42 - Ona karşı bir şey hissediyor olamazsın

616 75 22
                                    

'Ona karşı bir şey hissediyor olamazsın'

Hicran ve Levent arasındaki sürtüşme konuyu ne kadar bilmese de Çağlar'ı da etkiliyordu. İkisinin böyle bir gecenin sabahında en konuştuklarını merak ediyordu. Aramayı düşündü ama ne diyecekti ki? Bir şey sormaya hakkı var mıydı? Hicran ona cevap vermezdi. Hasta yatağında onu sevdiğini söylediğinde cevap bile vermemişti. Arabasında oturmuş yeni aydınlanan havada boş boş direksiyona bakıyordu. Canı yanıyordu. Ağlamak istiyordu. Hicran kalbini kırdığı için ona kızmak, bağırmak istiyordu. Neden bu kadar canı yanıyordu? Levent ile olduğu düşüncesi onu mahvediyordu. İçindeki kor bir alev vardı. Düşündükçe harlanıyordu. Hicran'ı düşündükçe kalbi sızlıyordu. Kapısının önünde de bu yüzden bekliyordu. Canının acısı ancak onunla konuşursa geçecekti. Derdi de dermanı da aynı insandaydı.

Onu görmeden gitmeyecekti. Onunla konuşacak, neler olup bittiğini öğrenecekti. Ona hesap sormak istiyordu. Neden kendisini değil de Levent'i tercih ettiğini öğrenmeliydi. Ona bu kadar âşıkken mantıklı düşünemiyordu. Derin bir soluk aldı. Kapının önünde duran taksiyi görünce heyecanlandı. Kafasında tüm düşünceler uçup gitti. Hicran gelmişti, hayatının aşkı... Tek istediği arabasından inip ona sarılmaktı. Ama Hicran onu fark etmemişti. Saatlerce kapısında beklemişti ama Hicran onu fark bile etmemişti.

Bu çıkmazın içinde herkes için hayat kötü gidiyordu. Hicran artık üstündeki hissettiği baskıdan yılmıştı. O sözleşmeyi imzaladığı güne lanet ediyordu. Sözleşmeyi bozduğu an tazminatı ödemek zorunda kalacağının farkındaydı ve evini bile satsa o kadar para bulamazdı. Tek sorun para da değildi. Herkes sözleşme yaptıklarını öğrendiğinde kendisine bambaşka bir gözle bakacaktı. İnsanları hayal kırıklığına uğratacaktı. Sanki bir labirentin içindeydi. Sağa sola gidiyordu ama her köşeden karşısına Levent çıkıyordu. Çağlar'ı her gördüğünde önüne bir duvar örülüyordu. Yorulmuştu artık. Kendisiyle birlikte Çağlar'ı da labirentine mahkûm edemezdi. Ama Levent'i de hayatından çıkarabilecek bir yol bulamıyordu. Nişanlanmayı istemesi ne derece saplantılı olduğunu daha net gösteriyordu. Kendisiyle olması için onu zorlayacağını ve peşini bırakmayacağını artık çok daha iyi anlamıştı.

Levent ise sonunda kendisini tamamen kaybetmişti. Reddedilmenin verdiği acı ve Hicran'ın başka bir adamı seviyor olması onu yıllar önce koptuğu alışkanlığına göre döndürmüştü. Alkole... Sabaha kadar içip sızdığında en azından rüyalarında onunla olduğunu görebiliyordu. En azından rüyalarında Hicran onu seviyordu. Kendisini toparlamak istemiyor oluşuna Beyza faktörü de eklenince Levent artık iyice salmıştı.

*

"Levent bu akşam gelecek mi sence?" dedi Seçil çekmeceden yemek için özel mendillerini çıkarıyordu. Bu akşam için ayrı bir özen gösterecekti. Çetin iki gün sonra Amerika'ya gideceğinden beraber yiyecekleri son yemeğin özel olmasını istiyordu.

"Bence gelmez. Kendisini kaybetmiş gibi, çok tuhaflaştı. Hicran ile ayrıldıklarında iyiydi ama şu son bir haftadır neredeyse beni hiç aramadı. İki gün önce ben onu aradım, öğle yemeği yiyelim diyecektim. Öğlen iki gibiydi ve hala uyuyordu" dedi Meriç çatal bıçakları silerek. Bu işi çocukluğundan beri çok severdi. Gümüş takımın parlaması onu mutlu ediyordu.

"İçmeye başlamış" dedi Seçil derin bir nefes alarak. Meriç şaşkınlıktan elindeki çatalı düşürdü. "Çetin söyledi. Bir yerlerde içiyormuş. Kavga çıkmış, Çetin'in arkadaşı oradaymış. Onu aramış. Levent'i bulduğunda zil zurna sarhoşmuş. Hicran ile ayrıldığından beri iyi değildi. Ama son günlerde tamamen kendisini kaybetti. Niye ayrıldıklarını da hiç söylemedi. Hicran ile konuşmamı da istemiyor. Tekrar aynı şeyler olacak diye korkuyorum"

BÜYÜK SIR, KÜÇÜK YALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin