35. Rüyanın Sonu

122 11 39
                                    

ÖNEMLİ

Sevgili Okurlar, bu bölüm hikayede yayınlayacağım muhtemel son bölüm. KIRIK KARAMEL yazmak istediğim ana kitabım değil ve vaktim kısıtlı. Zaten burada ilgisini gösteren birkaç okur Melonie'den geliyor ve onlardan kabul edenlere kitabı tamamladığımda pdfsini atıp yorumlarını isteyeceğim. Onların yorumlarını not edip ileride geliştirmek için Karmel dosyasını böylece kapatacağım. Geri kalanlar da umurumda değil. 

Keyifli Okumalar!

&

Günah çıkarmaya benzeyen itiraflarım tükendiğinde göğsümdeki ağırlık hafifleşmişti. Her şeyi anlatmıştım onlara Amiral. Yalanlarla işim bitmişti artık. Otelden ayrılıp arabaya bindiğimde sırf tatlı düşkünlüğüm yüzünden yokladığım çantadaki kek kağıtlarında yazan adresi... Gerçekler için git notunu... Avery'nin bu küçük oyunuyla başlayan silsilenin böyle sonuçlanacağını tahmin bile edemezdim.

Hala aklımı kurcalayan bazı şeylerin olduğu yalan değildi. Bunlardan ilki Adolf Richter'nın kendisiydi. İkincisi dağ kestanesi ve yaş hurmadan yapılan şekerlemenin ilaç kutusunda ne aradığıydı. Üçüncüsü ve en önemlisi, Bay Suvorin'in bu anda tek kelime etmeden neden ölmek istediğiydi.

Boyun kürkünü çıkarıp masaya bırakmış, elbisemin yakasındaki düğmeleri sonuna dek çözmüştüm. Çocukluğumdan beri vazgeçilmezim olan sıcak artık beni boğuyordu. Mika bir pencerenin açılmasını istediğinden beri içeride gezinen hava ılımıştı. Gözyaşlarıyla yıkanmış yanaklarım, şişmiş gözlerim ve büzülmüş dudaklarım cam vitrindeki kaygan yüzeyden yansıyarak halimi hatırlatıyordu bana.

Mika elinde yanan puroyu dudaklarından çekerek ağzından geniş bir nefes verirken ''Artık bu ilişkiden bir gelecek beklemek doğru olmaz.'' dedi.

Ne dediğini anlamamış gibi ifadesiz gözlerle baktım ona. Bay Pirof soruları bittikten sonra yanımızdan ayrılmıştı. Masanın bana bakan kısmında buharları tüten bir fincan çay ve yana yatmış böğürtlenli pasta dilimi öylece el değmemiş duruyordu.

Mika sessizliğime karşı gözlerini kısarak dudaklarında düz bir çizgi şekillendirdi. ''Bunu söylemek istemezdim ama daha geç duymakla bir şey değişmeyecek.''

''Yani nişanı atıyor musunuz?'' diye sorarken kalbim tekledi, hayat denen şey üstümden tamamen akıp gitmişti sanki.

''Buna ben karar veremem prenses.'' Puroyu tutan parmaklarını alnında bir noktaya bastırmış, gözlerini kapatmıştı. Ansızın çikolata tohumlarını andıran kahveleri önümde belirdi. ''Ama Paşa'yı buna yönlendireceğimden şüphen olmasın.''

''Neden?'' diye sordum çabucak. ''Artık beni görmek istemez mi?''

Sorumu duyunca ağzından verdiği dumanlar eşliğinde burukça gülümsedi Mika. ''Doğrusu bunu bilmiyorum Karmel. Ama birbirinize uygun olmadığınız ortada. İlk krizi başarıyla savdığında Paşa'yı sonunda başkasına emanet edebileceğimi düşünüyordum. Erken davranmışım.'' Her şey bu kadarmış gibi sustu. Yanılmıştı ve şimdi doğruyu görüyordu.

''Özür dilerim.'' diye mırıldandım ben de, hiçbir şeye yeterli gelmeyeceğini bile bile.

''Özür dilenecek bir mevzu yok prenses. O hasta bir adam.'' Elinden bir şey gelmez dercesine kıpırdattı parmaklarını puroda. ''Ve seni kullanarak hastalığını tetiklemeye çalıştılar. Başaramadıklarını söyleyemeyiz. Paşa hayati tehlikeyi atlattı. Ruhsal durumu hakkında ise hiçbir ön tahminimiz yok. Uyanınca göreceğiz.''

KIRIK KARAMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin