33. Hayat İksiri (I)

104 8 35
                                    

 Olay akışını kesmemek için iki kısma ayırdım ve ikinci kısmı da yakın bir sürede tamamlayacağımı umuyorum.

Oy ve yorumlarınız bekliyorum Sevgili Okurlar.

Keyifli Okumalar!

&

Hayatında en mutlu olduğu zamanların her şeye rağmen Adra'daki kolej günleri olduğunu inkar edemezdi.

Küçüklüğünden itibaren ona tutulan özel öğretmenler ve mürebbiyeler eşliğinde öğrendiği D dilini akıcı konuşabiliyor, babasının parası sayesinde yüzlerce yıllık soylarıyla övünen ailelerin birçoğundan daha yüksek bir hayat kalitesinde yaşıyordu. Yani bu okul Nikalay Paviliç'e göre tam oğlu içindi. Sonrasında D krallığının en prestijli üniversitesine gözünü dikmişti.

Oysa Pavil derslerdeki başarısızlığıyla Nikalay Paviliç'i hayal kırıklığına uğratıyordu. Tüm bu dersleri defalarca kez görmekten sular seller gibi aklında tutması gerekirken aksine başarısızlığı katlanıyordu. Üstelik sportif faaliyetlerde de başarısı yeterli değildi. Şu ana dek babasının sunduğu imkanlarla denemediği spor kalmayan çocuk hiçbir takımda liderliği ele geçirememişti ve iyi bir takım oyuncusu olarak görüldüğü söylenemezdi.

Pavil Nikalayaviç'in kolejdeki tek takdire değer başarısını dini koroda göstermesi Nikalay Paviliç için bir şakadan ibaretti. Tanrıya inanmıyordu, hem de hiçbir şekilde... Oğluna da hiçbir dini eğitim aldırmamış, üstüne üstlük annesinin batıl inançlarından uzak tutarak zihninin kirlenmesine izin vermemişti. Nikalay bu hayatta sahip olduğu her şeyi kendi elleriyle yaratmıştı, Pavil de buna dahildi.

İşte bu yıllarda Pavil, okul hayatının onu zorlayan tüm koşullarına karşın burada tek bir güzellik bulmuştu. Adolf Richter, D'nin güney kırsallarından dini bursla gelen, ailesi tarikata bağlı dindar bir köpek üreticisinin oğluydu. Pavil aradan geçen yıllara rağmen kestane rengindeki saçlarının altına gizlenmiş, alnındaki ince bir çizgiden ibaret izi hatırlıyordu. D'liler için açık sayılan güneşle barışık buğday rengindeki teninde doğum lekesi olarak koyu kahverengi izler vardı. Badem şeklindeki zümrüt yeşili gözleri, insanı içine çeken bir ışıltıyla her daim parlardı.

Dönemin en gözde öğrencisiydi. Yalnız derslerde değil, diğer tüm konularda insanlar ondan fikir almak istiyordu. Sportif yetenekleri kırsalda büyümenin verdiği avantajla gelişmişti. İnsanlarla iletişim konusunda ise tanrı vergisi dedikleri bir kabiliyete sahipti.

Pavil onu eski zamanlarda tasvir edilen peygamberlere benzetiyordu. Yardımsever, nazik, akıllı, güvenilir, yakışıklı ve tatlı dilliydi. Aynı sınıfta olmalarına rağmen tanışmaları Bay Hans'ın Adolf Richter'ya Pavil'i Antik A tarihine çalıştırmasını rica etmesiyle gerçekleşmişti. Pavil bu dersten de kalırsa sınıf tekrarı yapacaktı ve okul yönetimine göre koronun başında kalamayacak olması Bay Hans'ın hiç hoşuna gitmiyordu.

Yıl sonu sınavlarının bitmesiyle tenhalaşan çalışma salonundaki antika bir masada yalnız başına oturup kitaba boş boş bakarken yanına gelen Adolf'la ne yapacağını şaşırmıştı Pavil. Onun kendi varlığından haberdar olduğunu bile sanmıyordu. Herkesin gözünde bir hayaletten farksızdı. Ölüydü. İlk başta bu adı korkutucu buldukları beyazlığı yüzünden vermişlerdi ona, sonraları ise onun tabiatıyla örtüştürüp iyice sevmişlerdi.

Bir hayalet olmak istemezdim, diye düşünmüştü Pavil. Ölümden sonra yaşamak ne kadar katlanılmaz bir ceza...

O gün Adolf Antik A tarihini anlatırken Pavil sırf onun sesindeki heyecanı tam anlamıyla hissetmek için söylediklerine dikkat ediyordu. Nihayetinde dayanamayıp sormuştu.

KIRIK KARAMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin