa gideyim mi?"
Ani bir şekilde duyduklarımla donup kalınca ileri adım attım ama yerdeki boş kurabiye tepsilerine çarpınca büyük bir gürültü çıktı ortaya. Yere saçılan kurabiye tepsilerine baktım önce, daha sonra da Sedef'e. Yere yapışmıştım ama ayaklarımın üzerine kalkmıştım hemen. Yukarıdan bana gülerek bakan Sedef'e zorlukla gülümseyip tepsileri kaldırdım ve ellerimi çırptım.
"Olur öyle şeyler işte," dedim üzerimi düzeltip Gülten Abla'ya doğru gülümserken. Yalancı bir sinir ifadesi vardı gözlerinde. "Selam bu arada," dedim ardından elimi kaldırıp Sedef'e gösterirken.
"Selam," dedi ve oturduğu dönmeli sandalyede bir tur atıp ani bir şekilde durdurdu. "Ama keşke böyle bir oyuna kalkışmasaydın. Her şeyin farkındaydım en başından beri."
"Nasıl lan?" dedim kendime gelip mutfak kapısında dikilmekten öteye geçerek hızla tezgâha, onlara doğru ilerleyip. Ellerimi tezgâha yerleştirip ikisinin arasına geçtim. Tezgâhın iki yanında onlar, ucunda ben vardım.
"Bir dahakine Gülten Abla beni çağırırken telefonda kadına 'hemen gelmesini söyle' diye fısıldama. Anlaşılıyor," dedi elleriyle uğraşırken umursamazca.
Gülten Abla'ya bakıp dudaklarımı büktüm. "Haydi siz konuşun, benim işlerim var," dedi Gülten Abla ve kalkmaya yeltendi. Sedef durdurup, "Abla. Konuşulacak bir şey yok. Ben her şeyi az önce söyledim zaten. Kutay en fazla özür dileyebilir, onu da önceden kabul etmiştim zaten."
"Sedef," diye girdim araya. Beni dinlemek zorundaydı. Ne diyeceğim hakkında hiçbir şey düşünmemiştim ama dinlemeliydi.
"Bak bunun bir açıklaması yok ama özür dilerim ben," dediğim sırada telefonuna bildirim sesi geldi. Gördüğü bildirimle ayaklanıp montunu giydi.
"Özrünü kabul ettiğimi söylemiştim, değil mi? Söylemiştim," dedi ve ardından Gülten Abla'ya döndü. "Abla Gürkan gelmiş, ben çıkıyorum," deyip hiçbir şey dememe izin vermeden çıkışa ilerlemeye başladı.
Arkasından öylece bakarken çıkış kapısındaki uzun boylu esmer bir çocuğun koluna girdi.
Ve gitti.
ben seni çok sevdim.
Ne diyorsunuz Sedef'in bu tavrına?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMARİT
Teen Fictionizmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) ‼️ İzmarit 2019 yılında yazılmış texting bir hikâyedir ve o zamana göre yazılmıştır. 2024 yı...