#49# kahve.

95.5K 8.8K 6.7K
                                    

Bu bölüme rekor oy ve yorum bekliyorum. ❤️ Kısa ama ossun.

Sedef Ersan:

"Ben geeldiim!" diye bağırarak giriş yaptım kafeye. İçeride kimse yoktu, o yüzden bu kadar rahattım. Gülten Abla masaların tozunu alırken Kutay'la oturduğumuz masaya geçtim, çantamı bıraktım. Montumu ve beremi çıkartıp askılıklara asarken Gülten Abla: "Hoş geldin, kızım!" diye bağırıp güldü. Kafede kulağa hoş gelen sakin bir tınıda fon müziği vardı. Gözlerimi kapatıp dinleyesim geldi birkaç saniyeliğine, yaptım. Gözlerimi kapattım ve o huzuru dinledim. Mutluydum. Ani bir şekilde gözlerimi açtım, tam ilerleyeceğim sırada önümdeki koca bedeni görmemiş olacağım ki sarsıldım.

Elim başıma gitti, kısacık saçlarımı kaşıdım. "Yemin olsun çarpıldım," diye mırıldandım. Başımı kaldırıp benden oldukça fazla uzun olan bedenin sahibine baktım. Kutay'dı, gülümsüyordu. "Yavaş olsana," dedim alttan bakarak. Ama bu istediğim bir şey değildi, hayat şartları olsun, ona nazaran kısacık olan boyum olsun beni buna sürüklüyordu.

"Sen çarptın kızım," dedi yanımdan geçip montunu sandalyenin arkasına asarken. "Az ye o zaman Kutay," deyip Gülten Abla'ya doğru ilerledim. "Camış gibisin."

"Tamamdır Sarı Kız."

"Sarı Kız deme bana!" diye bağırdım kollarımı arkadan Gülten Abla'ya dolarken. Tiki olduğu için hafif kasılmış, kafasını boynuna gömmüştü. Gülmemek için zor duruyordu. "Uyuyorsundur diye düşünmüştüm, geç geldim ya."

"Sence ben seninle buluşacakken bir daha erken gelmek gibi bir hataya düşer miyim?"

"Baya zekisin sen," dedi elini şıklatıp, işaret parmağıyla beni gösterirken. Gülten Abla yapmacık bir sinirle kaşlarını çattı, ellerini Kutay'a doğru savurdu. "Rahat bırak kızımı, keserim seni!"

Arkadan boynuna doladığım ellerimi daha da sıkılaştırıp yanağına bir öpücük bıraktım. "Konuş kız abla!"

"Sedef, bi kahve getirsene bana," dedi Kutay bar taburelerine yerleşip tezgâha ellerini koyarken. Gülümsedim, dalgayla.

"Efendim?" dedim inanamayarak. Sesim alay, kinaye ve 'nah alırsın' gibi anlamlar barındırıyordu.

"Kahve diyorum kahve."

"Hizmetçin mi oğlum kız senin?" diye atıldı Gülen Abla elindeki bezi yıkarken.

"O kadar ders çalıştıracağız he, bir kahveyi mi çok gördünüz?"

Haklıydı, sanırım. İnadı boş verip mutfağa geçtim ve kahve fincanlarının olduğu dolabı açıp parmak uçlarımda yükseldim. Uzanıp fincanı parmaklarım ile yakınlaştıracağım sırada parmak uçlarım fincanı kavrayamadı ve o anlık korkuyla hızla geri çekildim çığlık atarak. Fincanın çoktan kırılma sesi gelmesi gerekirken sessizlik koruyordu kendini. Gözlerimi endişeyle açıp, etrafıma baktım. Kutay, elinde yeşil fincanla bana bakıyordu. "Dikkat et," dedi elini koluma atıp sıvazlerken.

O an, tüm bedenimin kırılganlaştığını, savunmasızlaştığını ve titreyişini hissettim.

"Ta-tamam," deyip fincanı aldım elinden, kahve deposunun önüne geçtim. Ellerim titrerken bardağı zorlukla tezgâha koydum, ardından güç almak için ellerimi yerleştirdim ve öne eğildim. Nefeslerimi düzene sokmak için çabalarken, "İyi misin?" diye sordu. Kafamı salladım: "İ-iyiyim. Korktum sadece, sen içeri geçsene," dedim.

"Pekâlâ," diyerek arkasını döndü ve içeriye ilerledi. Elimi kalbime atıp, sakin olmayı diledim. Buna ihtiyacım vardı.

Fincanı kahve butonunun altına yerleştirerek, uzun tıpayı aşağı indirdim. Sıcak kahve boş fincana tüm hızıyla nüfuz ediyordu, onun benim hayatıma ettiği gibi.

Ben, Kutay'ı seviyordum. Uzun zamandır. Çok uzun.

ben seni çok sevdim.

Uzun yazsam sıkacakmışım gibi geliyor, sonuçta siz texting okumak için açtınız bu hikayeyi. Ama isteyen çok olursa uzun bölümler de yazabilirim. Diğer hikayemi okuyanlar bilir, 8.000'lik bölümler vardı. .d

Bu arada Sedef'in Kutay'ı seviyor oluşu İzmarit olduğu anlamına gelmez. :) ehe.

Sizi seviyorum.

İZMARİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin