Kutay Harmanlı:
Ellerimi birbirine kenetleyip oturduğum yerde kıpırdandım ve en rahat pozisyonu aradım. Bacaklarımı ileri doğru uzatarak genleştim ve üzerimdeki uyku sersemliğini atmayı denedim. Kafamı sağa çevirince başını sıraya koymuş, saçlarını tepeden tokayla bağlamış Arda'ya baktım göz devirerek. Gözleri açıktı, bana bakıyordu. Saçları, bir yaşındaki bebeklerin saçlarının tam tepeden bağlandığı gibi bağlıydı. Seviyordum bu çocuğu. 5 yıldır aynıydı ve asla değişmemişti.
"Dersimiz ne la?" dedim beyaz tahtaya göz atarak. Kafa karıştırıcı işlemlerden başka bir şey yoktu.
"Matematikti, şimdi Tarih'e gireceğiz."
"Matematikte uyuyup da Tarih'te uyanmak... Ne bileyim hani," dedim gözümü devirerek. Sayısal öğrencisi olmamıza rağmen Tarih görüyorduk çünkü seçmeli ders olarak Yunan Tarihi seçilmişti. Seçerken test çözeriz mantığı ile seçilse de hocanın pek öyle bir niyeti yoktu.
Ayağa kalkıp üzerimi düzelttim ve pantolonumun belini iyice oturtarak Arda'ya döndüm. "Ben Mürüvvet Hoca'nın yanına çıkıyorum."
"Sebep?" dedi Arda başını kaldırmadan, dudaklarını kıpırdatmaya dermanı olmadığını gösterircesine.
"Nakil aldıran öğrencileri soracağım işte oğlum."
"Sebep?" dedi yine aynı şekilde. İyice sinirlenmeye başlıyordum.
"Hani İzmarit nakil aldırdı ya," dedim bıkkın bir şekilde.
"Söz vermemiş miydin sen bu kıza o ortaya çıkmadan onu bulmayacağına dair?"
"O da bana ortaya çıkacağına dair söz vermişti. Sözler tutulmuyor," diyerek ellerimi iki yana açtım ve dudaklarımı büzerek indirdim.
"Heee," deyip başını sıradan kaldırdı. Ardından dudaklarını at gibi büzerek nefesini dışarı verdi, yeniden sıraya yerleştirdi başını. "Ben uyuyorum, bana aşkla gelme bir daha. Entrika istiyorum."
"Azıcık da kaos serpeyim mi abime?"
"Boş yapma, siktir git," dedi adeta bana posta koyarak. Arda'ydı işte, daha fazla irdelemeyerek sınıf kapısına doğru ilerledim. Ellerimi pantolonumun ceplerine soktum, omuzlarımı yükselttim. Kendi isteğimle yaptığım bir şey değildi, oldum olalı böyle yürürdüm. Ya da ellerimi ceketimin cebine sokardım.
Daha fazla bunları düşünmeyip koridorda ilerledim, merdivenleri çıkarak idare katına geldim. Müdür yardımcılarının odalarının en başındaki Mürüvvet Hoca'nın kapısını çalarak içeri giriş yaptım. Mürüvvet Hoca ile iyi bir iletişimimiz vardı. Diğer müdür yardımcılarına oranla daha anlayışlı ve sevecendi.
"Hocam, müsait miydiniz?" dedim kapıyı kapatmadan. "Gel yavrum, gel," deyince kapıyı kapatarak masasına doğru ilerledim.
"Hayırdır?" dedi gözlüklerini çıkartıp masasına bırakırken. Göz altlarını ovarken söze başladım. "Hocam ben size bir şey soracaktım aslında. Bana yardım edebilecek tek kişi sizsiniz."
"Ne istiyorsun yine?" dedi alayla gülerek.
"Hocam nakil aldıran öğrencilerin listesini isteyecektim ben sizden."
"Neden?" derken kaşlarını kaldırdı ve indirdi.
"Bir arkadaşımın hangi okula geçiş yaptığını öğrenmem gerekiyor. Aslında," diyerek duraksadım. "11-B sınıfında nakil aldıran kim var hocam?" diyerek apaçık belli ettim niyetimi.
"Kutay, evladım. Ne oluyor?"
"Bir şey yok hocam. Ama gerçekten öğrenmem gerekiyor."
Mürüvvet Hoca biraz düşünür gibi yaptı, ardından bilgisayarına döndü, "Pekâlâ," diye mırıldandı.
Yaklaşık beş dakika boyunca bilgisayar ekranında bir şeylere baktı. Kaşları çatıktı. Sinirle bana dönerek: "Sen oyun mu oynuyorsun evladım benimle?" diye söylendi.
"Estağfurullah hocam, ne oyunu?"
"Evladım 11-B sınıfında nakil aldıran tek bir öğrenci yok!"
ben seni çok sevdim.
Ig: cemalatifoglu.
Eğer uzun bölümler okumak istiyorsanız Ölü Kadının Aşkı'na bakabilirsiniz. .d
Öbtüm.
bb.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZMARİT
Teen Fictionizmarit: özür dilerim. (14.20) izmarit: şimdi, senden aldıklarımı, (14.20) izmarit: sana verme vakti sevgilim. (14.20) izmarit: ben seni çok sevdim. (14.20) ‼️ İzmarit 2019 yılında yazılmış texting bir hikâyedir ve o zamana göre yazılmıştır. 2024 yı...