20. Dönemeç

158 15 27
                                    

Okumalarımız artıyor ancak yorumlar ve oylar da düşüşler var sevgili okurlarım. Bir el atarsak sevinirim. :)

Keyifli Okumalar!

&

Geri dönüşü olmayan bir dönemece doğru ilerliyordum. Yeni yılın ilk ışıkları kalın perdelerin arasından sızarak uykusuz gözlerime vurduğunda düşündüğüm şey buydu Amiral. Tüy kadar hafif yastık, çoktan başımın altından kayıp gitmişti. Çarşafların üstüne gece kıyafetimle bırakmıştım kendimi. Serçe parmağımı oynatacak kadar gücüm kaldığını sanmıyordum.

Bay Suvorin'le evlenecektim. Evlenmek düşüncesine bile daha alışamışken bu ikinci vaziyet beni tamamen savunmasız yakalamıştı ve hala hayal gibi geliyordu. Sanki birazdan yatakta sağıma dönüp başımı gölgeye saklayacak, yatakhane görevlisinin geç kaldığımı söyleyen sesiyle gözlerimi açacaktım. Yaşanan her şey renkli bir rüyadan ibaret kalacaktı.

Kapının açılma sesini duyduğumda dalmıştım, yine de az evvelki düşüncelerimin yarattığı bekleyişle doluydum. Odada birinin gezindiğini fark ettiğim halde hareket etmemek için direniyordu vücudum. Ancak perdelerin tiz bir çığlık çıkarmasıyla uğradığım güneş istilası beni kendime getirdi. Yatakta doğruldum. Gelen malikanede görevli bir hanımefendiydi. Bana bakışları, biraz şaşkın çokça da saygı doluydu. Değişik bir şekilde ilk geldiğim gün burada karşılaştığım vaziyetle tamamen zıt olduğunu anlamıştım.

''Hanımefendi, uyanık mıydınız? Büyükanneniz sizi kahvaltıya çağırıyor. Ne dersiniz üstünüzü değiştirecek misiniz?''

''Hayır, teşekkür ederim.'' dedim, vücudumu yataktan tamamen ayırırken. ''Acaba saati biliyor musunuz?''

Görevli hanımefendi pek tabi bir hareketle duvardaki saate çevirdi başını, tam karşımızdaydı. ''On ikiye çeyrek var hanımefendi.''

Gerçekten vakit bu kadar olmuş muydu? Neredeyse öğlene gelmişti. Oysa günün loş aydınlık halinde uyanıktım. Demek ki sonradan epey uyumuştum.

''Diğerleri kalktı mı?'' diye sordum telaşla, karyolanın bitişiğinde bir makyaj aynasında kendime baktım. Saçlarım kümesine dalan yabancı horozla dövüşmüş zavallı bir horoza benzetmişti beni. Umutsuzca daha önce bozulmasından korktuğum kadar güzel görünen masaüstü eşyalarından gümüş sırtlı bir fırça aldım elime. Malikanedeki misafirlerden çoğunun hala odalarında olduğunu öğrendim bu arada. Yalnızca büyükannem, Belinda ve Nora halam balonun tüm yorgunluğuna karşı ayaktaydı.

''Peki ya Avery?'' dedim. Hanımefendi beni gülümseyen gözlerle karşıladı, aynaya yansıyan bakışlarında çıkaramadığım farklı bir anlam daha vardı.

''Balonun ilerleyen saatlerinde Kont Konrad'la birlikte ayrılan misafirlerle gittiler hanımefendi. Sanırım bir süre kontun kiraladığı çiftlikte kalacağını bildiren bir haberciyle bavullarını istetmiş.''

''Öyle mi?''

Fırça saçlarıma tutunarak havada kaldı bu anda. Avery yine gitmişti. Halbuki ben onunla konuşmak istiyordum. Başka kime içimi dökebileceğimi bilmiyordum. Ona yaptığı tahminin yanlış olduğunu da söyleyecektim çünkü dün gece büyükannem ve Bay Suvorin arasında geçen D dilindeki oldukça uzun sayılabilecek konuşmanın ardından Bay Suvorin bizden ayrıldığında büyükannem evlilik haberini vermişti. Daha hiçbir detayı duymasam da teklifin Pavil Suvorin'e ait olduğundan artık haberdardım. Fakat yine de bir kuşku vardı aklımda Amiral, her şeyin farklı olduğuna dair. Bir türlü içimden söküp atamıyordum. Sanki her an her şey değişecekti.

KIRIK KARAMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin