29. Bölüm

51.8K 2K 242
                                    


Herkese iyi bayramlar canlarım.
🍬🍬🍬🍬

-Gamze -

  Ne içtiğim bardak bardak soğuk su, ne de Barış'a boca ettiğim buz gibi su, hiç biri içimdeki öfkeyi söndürmeye yetmedi. Barışın o ıslak halde hala kapının önünde yatıyor oluşuna da kızdım. Kesin hasta olacak! Sabah ezanı okumuyorken elime bir battaniye alıp dışarı çıktım.

O kadar heybetli cüsse, nasıl bu kadar küçülür diye hayret ettim. Dizlerini karnına çekmiş, kollarıyla da kendini sarmış tir tir titriyor. Yok , bu böyle battaniyeyle olacak iş değil. Yanına çömelip elimi yanağına koydum.
-" Barış, uyan hadi. Çok üşümüşsün burada."
Ne ses çıkardı, ne de gözlerini açtı. Birkaç kare daha seslendim. Ama durum aynı.  Omuzlarından tutup sarsmaya başladım.
-" Barış beni korkutuyorsun. Uyan hadi!"
  Onu tek başıma ayağa kaldırabilmem imkansız. Hemen içeri girip Murat'ın odasına çıktım. Adam sadece baksırıyla sere serpe uyuyor. Tövbe yarabbi!
-" Murat kalk!"
Hemen komidine uzanıp silahını aldı. Aynı anda ayağa fırlayıp, silahın namlusunu bana doğrulttu.  Refleks olarak kollarımı havaya kaldırdım.
-" Sakin ol, benim Gamze. Turunçgil, kızıl cadı hani. "
-" Gamze? Manyak mısın kızım, sabahın köründe niye uyandırıyorsun?"
-" Barış çok titriyor. Bir türlü uyandıramadım. Hadi onu evine götürelim."
  Ben konuşurken Murat giyindi bile. Söylene söylene merdivenlerden inerken bende çantamdan evin anahtarlarını alıp hemen arkasından onu takip ettim.
-" Madem acıyacaktın,  ne diye çocuğa soğuk duş aldırıyorsun. Sevmek aptallık, aptallıktan başka birşey değil. Aşk mı? aman bana uğramasın! "
  Barış aynen bıraktığım gibi yatıyor. Hatta daha da titriyor. Murat ile beraber ( benim katkım oldukça az) karşı eve, taşıdık güç bela. Kapıyı açıp geçmesi için Murata yol verdim. Barışı benim yatağıma yatırdık.
-" Bundan sonrası sende turunçgil! "
Murat odadan çıkar çıkmaz Barışı soymaya başladım taki iç çamaşırıyla kalana kadar. Islak giysileri banyoya atıp geri geldim. Sürekli anlamsız birşeyler sayıklıyor,  ateşine baktım oldukça yüksekti. Mutfağa gidip sirkeli su hazırladım. Salondaki şifonyerin çekmecesinden iki tülbent alıp Barışın yanına döndüm. O da ne? Barış yorganı burnuna kadar çekmiş, tir tir titriyor. Üzerini açtım hemen. Tülbentleri ıslatıp sırasıyla alnına eklem yerlerine,  koltuk alına koydum. Dudaklarına bakınca bir an aklıma Ayşe sürtüğünün öptüğü geldi. O an dudaklarını  sirkeli suya baktırdığım tülbentlele çitiledim.  tülbentleri değiştirdikçe Barış yalvarmaya başladı.
-" üşüyorum yapma benekli, özür dilerim." deyip durdu. Canım sevgilim, şuan ona ceza verdiğimi sanıyor. Ateşinin farkında bile değil. Bendeki öfke bir anda uçup gitti, yeriniyse şefkate bıraktı.
  Güneş doğmaya başlarken Barışın ateşi ancak düşebildi.  Ben de tükenmiş halde yanına yığılıp kaldım.
Bir ara kapımın açılıp kapanma sesini duydum ama gözlerimi açacak mecalim olmadığı için kim olduğunu göremedim.
  Odaya dolan öğle güneşinin sıcaklığındanmıdır  bilmem, ateş bastı yanıyorum. Barış aklıma gelince hemen gözlerimi açtım. Aramızda 1cm bile boşluk yok, sarmaş dolaş yatıyoruz. Dudaklarımı alnına değdirdim,  ateşi yok çok şükür. Barış gözlerini açmadan konuşmaya başlayınca boşta bulunup sıçradım.
-" Beni affetmen için hasta mı olmam lazımdı?"
-" Sana birşey olacak diye çok korktum eşşek herif. "
-" Çok ayıp, insan müstakbel kocasına eşek der mi? Hem beni hasta eden de sensin. Yani, derdim de sensin dermanım da, seviyorum seni."
  -" iyi. "
-" İyi mi? Acaba diyorum. Sevişmeyi öğretmen önce, romantik olmayı mı öğretsem sana. Ne dersin?"
-" Seni affettim demedim! "
-" Şimdi seninle barışma seksi yaparız olur biter.  "
-" sapık!"
  -" Gösteririm ben sana sapığı." deyip dudaklarıma uzandı. Öpmedi, sadece dudaklarını benimkilerin üzerinde gezdirdi.  Bu çok baştan çıkarıcı.. Kontrolümü kaybedip dudaklarına yapıştım. İlk gelen tat sirke oldu. Salatayı bile sirkeli yiyemem ben. İçim kalktı, kendimi çektim.
-" Bunu dudaklarımı sirkeyle silmeden önce düşünecektin.. " deyip tekrar öpmeye başladığı an, kapı açıldı.
  Arda-" Ooha.. oha, dün sizin nikahı da aradan çıkarsaymışız keşke. Olmuyor böyle gençler.."
Bendeki aptallığa bak ya! Kapıyı açan ya Melahat anne olsaydı, ya da İsa amca.. İhtimalleri düşününce Arda dan utanmam otomatikman geçti.
  Gerizekalı bu çocuk, inadına yapmıyorsa neyim! Gene istediği birşey var, eline koz biriktiriyor aklın sıra. Barış yataktan çoktan fırladı bile. Arda yakalanmamak için boşuna çırpınıyor, sonuç değişmeyecek. Yiyecek dayağı, sonra da yer yer morluklarla oturacak kıçının üstüne.
  Onları izlemek çok keyifli ama benim acil duşa girmem gerek. Kendi ter kokum yetmiyormuş gibi Barışınkini de üzerimde hissediyorum.
  Uzun uzun banyo yapasım var ama bu banyo  kendimi şımartamayacak kadar küçük. Üstelik küvet değil duşakabin var. Bununla idare etmem gerek. Duşakabinin içine tabure koydum. Suyu tam üzerime gelecek şekilde ayarlayıp oturdum. Üzerimden kayıp giden her bir su tanesi sanki masaj yapıyor. O kadar rahatlatıcı ki. Gözlerim kapanmaya başladı. Kafamı fayansa dayadığım an kapının açılmaya çalışıldığını duydum.
  Kapıyı kilitlemeyi akıl eden kafamı seveyim.
-" Gamze, sana katılabilir miyim?"
  Adamdaki cesarete bak, sanki izin verecekmişim gibi soruyor bir de! Sıcak su sayesinde cevap veremeyecek kadar gevşemiş durumdayım.
-" Benekli iyi misin? Cevap ver."
  Şuan seninle hiç uğraşamam sevgilim.
-" Bak kırıyorum kapıyı!"
Kırar valla bu deli. Beni duyabilmesi için yüksek oktav konuştum.
-" Müsadenle yalnız yıkanmak istiyorum Barış!"
-" Kötü bir niyetim yok. Sırtını yıkardım, kese yapardım.. Bak çok şey kaçırıyorsun!"
  -" Sana bu kadar kızgınken, işve cilve yapacağımı nasıl düşünürsün!"
  Barış keyif falan bırakmadı. Hızlıca duş alıp çıktım. Bornozu üzerime geçirip kapıyı dinledim. Ses yok, galiba Barış gitmiş.
  Malesef, benim yatağımda oturuyor beyfendi. Bir de arsızca beni süzüyor. Üzerimdeki kısacık bornozla Barışa göz ziyafeti çektiğim kesin.
-" Çıkar mısın giyineceğim. "
Yataktan kalkıp yanıma geldi. Başımdaki havluyla saçlarımı ovalamaya başladı.
-" Benimle evlenmekten vazgeçmedin dimi? ben artık sensiz yaşayamam benekli. ! "
-" Oldu canım, ben evlenmekten vazgeçeyim,  Ayşeye de gün doğsun. 3 hafta sonra o düğün olacak! "
-" İşte benim kadınım, ateş parçam."
Elini bornozumun altından sokup , popomu avuçladı.
-" Geberiyorum Gamze, daha önce söylemişmiydim? "
-" Birkaç yüz kez!."
Kapı aniden açılınca Barış okkalı bir küfür savuruyordu, taaki gelini görene kadar.  Gelen Melahat anneydi.
-" Kapınızı sikeyim... "
-" Evin bereketi kalmadı senin şu bozuk ağzın yüzünden. Sende de amma malzeme varmış be oğlum. Kızdığın herşeyi beceriyorsun. Bi kapı kalmamıştı sikmediğin o da listene eklendi. "
  Vuhuuu Melahat anne coştu. Barışın yüzü kızardımı ne?  ilk defa utandığını görüyorum. Ama kadın haklı insan ağzından çıkan kelimenin anlamının, nereye gideceğini bilmeli.
-" Özür diledim anne!"
Ben yine şoklardayım.  Barış'daki  bu gelişme gerçekten kayda değer. Aferim benim sevgilime, içimde bir yerler pamuk şekerine dönmeye başladı.
   Barış odadan çıkınca utanma sırası bana geldi. Oğlunun az önce ne yaptığını görmüşmüdür acaba?
-" Yanında bu şekil durup, yaptıkları için ona kızamazsın di mi? Nihayetinde o bir erkek! Seni kızım gibi görmesem bunları söylemezdim. Hazırlan  düğün alışverişine gidiyoruz."
  -" Peki" diyebildim sadece.  Melahat anne yavaştan yavaştan kaynanalığını göstermeye başladı .  Şunu da biliyorum, gerçek kızı olsaydım daha ağır konuşurdu. Düğün olana kadar dikkatli olmalıyım. Kendimi hafif kız gibi göstermek istemiyorum.
   Alelacele giyindim. Saçlarımı kurutma gereği duymadan sadece havluyla nemini alıp balıksırtı ördüm.  anneme mesaj atıp alışverişe gelmek ister mi diye sordum. Anında cevap geldi. Giderken onu da evinden alacağız. Barış biliyor adresi yazmış. 
  Melahat annenin az önceki iğneleyici sözleri, kan bağının önemini hatırlamamı sağladı. Annem ne yaparsa yapsın, sonuçta annemdir. Ve annemin hiçbir sözü bana kırıcı gelmez. Barışın annesiyle anne kız ilişkisine fazla kaptırmıştım kendimi. Sokulan bu laflar uyanmamı sağladı.
  Hazırlanıp odamdan çıktım, salonda Arda dan başkası yoktu. Onun da yüzü gözü şişmiş oturuyor. Telefondan oyun oynarken göz ucuyla bana baktı. Gözlerindeki haksız siteme kayıtsız kalamadım.
-" Bana hiç öyle bakma Arda! Cami duvarına işiyorsun sonra da çarpıldım diye surat asıyorsun."
  Cevap vermesini beklemeden çıktım. Melahat annenin bana az önceki çıkışı da bu yüzdendi sanırım.
  Barış ve arka koltuktaki annesi arabada ben bekliyordu. Bende Melahat annenin yanına geçip oturdum. Ama Barış hemen itiraz etti
-" Öne gel"
-" Böyle iyi."
-" Anne ne dedin sen bu kıza? Yanıma dahi oturmayacak kadar!"
-" Sen bana hesap sormadan önce kardeşinin yüzünün hesabını ver. Yetişmesem kolunu kıracaktın! "
-" O hıyar da düzgün konuşmasını bilecek. "
-" Düzgün konuşmasını sen mi öğretsen acaba? "
-" Gamze öne geç dedim!"
Barışı biraz olsun tanıyorsam,  ben öne geçmeden hareket etmeyeceğini biliyorum. Önce Melahat anneye döndüm.
-" Özür dilerim anne. Bu olayların sorumlusu benim. Düğüne kadar babamda kalsam daha iyi olacak sanırım."
-"Asla! Unut o işi benekli! "
-" Aşk olsun kızım. Bana mı gücendin?"
-" Yok annecim gücenmedim, sadece hak verdim. "
Arka kapıyı açıp, ön koltuğa geçerken Melahat anne beni ikna etmeye çalışıyordu.
-" Barış haklı Gamze , olmaz öyle şey. Ben bu hergeleye kızıyorum. Her fırsatta Arda'yı dövdüğü için. İnan seninle ilgisi yok. "
Sakin ve yavaş hareketlerle emniyet kemerini taktım. Kafamı çevirip Melahat anneye, sonrada yanımdaki yakışıklaya bakıp konuştum.
-" Bugünki olayla bir ilgisi yok. Ben babamın evinden gelin çıkmak istiyorum. "
-" Ben izin vermiyorum."
-" Senden izin istemiyorum ki, kararımı söylüyorum. "
  Burun deliklerini şişirip gözlerini kararttı. Korkmuyorum senden yakışıklı, gözlerimi kaçırmak niyetinde de değilim.
-" Bunu alışverişten dönünce konuşsak olur mu?"
-" Annen haklı Barış. Hem daha annemi alacağız. Sen adresi biliyormuşsun "
  Annemi Çekirgedeki lüks bir villadan alıp çarşıya indik. İlk durağımız gelinlikçilerin bulunduğu altıparmak oldu. İki anneyi de kırmamak için birkaç gelinlikçiye girdim. Ne kadar ısrar etseler de asla gelinlik denemedim. Nedense bu alışverişi onlarla yapmak istemiyorum.
Beni ikna edemeyeceklerini anladıklarında giyim mağazalarına yöneldik. Günlük giysiler, ayakklabilar aldık. Hatta bit kaç tane sade şık elbise de aldık.  Sıra iç çamaşırı mağazasına gelince rengim mora dönmeye başladı.  Hayır, bu alışverişi de onlarla yapmak istemiyorum.
Melahat anne -" Eee  madem bizimle alacakların bu kadar, şimdi doğruca sizin eve gidelim."
-" Bizim ev derken?"
-" Barışla yaşayacağınız ev. Hem evi görmüş olursun hem de odaların ölçüsünü almış oluruz.  Yarın da mobilya alışverişine çıkarız. "
  Melahat annenin hızına tövbe yetişilmiyor. 
-" Yarın bana müsade etseniz?  Alışverişi tamamlamak istiyorum da!"

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin