10 - Bana anlatacağına kendin için bir şeyler yapsaydın

828 91 12
                                    

"Bana anlatacağına kendin için bir şeyler yapsaydın"

Akşam yemeği için masada toplanmışlardı. Seçil ve kocası Ahmet ilk günkü aşkla birbirlerine bakarak sohbet ediyorlar, Meriç ise gözü telefonda sürekli birileri ile mesajlaşıyordu. Seçil'in bir gözü hep kızının üstündeydi. Onun davranışları, konuşmaları hep gözüne batıyordu. Meriç ile yıldızı hiç barışmamıştı. Anne kız olmaları da bunu değiştirmiyordu. Aksine sürekli birbirleriyle kavga ediyorlardı. Tabi Meriç çoğunlukla Levent'in desteğini aldığından istediği şeyleri yapma konusunda hiç sorun çekmiyordu. Kıyafet, tatil masraflarını abisi hallediyordu. O sebeple annesine hiç tamah etmemişti. Ama sınav sonucu ile abisi de desteğini çekmişti. Şimdi tüm gün boyunca annesiyle baş başa evde kalıyor, sosyal medyadan arkadaşlarının paylaşımlarına bakıp iç geçiriyordu.

"Yemek masasında bari şu telefonu bırak" dedi Seçil hoş olmayan bir sesle. "Biz sana hiç mi terbiye vermedik? Hep mi şımarttık seni. Meriç sana diyorum. Şu telefonu bırak yoksa havuza fırlatacağım"

Meriç bozularak telefonu masanın diğer ucuna bıraktı. Kuzeni Sena ile mesajlaşıyor, abisinin sevgilisinden bahsediyordu.

"Yüzüme bak Meriç, biz seni bu kadar kötü kalpli mi yetiştirdik? Kız annesinin öldüğünü söylüyor. Sen bir de tutup nasıl öldüğünü soruyorsun?" dedi Seçil çatalını masaya vurarak.

Meriç konuşmadı, bu onun savunma mekanizmasıydı. Biri ona suçlu olduğu bir konuda vaaz veriyorsa asla cevap vermezdi. Bir köşede oturur, yerdeki halı desenini inceler, bağırış bitsin diye beklerdi. Ama o akşam öyle olmadı. Meriç bir süre annesinin kendisine bağırmasını dinleyip sonra Hicran hakkında ileri geri konuşmaya başladı. Abisinin parasının peşinde olduğunu, öğretmen parçası bir kızın abisiyle ancak para için birlikte olacağını söyleyip durunca babası da konuya dâhil oldu.

"Ne demek bu Meriç? İnsanları maddi duruma göre mi yargılıyorsun? Senin neyin var? Babanın ve annenin parası dışında" dedi Ahmet kızarak. "Bir daha ağzından bu tarz şeyler duyarsam hiç hoş bir konuşma yapmayız. Annen haklı biz seni böyle yetiştirmedik. Sen birilerinin etkisinde kalıyorsun"

Ahmet'in bu kadar kızmasında iki sebep vardı. Birisi kendisinin de zenginlere göre alt tabakadan gelmesiydi, diğeri ise küçük kızlarının büyüdükçe kuzeni Sena'yı örnek almasıydı. Ahmet kayınpederinin tekstil atölyelerinden birinde çalışan bir gençken Seçil'e âşık olup onunla evlenmişti. Bu elbette bu kadar basit olmamıştı. İkisi de uzun zaman ilişkileri konusunda ailelerini ikna etmeye çalışmış ve sonunda başarılı olmuşlardı. Kayınpederinin tekstil firmasında en alt bölümden üst bölümlere doğru çalışmaları sonucunda yükselmiş, aldığı borç ile kendisine bir atölye açıp işlerini büyütmüştü. Kadın dış giyim-kaban üreten firmasında işleri yolunda gidince de büyüyebilmişti.

Ahmet kayınpederinden borç almış olmasına rağmen asla kimseden yardım almamıştı. Çalışıp aldığı borcu faizi ile ödemiş, işinin tek patronu olmuştu. İleri de oğlu Çetin işlerin başına geçene kadar işleri ile ilgilenmeye de devam ediyordu. Meriç somurtuk suratı ile hiçbir şey yemek öylece masada oturdu. Diyet yaptığını söylediğinde annesinin daha fazla sinirlenmesine sebep olmuştu. Bunlar tamamen Sena'dan etkilenmesi sebebiyle oluyordu. Zayıf olmasına rağmen diyet yapıyor, çok güzel bir cildi olmasına rağmen ağır makyajlar yapıyordu. Meriç masanın ucundaki telefonuna gelen mesaj sesine baktı.

"Bu yemek bitene kadar o telefona dokunmak yok!" dedi Seçil bağırarak. Zamanında tolerans gösterdiği için kendisine kızıyordu. Kızının bu kadar duyarsız, vurdumduymaz olmasına bir noktada kendisi sebep olmuştu. İki erkek çocuğundan sonra kızı olduğunda çok sevinmişti. Ve onu istediği gibi yetiştirmek için çok büyük konuşmuştu. Ve şimdi ödülü karşısındaydı. Ukala, kendini beğenmiş, vurdumduymaz, saygısız bir kız...

BÜYÜK SIR, KÜÇÜK YALANLAR (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin