18. Asla

140 10 22
                                    

Paşa gelince yorumlar kesildi sevgili okurlarım. :( Yoksa ondan hoşlanmadınız mı?

&

Prenses olsun ya da olmasın, Eva Zimmermann ya da Karmel Sulla...

Pavil'in tek bildiği, bu kadında dikkat çeken bir şey vardı. Yemek salonunun girişinde rastgele karşılaştığı D'li bir iş adamıyla ayaküstü yaptığı sohbette bunu geçiriyordu aklından. Ancak marifetin nerede olduğunu bilmiyordu.

Cam kapının diğer tarafında, yemek masalarının bitiminde ayaktaydı kadın. Üstünde Pavil'i ilk bakışta rahatsız eden fazla ışıltılı ve düşük zevkli bir elbise vardı. Öyle ki belli yerlere işlenmiş taşların gerçek olması dahi bu sonucu değiştirmiyordu. Yine de dik ve gergin omuzlarından neredeyse beline dek dökülen koyu saçların iyi bir elden geçtiği belliydi ancak kadın Pavil'in tahminine göre bu zorlu işlemin üzerinden birkaç saatten fazla geçmediği halde onları düzgün tutmayı başaramamıştı. Şimdi çocuk gibi asılmış bu suratta iki yanda özgürce geziniyorlardı.

Pavil karşısındaki çenebaz adama belli etmeden daha dikkatli baktı bu yüze. Salona girip çıkanlar işini zorlaştırsa da gözleri hedefindeydi. Kadın donmuş gibi orada beklemeyi sürdürüyordu. Yüzünde, özellikle dudaklarında mırıldanırcasına bir hareketlilik vardı. Kadının bir şeye kızdığını, öfkelendiğini anlamıştı Pavil ve bu kıpır kıpır bir öfkeydi. Hiçbir maskenin arkasına saklanmamış, son derece açık ve hızla geçecek bir şeydi ancak iyi yetişmiş seçkin bir hanımefendiyi utandıracak kadar kötü bir gaf anıydı.

En azından Berberoka'nın değerli yolcuları bu şekilde düşünüyordu. Kaza günü gördüğü mürebbiye nevinden orta yaşlı D'li kibar yüzüyle ona konuşuyor, muhtemelen Pavil'in fark ettiği duruma dair onu uyarıyordu. Yanındaki D'linin son olarak ne dediğini umursamayıp veda ederek kapıdan içeri girdi Pavil. Aklından onu kartpostal olayıyla köşeye sıkıştırıp kimliğini itiraf ettirmek geçmiyordu elbette, sadece Bayan Zimmermann'ı huzursuz edecek bir şeyler söyleyebilirdi. Ya da doğrudan ona ayrılan masaya geçip yemeğini yemeliydi.

Ancak Adalı kadın, haksızlığa uğramış bir kahraman gibi başı öne eğik doğrudan ve hızlanarak üstüne gelince aklındakilerin hepsi uçup gitti. Zoya'nın başıbozuk hallerini andıran bir kuvvetle hiçbir yön duygusuna kapılmadan çarpmıştı ona, neyse ki kendini geri çekemediyse de kadının dengesini sağlayabildi yoksa tam o sırada Pavil'in peşi sıra salona giren yaşlı beyefendilerin vaziyetini düşünemiyordu. Özellikle gümüş bastonlu adamın altın madenlerinin paylaşılması hususu gazeteleri iki ay boyunca meşgul edebilirdi.

Adalı ya da Z'li, kendini bile toparlamadan onun kollarından kurtardı kendini. Nedense kadın sadece ona karşı bir hanımefendi kimliğine bürünüyor ya da öyle görünüyordu. Pavil hoşuna gitmeyen bu durumu gözardı ederek kadının yüzünü kaldırıp en azından bir şeyler söylemesini bekliyordu.

''Dikkatsizlik ettim, üzgünüm.''

Öyle mi? Bu kadar mı? Bayan Zimmermann hemen gidiyor muydu yani? Hanımefendi ancak cevap verme sırası nezaket gereği Pavil'e geldiğinde her şeyin yolunda gittiğini kontrol etmek ister gibi gözlerini ona çekti. Dolgun burnu ve küçük ağzı, kadının keskin gözlerinin altında eziliyordu.

''Önemli değil Bayan Sulla.''

Bayan Sulla memnun gibi dudaklarını yumuşatıp yüzünde aptal bir gülümsemeyle yürüyüp gittiğinde Pavil gerçek anlamda bozguna uğramış hissediyordu. Arkasından bakmamak için üstün bir güçle gövdesini doğrultup masalara ilerledi. Kadının yaptığı tek kelimeyle açıktı, onu umursamamıştı. Belki de kadın Eva Zimmermann ya da her neyse oydu. Pavil kendi duyularının yarattığı bir yanılsamayla kendini heyecanlandırıyor, bir heyecana tutunmak istiyordu.

KIRIK KARAMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin