31. Bölüm

49K 1.8K 800
                                    

  Beni şuan nerede okuyorsun?

(Ben şuan Bursa Karacabey Yeniköy plajda tatildeyim)

-Gamze -

Girdiğimiz ilk mağazadaki, denediğim  gelinliğe aşık olmuş olabilirim. Barışın beni bunun içinde görmesini çok istiyorum.
-" Asla olmaz şekerim. Bakırköy pazarında tezgahta bulduğu ilk malı elinden bırakmayan ablalar gibi gelinlik mi alınırmış. Yürü başka mağazaları da gezeceğiz.  Hatta hepsini gezip öyle karar vereceğiz."
   Bu gelinliği alma konusunda Olcaya ne kadar ısrar etsem de işe yaramadı. Ona göre bütün gelinlikçileri tek tek gezip bütün modelleri görüp öyle karar vermem gerekiyormuş. Gelinlik giyip çıkarırken birkaç defa Barışın aradığını gördüm ama açmaya fırsatım olmadı,  geri dönmeyi de her fırsatta unuttum.
  3 saatin sonunda başladığımız noktaya geri döndük.
-" Evet güzelim kesinlikle senin gelinliğin bu."
-" Olcay ben senin ebeni.. Lan şaftım kaydı gelinlik giyip çıkarmaktan. Ben sana en başında bunu alalım demedim mi?"
-" Tamam be söylenme. Hem gelin dediğin çok gezer, zor beğenir. "
-" Dur ben seni biryerden çıkartıcam... Melahat anne? "
-" Ha ha çok komik"

   Beğendiğim gelinliği, tam bir kayseri pazarlığı ile 3 bin TL'ye  satın aldım. Bunun parasını Barış'ın kredi kartından çektirdim. Onu çok şık bir kutuya koydular. İstersek kurye ile eve gönderebileceklerini söylediklerinde çok mutlu oldum çünkü bunu arabaya kadar taşımak bile işkence olacaktı. Satıcının uzattığı kağıda hemen babamın evinin adresini yazdım.
  Makyaj malzemelerini es geçiyorum. Geriye sadece iç çamaşırı alışverişi kaldı. Bunun için Sunayı direkt Kaan'a götürmüştüm.
  Bunların parasını ben kendim ödeyeceğim ve benim o kadar param yok. Bu yüzden istikamet kapalıçarşı.
  Kuyumcular çarşısının yer altı katı tam da aradığımız yer. Merdivenleri iner inmez küçük bir şadırvan karşıladı bizi. Elimi uzatıp buz gibi suyun avuçlarımın içine dolmasını bekledim. Önce kana kana içtim sonra da suyu birkaç defa yüzüme vurdum. Buz gibi olan ellerimi enseme sürdüm..
-" Abdest de alsaydın bari. Bi ayakların kaldı yıkamadığın. "
-" Olcayım sen hanım hanımcık bir oğlandın ne oldu içine aslan mı girdi."
  Olcayın mora çalan kızarmasıyla ne dediğimin farkına vardım. Yüzüne bakacak halim kalmadı. Ben de gördüğüm ilk dükkana daldım.
-" Hadi şu dükkana girelim. "
  Ev içi rahat pijama takımlarını alması kolaydı. Ama iş fantaziye gelince içimdeki aşüfteyi salıverdim.
Arada bir Olcayın da fikrini almak için soru sorduğumda mağaza sahipleri utanıp yanımızdan ayrılmak zorunda kaldı. E haklı olarak Olcayı nişanlım sandılar. Bu alışverişi Barışla yaptığımı düşünemiyorum, utancımdan ölürdüm herhalde. Hatta ben bu alışverişi kız arkadaşlarımla bile yapamazdım. Ama Olcay çok başka..anladınız siz.
  Sexy don alışverişinin son mağazasında telefonum çaldı. Eyvah Barış arıyor. Ben onu tamamen unuttum.
-" Söyle bitanem."
-" Nerdesin? "
-" Kapalıçarşının alt katında. "
-" Hangi mağaza?"
-" Seval iç giyim "
-" Bekle geliyorum."
  Barışın gelmesi 2 dakikadan az sürdü. Tüm heybetiyle kapıdan girişini izledim. Yüzündeki gerginlik birazdan  çıkacak fırtınanın habercisiydi sanki.
-" Telefonunu niye açmıyorsun?"
-" Müsait değildim.
-" Madem açmayacaksın neden taşıyorsun?
-" Yok ya! Sana mı soracağım. Hem ne demek açmayacaksan? Açmak istemeyedebilirim. Canım yalnız kalmak isterse kaparım telefonu. O zaman da neden kapalı mı diyeceksin? Telefon çalıyor Gamze! her ne yapıyorsan hemen sonlandır, biri sana ulaşmak istiyor. Bu benim asli görevim di mi? Telefonla ilgili hesap sorma hakkını siz erkeklere kim veriyor söylesene?"
-" Sakin ol Benekli,  tuttu gene feministliğin. Birşey demedim tamam. Telefonu açmayınca merak ettim sadece tamam mı? "
-" Ne oldu hesap soruyordun az önce.?Seninki merak etmek değildi Barış. Aradaki farkı anlayabilecek zekadayım."
-" Tamam özür dilerim, oldu mu?"
-" Olmadı. Bunun birdaha tekrarlanmayacağına söz ver?"
-" Off.. Söz! Şimdi oldu mu?"
-" Oldu."
Yüzündeki gerginlik , sırıtmaya dönüştü. Beni kollarının arasını alıp yanağıma sulu bir öpücük kondurdu. Hala kollarındayken konuşmaya başladı.
-" Ne renk aldın?"
-" Ne?"
-" Virindeki beyaz olanı da alsana."
   Adamın aklı çükünde kaldı. Ben ne yapacağım bu adamla..
-" Sapıksın Barış! "
-" Benim için almıyor musun bunları.?  üzerinde görmek istediğim küçük dantelleri seçmeye hakkım var bence."
-" Ben aldım alacağımı. Sen niye geldin ve ne çabuk geldin?"
-" Buralarda küçük bir işim vardı. Hem sana altın alacağım."
-" Pardon da siz gömü mü buldunuz?  Hem ev, hem altın,  kredi kartını söylemiyorum bile. "
-" Evi annem aldı, babasından kalan tarlayı sattıp. Kredi kartı sorun değil. Ödeyebilecek durumum var. Altın için tutacak miktara göre kredi çekeceğim."
-" Oldu canım. Benim hiç takmayacağım altınlar için kredi çek, geri ödeyeceğiz diye bizim de anamız ağlasın. İstemiyorum altın falan."
-" Böyle söyleyeceğini annem demişti. Ama ele karşı Gamzenin  kolunu, gerdanını boş bırakma diye de tembihledi."
  Ah Meloş yaa. Bu kadını seveyim mi, kızayım mı bilemiyorum. Sivri dili bazen bana da batıyor ama beni onun kadar iyi tanıyan ve onun kadar düşünen hiç kimse yok.
-" Altın falan almıyoruz canım.  Melahat anneyle ben konuşurum. "
   Kredi kartını çıkarıp Barış'a verdim. Alacaklarım bitti sonuçta. Makyaj malzemelerim yeterince var. Pijama don alışverişi de bitti.
-" Kalsın sende lazım olur. Zaten sana ek kart çıkartacağım. "
-" Al şunu canım. 48 bin liralık limit mi olurmuş. İstemem ben böyle, biryerde unutacağım, kaybedeceğim diye aklım çıkıyor. "
-" Peki benim dişi kaplanım. Hadi yemek yiyelim sonra da ben işe geçerim, çok az vaktim kaldı .
   Öğle olmuş haberim yok. 
-" Hadi gençler yemeği ben  ısmarlıyorum. "
-" Emin misin sevgilim?  Ben en az iki porsiyon yerim."
Olcay -" Ben de 1.5. "
-" Beni korkutamazsınız, istikamet kayhan."
  Kayhanda pideli köfte, turşu, tatlı ve çay menüsü 14 tl olunca, hesaplar benden havasını atması kolay oluyor.
  Barış bankaya geç kalmamak için bir an önce yiyip kalktı. Biz de rahat rahat yemeğimizi yerken  Olcay anidan çığlık attı.
-" Gamze biz ayakkabı almadık? "
Yemek yiyince Olcayın beyni çalışmaya başladı.( bende hâlâ tık yok)
-" Yavru kuşum 10 dakika önce çalışsaydı ya bu beynin. Ben kartı Barışa verdim,  şimdi taa oraya yürümek zorundayız."
-" Saçmalama, ben ne güne duruyorum. Hem kart sende olsaydı da ödetmeyecektim. "
-" Yaa Olcayım.. Sen benim canımsın."
-" Sen de benim "
   Olcayın beni götürdüğü  ayakkabı mağazasını tahmin edebiliyorsunuz değil mi? Özel tasarım ayakkabıların fiyatları benim gelinlikten bile pahalı.
-" Olcay ben buradan ayakkabı falan almam haberin olsun!"
-"  Niye beğenmedin mi?"
-" Hayatımda bir kere giyeceğim, hatta gelinliğin altında hiç görünmeyecek bir ayakkabı için sana o kadar para verdiremem!. "
-" Lütfen ama, sen  sadece beğen. İnan parası benim için hiç önemli değil."
   Godaman arkadaş kesinlikle favorim.  Kerem bir, Olcay iki.   
   Sürüklemem gerekse de Olcayı o mağazadan çıkarmayı başardım.  Gözünü sevdiğimin kapalı çarşısına geri dönüp bu sefer ayakkabıcılar çarşısına girdik. Esnaf kapı önünde daha seçmediğin ayakkabı için pazalık yapıyor. Daha ne olsun?
Daha önce de alışveriş yaptığım mağazaya gelene kadar 5 dükkandan 40 tl ye inen fiyat teklifi aldım.
-" Olcayım gel bu mağazaya gireceğiz."
  Bir baktım Olcay arkamda yok. O hâlâ yarı yolda kalmış. Hatta kapıda duran ( erkek)çalışanların Olcaya fazla ilgi gösterip kur yapmaya başladığını gördüm. Ses ayarımı biraz yükseltip Olcaya seslendim.
  -" Yemin ediyorum seni Ali'ye söylerim. Hemen buraya gel.! "
O koşan Olcay mı! Şuan ciddiyetimi bozmamalıyım. Gülmemek için yanağımın içini kemirdim. 

BENEKLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin