33 - Size mezarımdan sesleniyorum

690 76 16
                                    


'Size mezarımdan sesleniyorum'

Levent sosyal medyada gördüğü fotoğrafa o kadar çok kızmıştı ki. Şimdi onu arayıp bağırıp çağırmak istiyordu. Sadece kızgın değildi, öfke doluydu. Hicran ona göre sadece ilişkilerini bitirmemişti. Onu terk etmişti. Ve o bu terk edilişi kabullenemiyor aksine saplantı şeklindeki sevgisi gözünü kör ediyordu. Kendisi sevmiyor oluşuna katlanabilirdi. Ama başka bir erkekle olması özellikle de arkadaşıyla beraber olmasına katlanamazdı. Eninde sonunda kızgınlığı geçtiğinde kendisine döneceğini ve onu istediği gibi sevebileceğine inanmıştı.

Ama Hicran değil onunla birlikte olmak onu görmek dahi istemiyordu. Levent kıskançlık ve kızgınlıkla ekrana baktığı her an nefretle doluyordu. Hicran onu görmek istemiyorken Çağlar ile görüşüyor, sosyal medyaya fotoğraflar paylaşabiliyordu. Üstüne üstelik fotoğraf çektirmeyi sevmediği halde!

Ve her halinden mutlu olduğu da belliydi. Gözlerinin içine bakınca ne kadar mutlu olduğunu anladı. En son görüştükleri zamanki halinden çok farklıydı. Görmediği onca zaman evinde mutsuz ve tek başına olduğunu düşünürken Hicran aslında yaşadığı hayattan oldukça memnun gözüküyordu. Şimdi bu mutlu hallerini görünce içten içe kızdı. Onunlayken mutlu olmadığı için kızdı.

Levent kafasının içinde bir ilişki yaşamıştı ve sonunda Hicran ondan ayrılmıştı. Aslında Hicran asla ona kalbini açmamış, onu umutlandıracak bir şey yapmamıştı. Ama Levent kafasının içinde mükemmel aşkını yaşamış ve Hicran'ın buna dâhil olmadığını bile fark edememişti. Ona sahip olma arzusu öyle büyüktü ki. Küçük ergen bir çocuk gibi rüyalarında onunla seviştiğini görüyordu. Her gün sosyal medya hesaplarını kurcalıyor, bir yerlerde karşılaşabilmek için fırsat kolluyordu. Tekrar tekrar fotoğrafa baktı. Onsuz daha mutlu olduğunun farkındaydı. Ve bu durum Levent'in gerçekten canını acıtmıştı.

Telefonu sert bir şekilde sehpaya bırakıp koltuğa uzandı. Hayat daha ne kadar kötü olabilirdi ki? Hicran gitmişti. Dedikleri için onu affetmeyeceğini biliyordu. Ama kendisi Hicran'ı affedebilecek miydi? Çağlar ile arasında neler olduğunu düşündü. Birden bire cenazeye beraber gidecek kadar samimi olmuşlardı. Beyni yine ona oyunlar oynamaya başlamıştı. İkisinin bir arada olduğu şeyler düşündü. Hatta yatakta oldukları şeyler...

"Kendine gel Levent" dedi sinirlenerek. Kendisine bir tokat attı. Yine yapıyordu. Gökhan'da yaptığı hatanın aynısını yapıyordu. Paranoyaları ile kendisine işkence ediyordu. Çalan telefonuyla yerinden zıpladı. Nedensizce her telefon çalmasından, mesaj sesinde aklına Hicran geliyordu. Ama tanımadığı bir numaradan gelen bir aramaydı. Sessize alıp elleriyle yüzünü kapattı. Tekrar çalan telefona baktı. Aynı numara yine arıyordu.

"Efendim?" dedi hoş olmayan bir sesle.

"Levent bende bilerek açmıyorsun diye düşünmeye başlamıştım" dedi Beyza gülerek. "Kapının önündeyim"

Levent önce kimle konuştuğunu idrak edemedi. Ama sonunda o ses tonlamasını, vurguları, güler gibi konuşmayı tanıdı. Uzun zaman öncesinden tanıdığı bir sesti. Saatine baktı. Akşam beşe geliyordu.

"Evde olduğumu nasıl bildin? Ya da evimi nasıl buldun?" dedi şaşırarak.

"Bebeğim nasıl biri olduğumu unutuyorsun?" dedi Beyza kahkaha atarak. "Hadi ama dışarıdayım"

Reddetmek istese de kapısının önüne geldiği için dışarı çıkmaya mecburdu. Üstünü değiştirip dışarı çıktı. Beyza çalışır haldeki araçta oturuyordu. Levent'in yüzündeki şaşkınlığı gözünce daha da keyiflendi. Araca binmesi için davet etti. Levent'in zaten canı sıkkındı. Derin bir nefes alıp araca bindi. Birkaç dakika konuşup eve tekrar girme niyetindeydi. Tabi araca binmesi ve Beyza'nın onun dudaklarına yapışması bir olmuştu.

BÜYÜK SIR, KÜÇÜK YALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin