-Gamze -
Hayır, bu bir rüya değil. Her şey fazla gerçek. Karşımda oturmuş bana gülümseyen halam, yanındaki koltuklarda telefonla oynayan kuzenlerim, ön ve arka koltuklarda oturan ikişer adamla birlikte özel bir uçaktayız. Analizimi tamamladım, şimdi soru sorma zamanı ama hangi soru? O kadar saçma bir durumdayım ki, nereden başlayacağımı bilmiyorum.
-"Hala, bizim burada ne işimiz var? Rüya değil, değil mi? gerçekten uçaktayız."
-"Anlatacağım bitanem ama biraz sabret olur mu? Eve varınca her şeyi açıklayacağım."
-"İyi de.."
-" Bekle Gamze! İlacın etkisi geçene kadar konuşmasak daha iyi olur. Daha kendine gelmiş sayılmazsın."
Ne ilacı? diyecek oldum ama yine aynı cevabı alacağımı bildiğimden sustum. Aklım o kadar bulanık ki, kafamı toparlayıp düşünemiyorum bile. En iyisi halamı dinlemek.
Uçak havaalanına indi. Yere adımımızı atar atmaz, 3 siyah Jeep yanımızda durdu. Bir timi oluşturacak sayıda siyah giyimli adamlar çıktı. İçlerinden biri, en öndeki aracın kapısını açtı. Orta yaşlarda, oldukça fit, yakışıklı bir adam indi ve halama doğru gelip, bunca adamı çocukları ve beni umursamadan halamın saçlarından tutup dudaklarını öpmeye başladı. Oha! Ne öpüş ama.. Demek enişte bey buymuş. Sadece düğünlerinde görmüştüm, o da çok kısa bir andı. Halam hep tek başına ya da çocuklarla gelirdi Türkiye ye. Sonunda halımın dudaklarını bıraktığında, kadın botoks yaptırmış gibi oldu. Bakıyorum da Sedoşun hiç utanmış bir hali yok. Alışmış demek ki. Ben olsam mora dönmüştüm. Hatta şuanda da dönmüş olabilirim.
Adı neydi bu adamın? Heh.. Kadir! Eniştenin çocuklarla sarılması bitince bana döndü. Bu sevgi gösterisinden birine maruz kalmam inşallah. Adam İtalyan mafya babası gibi, önüne geleni öpüyor.
-"Hoş geldin Gamze"
Bu mu yani? Sadece elini uzattı. Vallahi alındım, ben de aileden biri değil miyim? Bir sarılaydım bari yok mu? Benim kafa hâlâ gidik..
-" Hoş buldum."
Arabada giderken karşımdaki çiftin birbirini okşayışını izlemek zorunda kaldım. Eve varana kadar bekleyin bari! Çocukların da hiç umrumda değil. Hâlâ telefona bakıyorlar.-"Camdan dışarı bak bak bir yere kadar, insan merak ediyor bunların sonu nereye varacak diye. Topla kafana Gamze, yalvarırım saçmalama artık. Allah'ını seven bana bir kahve yapsın."
Arabadaki bütün kafalar bana dönünce, kafamın içinden konuşmadığımı anladım.
-" Seda sen kaç damla damlattın kahveye? Uçaktan indiğinde normale dönmesi gerekiyordu."
-" Canım , iş garanti olsun diye 6 damla damlattım."
-"Yuh be kadın! Ben sana en fazla 3 demiştim. Akşama ancak kendine gelir."
Bunlar benden mi bahsediyor?
Sonunda eve, pardon şatoya vardık. -" Ejderhanız da var mı hala?Ben pembe elbise giyeceğim.."
-" Var halacığım, hem de iki tane. Adlarıda Murat ve Sarp."
Bahçeye adım attığımız an, etrafımızı hizmetli ordusu çevirdi. Bavulları içeri taşımaya koyuldular. Evin içini anlatacak kelime ben de yok, lugatım yetersiz.
Halamın o kadar ağlayıp, evlenmicem diye kaçmaya çalıştığı hayat bu muymuş?
-" Efendim, Gamze hanımın odası hazır. "
-" Sağol Ayşe.. Hadi halacım seni odana götüreyim. Biraz uyuyup dinlen."
-" Peki"
Başka ne diyebilirim ki? Düşünme yetimi tekrar kazanabilmem için uyumak bence de en iyisi.
Odaya girer girmez yatağa odaklanıp kendimi üzerine bıraktım. Halam üzerimi örtüp çıktı odadan. Vee.. Gözler kapanır..
Akşam, senin odan burası dediklerinde sadece yatağa odaklandığım için etrafıma bakınamamıştım. Buraya oda demek hakaret, stüdyo daire resmen. Çift kişilik bir yatak, bir duvarı boydan boya kaplayan beyaz gardırop, cam kenarında mini bir açık mutfak bile var. Acil işemem lazım, yoksa güzelim yatağa yazıl olacak. Girişte bulunan kapı tuvalet olmalı. Vay anaam, ortaya bir tek göbek taşı koymamışlar. Devasa banyo aklımı başımdan aldı. Burada ne işim olduğunu sorgulayacaktım ya ben. Ama önce duş almalıyım. Şu güzelim küveti daha sonra denerim artık. Sonra arkamdan ağlamasın. İşimi bitirip yumuşak havlulara sarıldım. Sahi ben ne giyeceğim. Odadaki gardırobu açtığımda etiketleri üzerinde, birbirinden güzel markaların olduğunu gördüm. Hepsi de benim bedenim. Eşofman üzerine tişört giydim.
HiH! Ben Barışı aramadım! Ortalıkta çantamdan eser yok, tabi telefonumdan da. Nereye gittiğimi bilmeden bağırmaya başladım.
-" Halaa nerdesin? Benim Almanya'da ne işim var? Telefonumu gördün mü?"
-" Oh çok şükür uyandın! Neredeyse 24 saattir uyuyorsun. 4 sefer yanına geldip uyandırmaya çalıştım neredeyse doktor çağıracaktım. Çok aç olmalısın.gel birşeyler yiyelim. "
-" Bırak şimdi yemeği, bana cevap ver.( gurrr, miğdem benimle aynı fikirde değil.) tamam, yiyelim ama sen de anlatmaya başla. Bu arada benim telefonum nerede?"
Beni balkona doğru yönlendirdi. Masanın üzeri enfes atıştırmalıklarla dolu. Ve bu hayatımda gördüğüm en güzel bahçe. Yemyeşil!
Buraya getiriliş tarzım tuhaf olsa da aslında bu süpriz hafta sonu tatili bana çok iyi gelecek.
-" Ayşee çayları getir canım."
Ben yemeğe gömülüp yerken aklıma annem geldi.
-" Benim burada olduğumdan annemin haberi var mi? HiH Barış! Meraktan delirmiştir."
-" Merak etme herkesin haberi oldu. Şimdi, en başından anlatacağım o yüzden sabırla dinle olur mu? Annen benim en yakın arkadaşımdı biliyorsun. Babanın yaptıklarını , sizin komşu evinde kaldığınızı ve o komşunun çocuğuyla sevgili olduğunuzu anlatmıştı. O Barış denen çocuğun bir an önce evlenmek için baskı yaptığını ve sonunda seni ikna ettiğini duydum.
-" Evet ama beni kimsenin zorladığı falan yok. Ben kendi isteğimle evlenmek istedim."
-" Ah güzelim o kadar saf ve masumsun ki... Annen de, ben de zorla evlendirildik. Üstelik yaşımız da seninkinden küçüktü. Senin de bizimle aynı kaderi paylaşmanı istemiyoruz. Gençliğini yaşa, baskı altında sevgiye tutunma, özgürce aşık ol."
-" Sedoş senin ima ettiğin şey ; biz Barış'larda kaldığımız için, benim onu sevdimi zannettiğim mi?"
-" Aynen öyle."
-" Ama biz, evsiz kalmadan çok önce sevgili olduk. Hatta Barış benim çocukluk aşkımdı. Ne hoş ki ben de onunkiymişim. Evlik konusunda baskı yaptığı doğru ama ben hemen istemiyorum dediğimde zorlamadı. Ama sonra fikrim değişti. "
-" Daha çok gençsin Gamze. Burada kendi ayakları üzerinde özgürce düşünme fırsatın olacak."
-" Sadece bu hafta sonu için değil mi?"
-" Artık benimle birlikte burada, Almanya da yaşayacaksın."
-" Şaka mı bu?..sen ciddisin! İçtiğim kahveye ilaç koyup beni uyuttun. Sonra da Almanya ya kaçırdın.! Yoksa annem de bu işin içinde mi?"
-" Evet"
-" Barış öğrendiği an gelip beni alacaktır. "
-" Gelmese daha iyi Gamze! Kadir'in nerede yaşadığını, korumaları dışında kimse bilmez. Buraya gelse bile bizi bulamaz. Hadi buldu diyelim, buradan sağ çıkamaz. Sen enişteni tanımıyorsun!"
-" Anlat o zaman. Evlenmicem diye ağlayıp zırlayan birine göre fazla cüratkarsın, herkesin içinde öpüşmeler, cilveler.. Bana pek de şikayetçi gibi gelmedin. "
-" Hah ha, güldürdün beni deli kız. Sana fazla mı edepsiz göründüm.? Haklısın, evlenmeyi istemedim. Kimle evleneceğimi bile bilmiyordum. Babam beni resmen satmış. Kadir beni arkadaşlarımla gittiğim bir kafede tesadüfen görmüş. Takip edip evimizi öğrenmiş. Sonrası kolay, al parayı ver kızı. Başlarda çok çektirdim ama onun aşkı beni de ele geçirdi. Yani küçük hanım, ben kocama sırılsıklam aşığım. Üstelik bu kadar karanlık işler yaptığı halde."
-" Halacım Sedoşum, sevdiğim adam Türkiye'deyken, ben burada duramam. Hadi bana pazar günü için uçak bileti alalım. "
Önüme pasaport ve bir deste evrak koydu.
-" Bunlar senin burada yaşaman için izin belgelerin. Artık yarı Alman vatandaşısın. 2 aydır bunun için uğraştık.Kadiri ikna edene kadar canım çıktı. Şimdi, ben yanılmışım kız oğlanı seviyor, hadi herşeyi iptal et diyemem. "
-"Bunların hepsi saçmalık! Barış onu terkettiğimi sanacak."
-" Sadece 6 ay, 6 ayın sonunda beni gerçekten aşık olduğuna ikna edersen, dönüş biletini alırsın. "
-" 6 ay çok uzun ama!"
-" Madem aşıksın küçük hanım, sabretmeyi öğreneceksin!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BENEKLİ
Roman d'amourO kızıl güzel, masamıza ilk oturduğu an içime kor bıraktı. Onu asla kardeşim olarak görmedim. Yüzündeki her bir çilin yerini ezbere biliyorum. Bir gün benim olacak. Tek yapmam gereken büyümesini beklemek. - Komşu çocuğu Barış- ...