Ne yapacağımı bilmiyordum. Gülten Abla'nın karşısında oturmuş dakikalardır boş boş bakıyor ve ne yapacağımı düşünüyordum. Beren'e karşı bir şey hissetmiyordum, haklıydı Arda. Ama ona kıyamıyordum da. Onun bana anlattığı o sevgisine ihanet edersem yamulurmuşum gibi geliyordu ilerde. Yani, çıkardı bir şekilde onun ahı. Ama onu sevmezken sadece sevgisine olan hayranlığım için bu ilişkiyi devam ettirmeli miydim bilmiyordum.
Sedef... Sedef ayrı bir araya sıkışmışlıktı. O, iyiydi. Çok iyi. Ama olmazdı işte, kardeşimi seviyordu ve bir gün Arda'ya açılacak olursa, Arda benim sevdiğimi düşündüğü için onu kabul etmezdi. Bunu istemiyordum. Sedef onu çok güzel seviyordu. Aynı şiirdeki gibi, uzaktan.
"Niye uğramıyorsun bakalım kaç gündür buraya?" dedi Gülten Abla hafif sitemkâr bir ses tonuyla.
"Sedef vardı, bana gerek kalmaz diye düşünmüştüm. Malum, pek seviyorsun kendilerini."
Gülten Abla çayını bırakarak kahkaha attı. Çok tatlı gülüyordu. Hafif kilosu vardı ve gülerken karnı sallanıyor, yüzü değişik bir biçime giriyordu. Pamuk gibi biriydi tam manasıyla. Annemla paylaşamadığım her şeyi onunla paylaşırdım. Babama olan özlemim ile kızgınlığım arasındaki çizgiyi bile... Sanırım, annem olmuştu.
"Ciğerini bilirim ben senin," dedi Gülten Abla. Daha sonra öne doğru eğilerek: "Sedef'le karşılaşmamak için geliyordun. Onu anladım da, neden?" dedi 'neden' derken gözünü kırpıp 'hayırdır'a getirerek konuyu.
"Ya abla," dedim beni zor durumda bıraktığını belli ederek. "Kafam karışık bu aralar. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sedef konusu çok muallak zaten. Kırdım kızı."
"Belli," dedi elini ani bir şekilde bacağına indirip sıvazlayarak.
"Nasıl?"
"Kız günlerdir burada. Gelip gidip sizin ders çalıştığınız masada matematik çalışıyor, hali de pek iç açıcı değil. Gözleri hep kızarık, göz altları morarmış gibi ama makyaj yapıyor. Gülüyor da iki üç kere, müzik açıyor oynuyor, sonra gidiyor. Ne yaptın sen bu kıza?"
Duyduğum sözler ile elimdeki kupayı masaya bıraktım. O kadar kötü müydü? Cidden bu kadar kötü halde miydi? Hızla kendime gelip öne doğru geldim oturduğum sandalyede, Gülten Abla'ya baktım şevkle.
"Sen anlarsın abla, ne diyorsun?"
"Vallahi yavrum, Sedef benim kızım oldu. Belli, sevgisiz büyümüş bir kız. Kendisi hakkında çok bir bilgi vermiyor bana ama tek bildiğim sevgiye muhtaç olduğu. Nedenini, niyesini bilmem ama sana çok kırılmış. Ve bu kırgınlık aslında senin yaptığın her neyse ona değil de kendine kızgınlık gibi bir şey. İçerlemiş."
Kafamı öne eğip baş parmağım ve işaret parmağım ile gözlerimi ovuşturdum. Koca bir of çektim, geri yaslandım. Cinnet geçirecektim, az kalmıştı. "Ne yaptın sen bu kadar bu kızı kıracak?"
"Ya abla, Sedef Arda'yı seviyor. Ve ben de ondan uzak durma kararı aldım işte," dedim sinirle. Başımı sağa çevirmiştim, gözlerim dalıyordu sürekli bir yerlere.
"Niye?" dedi kinayeli bir ses tonuyla gülerek. Duraksadım. Haklıydı. 'Niye?' diye sordum kendime. Niye?
"Abla ya..." dedim demek istediği şeyi anlayarak.
"Uzak durmaya çalışıyorsun çünkü ona aşık olmaktan korkuyorsun. Neden? Çünkü o kardeşini seviyor... Aşk bencildir evladım. Bak kırk yedi yaşındayım, bunu bilir bunu söylerim. Eğer," deyip eğildi ve işaret parmağı ile sol göğsümü dürttü. "Şu kalbin seveceği varsa sever. Buna engel olamazsın," dedi 'olamazsın'ın üzerine basa basa ve gülerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMARİT
Ficção Adolescenteizmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) ‼️ İzmarit 2019 yılında yazılmış texting bir hikâyedir ve o zamana göre yazılmıştır. 2024 yı...