#73# biliyorum sana giden yollar kapalı.

85.9K 7K 2.3K
                                    

Bu bölüm İzmarit'in sesinden bir şiir dinleyeceğiz. Kısa bir bölüm oldu ama bence değdi de. Hoş bir şey deniyorum, umarım seversiniz. Şiiri asıl seslendiren kişinin bilgilerini bölümün sonuna ekleyeceğim.

ben seni çok sevdim.

Saatlerdir beynimde yankılanıyordu okuduğum kelimeler. Ne hissedeceğimi şaşmış haldeydim, kafayı yiyecektim. Ellerim kulaklarımda, dış dünya ile iletişimimi kesmek istiyordum. Yatağıma uzanmış, cenin pozisyonunda öylece bekliyordum. Odamın duvarlarını izliyor, olanlara bir anlam yüklemeye çalışıyordum ama olmuyordu. Yükleyemiyordum. Kalbim, bu olanları bir türlü kaldıramıyordu. Zihnim kavrayamıyordu. Kabullenemiyordum.

Kalbimin sokaklarının kaldırım taşları paramparçaydı. Yürüyemiyordum. Ayaklarım kanlar içindeydi, öylesine acıyorlardı ki... Öylesine acıyorlardı ki haykırışlarım bile yetmiyordu artık bana. Benim sevdiğim kız... Benim sevdiğim kız ölecek miydi şimdi? Dokunduğum o saçlar, ellerimin tavaf ettiği kıvırcık saçlarının her bir kıvrımı, çilek kokmayacak mıydı artık? Ölüm... Ölüm ona yakışmazdı ki. Ölüm, onun turuncu saçlarını siyaha çevirirdi. Kaldıramazdı ki. 

Benim sevdiğim kız, sırf ben onun ölümünü görmeyeyim diye mi bana gelmişti? Ben ona kıyamazken, meğer o mu bana kıyamamıştı? Ben, bunları kaldıramıyordum. Onun omuzlarına yüklenmiş bunca acıyı, kaldıramıyordum. Gözlerimden akan yaşlar, yastığımla buluşuyordu saatlerdir. Ve ben yastığın yüzünü kaçıncı kez çevirdiğimi saymamıştım bile.

O... iki aydır yoktu. Ben buna bile dayanamazken o beni bir yıl boyunca böylece beklemişti. Neler yaşamıştı be benim İzmarit'im? Neler yaşamıştı böyle? O, küçücük kalbi bu sevgiyi zor kaldırırken, bu hastalığı nasıl taşımıştı narin bedeni? Şu an... Şimdi... Öyle çok istiyordum ki o tümörün bende olmasını... Öyle çok istiyordum ki onun yerine ölüme yürümeyi... Yeter ki, o biraz daha nefes alsın. Yeter ki, o şu dünyada biraz daha gülsün.

Ama...

Ama belki de o, çoktan melekti. Bunu düşünmek bile istemiyordum. Bunu, düşünmek bile istemiyordum. İki aydır hasretini çektiğimin, ölümünü görmek istemiyordum. Artık, nefes aldığını bilmemeye bile razıydım. Nefes alsın da, ben bilmeyeyim, yeterdi... Bu bile, yeterdi bana. Bu bile... yeterdi yaşamama.

Ellerim titrerken, yavaşça telefonu kavradım. Gözlerimden akan yaşların buğusundan göremiyordum ekrana ama bloguna girdim yeniden zorla da olsa. En başta gözüken sese tıkladım. Şiir okumuştu. Bana, şiir yazdığı yetmiyormuş gibi şiir okumuştu kızılım. Sesi, kulağıma her ulaştığında zihnimde yankı yapıyordu. O kadar güzeldi ki... Sesi o kadar güzeldi ki. Bu şiiri o kadar okumuştu ki... Sesini bir daha duyamayacak olabilme ihtimali ürpertiyordu bedenimi. Tüylerim diken diken oluyordu, damarlarımda akan kanın hızı artıyordu. 

Sesin altına not düşmüştü: "Yarama." diye. Ve ben buna saatlerden beri ağlıyordum. Bir gün, benim onun sesini duyacağım, onu duyacağım, göreceğim ümidiyle yapmıştı bunların hepsini. Fakat şimdi onu gördüğümden haberi bile yoktu. Canım öylesine yanıyordu ki... Kendimden delicesine nefret ediyordum. Bana bıraktığı bu ses kaydı, hayatımda, yüzlerce defa dinleyeceğim tek veda mektubuydu.

O güzel ses, kulağımın içine kazındı. Bir anahtarla kilitledim kulaklarımı, işitsel yetilerimin kavradığı son ses, onun sesi olsun diye.

Biliyorum sana giden yollar kapalı.

Üstelik sen de hiçbir zaman sevmedin beni.

Ne kadar yakından ve arada uçurum;

İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi.

Uyandım uyandım, hep seni düşündüm,

Yalnız seni, yalnız senin gözlerini.

Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm, kalımım...

Ben artık adam olmam bu derde düşeli

Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya

Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki.

Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi

Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği

Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;

Hangi şarkıyı duysam, bizim için söylenmiş sanki.

Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor.

Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini.

Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;

Bağışla, bir daha tekrarlanmaz hiçbiri

Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım.

Bu böyle pek de kolay değil gerçi...

Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya; 

Bunun verdiği mutluluk da az değil ki.

Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,

Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki.

İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,

Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:

Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu,

Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri.


(İzmarit'ten Kutay'a olan o ses kaydı.)

ben seni çok sevdim.

Oh...  Ayşenur'a çok teşekkür ederim. Sadece Tumblr'da olan bu şiiri, benim özel isteğim ile, sırf sizler İzmarit olarak hayal edebilin, onun sesini duyabilin diye YouTube'a yükledi. Çok, çok, çok teşekkür ederim. En başından beri İzmarit'ten Kutay'a bir ses kaydı bırakmak istiyordum fakat nasıl yapacağım hakkında bir fikrim yoktu. Sonra bu şiiri dinledim rastgele Tumblr'da ve dedim ki: "İzmarit'in sesi bu işte," diye. O an yazdım Ayşenur'a ve kabul etti. Yeniden çok çok teşkkür ederim.

Şiirin sözlerini iyice kavrayınca, İzmarit'in platonik olduğu o döneme öylesine tekabül ediyor ki... Ben çok hissettim, umarım size de çok hissettirebilmişimdir. 

Kendi Instagram hesabım: cemalatifoglu. 

Texting kitaplarında olmayan şeyler deniyorum, İzmarit'e özel şiir ses kaydı gibi. Umarım beğenmişsinizdir.

Sizleri seviyorum.

İZMARİTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin