9 - Annen ne zaman vefat etti?

815 91 5
                                    

"Annen ne zaman vefat etti?"

Hicran ertesi gün Levent'in ailesiyle tanışacağı için gece rahat rahat uyumamıştı. Paniklemişti, ne yapacağını bilmiyordu. Ne konuşacağını da kestiremiyordu. İnsanları kandıracağı için huzursuzdu. Birilerine bu denli büyük bir yalan söylemek... Özellikle de Levent'in ailesinin onu sevmesinden korkuyordu. Tabi onların sevmesinden daha kötüsü yalan olduğunu anlamalarıydı. Ortaya çıkarsa Levent parasını ister miydi? Elbette isteyebilirdi. Bu durum onu daha büyük bir sıkıntıya sokabilirdi. Sabahı zor etti. Rüyasında hep uyuyakaldığını, buluşmaya geç kaldığını gördü. Sabaha karşı dört gibi sızmıştı ve güneşin gözünü yakmasıyla uyanmıştı. Eliyle yüzünü kapattı ama güneş hala yüzüne vuruyordu. Biraz uyumalıydı yoksa tüm gün gözaltları mor gezecekti. Sabah 8'e kurduğu alarm çalana kadar uyanmadı. Ama kalktığında sanki tüm gece içmiş gibi başı ağrıyordu. Yüzünü yıkamak için banyoya giderken aynada korkunç gözüktüğünü fark etti. İnanılmaz derece kabarmış saçları ile gulyabaniyi andırıyordu. Yüzüne su çarparak ayılmaya çalıştı. Ayılmalıydı. Duşa girdi. Bu saçlar ancak yıkanarak düzelebilirdi. Levent ile öğleye doğru görüşeceklerdi ama o erkenden kalkmıştı. Duştan çıkınca ocağa haşlanması için yumurta koydu. Haşlanmış yumurta en sevdiği kahvaltılıktı. Yumurtası haşlanana kadar bornozunu çıkarıp eşofmanlarını giydi. Saçlarını kuruladı. Saat 9 anca olmuştu. Zaman geçmeyecekti. Haşlanmış yumurtasını yiyip evden dışarı attı kendisini. Sokaklar çok kalabalık değildi. Darlanmış hissediyordu. Bugün onun için zor geçecekti. Aklı sürekli Kenan'a gidiyordu. Onun ailesiyle tanıştığı anı düşündü. Zaten ailesini tanıyordu ama ikili sevgili olduktan sonra ailesinin evine gittiği anı düşündü. O günde gergindi ama şimdi daha fazla gergindi. Çünkü o gerçekti bu yalandı? Ama gerçekten gerçek miydi? Gerçek olsaydı Kenan onu aldatır mıydı? Hem de oda arkadaşıyla!

Çınar ağacının dibinde karşılaştığı komşusuna spor yapmak için çıktığını söyleyerek hızlıca uzaklaştı. Meraklı komşulardan hoşlanmıyordu. Uzun sokağın her iki yanı da ağaçlarla kaplıydı. Burada oturan insanlar çok zamandır burada yaşadıklarından bahçelerine çiçekler, ağaçlar ekmişlerdi. Hicran daha önceleri huzurla yürüdüğü bu yolda şimdi içi kararmıştı. O sözleşmeyi imzaladığı için çok pişmandı. Ama artık geri dönemezdi. Bir şekilde gidip o aileyle tanışacaktı. Ve dua etmekten başka şansı da yoktu. Fatih'in dar sokaklarında yürüyüp kafasını boşaltmaya çalıştı. Öğle yemeği için gideceğinden daha saat oldukça erkendi.

"Hayırlı işler Hasan amca" dedi evinin bir iki sokak aşağısındaki marketin sahibine. Bakkalın sahibiyle ev taşırlarken tanışmışlardı. Babasının sohbet arkadaşı olduğundan adama karşı ayrı bir saygı duyuyordu.

"Hicran kızım hayrola nereye gidiyorsun böyle?" dedi bakkal endişeyle. Babasının durumundan haberdardı. "Babanın durumu nasıl? Doktor almıyor dedin diye ziyarete de gidemedim"

Hicran bakkalın önündeki sandalyelerden birine oturdu. Yan tarafında bir tane ıhlamur ağacı vardı ve ne zaman bu buraya gelse hep onları toplamak gelirdi içinden. Bu sefer geldiğinde ağaca bakmadı bile. Bakkal iki sokağın birleştiği yerdeydi. Gelenin geçenin net gözüktüğü, öğleden sonra kalabalık olan bir sokaktı burası. Derin bir nefes aldı. Birileri ile konuşmak iyi gelecek gibi hissediyordu. Bir büyüğün fikrini almak iyi gelecekti. Doktorun söylediklerini anlattığında kendisini hafiflemiş hissediyordu. Daha huzurlu değildi ama hafiflemişti. Birilerinden yardım almak istiyordu. Birileri ona yardım etsin istiyordu. Birileri elinden tutup yüzüne baksın ve babasının iyi olacağını söylesin istiyordu. Hicran kendisini bile odaya almadıklarından, doktorun hastaneye girmesini yasaklamasından gözleri dola dola bahsetti.

BÜYÜK SIR, KÜÇÜK YALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin