26. Yanlış Dua

115 11 18
                                    

Sevgili Okurlar, selamı sabahı keser gibi kesildi yorumlar oylar. Üstelik tam hikayenin hızlandığı olayların başlayacağı sırada. Bakın ben buradayım ama hala. :( 

Keyifli Okumalar!

&

O akşam yemekte taze meyvelerle dolu jelatinle kaplanmış kremayı reddederken büyükannem bariz bir şaşkınlıkla örtülü gözlerini uzun süre benden ayıramamıştı. Bu tatlıyı bana nişandan önce moral olsun diye özel olarak hazırlattığı için tek kaşık bile almamamdan son derece hoşnutsuzdu. Ancak iştahım olmadığını söylerken gerçekten doğruyu söylüyordum Amiral.

Önümdeki parmak kalınlığındaki kokulu mumlar dahi daha çok ilgimi çekiyordu. Mika keyifsizliğimin farkındaydı, oysa bu konuda tek bir kelime konuşmamıştık. Tüm iştahıyla tabağındakileri kendi deyimiyle öğütürken bana değişik ve birbirinden alakasız şeyler anlatıyordu.

Örneğin bir keresinde boksta kırılan çenesi iyileşirken konuşmak zorunda kaldığında ağzından çıkan tuhaf sesleri, uzak bir adada gördüğü suratı insan yüzüyle eşit olan devasa yılanı, gösteri amaçlı yaptığı uçuş denemesi sırasında güzel bir kadının beyaz çiçekli fularının nasıl gelip onun yüzüne çarptığını, S'de balık avlarken buzun kırılmasıyla ansızın düştüğü soğuk gölün altında yaşadıklarını birbiri ardına hiç durmadan sıralamıştı.

Neden böyle yaptığını biliyordum, aklımı karıştırmak ve bunu sağlarken de beni düşüncelerden uzak tutmaya çalışıyordu ancak başarması mümkün değildi. Nasıl yemektekilerden bazıları hala fısıltılarla bunu konuşuyorsa ben de bunu düşünüyordum. Oysa çok değil, saatler öncesine dek mutluydum, huzurluydum. Kafam bu kadar karışık değildi.

Yürüyüşün sonunu getiren olayla başlamıştı her şey. Karanlık çökmeye yüz tutarken bir atlının bize doğru geldiğini fark etmiştik. Kısa süre içinde Avery'yi tanımıştım ancak hiç tanıdık olduğum bir halde değildi. Bu sahneyi nasıl kelimelere dökebilirdim ki Amiral? Soğuk ve rüzgarla hırpalanmış yüzü yaşlar içindeydi, dizginler elinde ağlamaya devam ediyordu. Bizi görmesiyle atından atlaması bir olmuştu ancak bu hareketi öyle savruk ve güçsüzceydi ki şimdiye dek at üstünde gösterdiği tüm hüner onu terk etmiş gibiydi.

Yanımda Bay Suvorin olmasaydı muhakkak ben de ağlamaya başlardım. Onunla malikanede ilk karşılaştığım an bile bu kadar kötü değildi. Üstelik adımlarını seri seri atarken hırçınlaşmış sesi bana bir ağıdı anıtsatmıştı.

''Araba... Bana arabanızı kiralar mısınız? Bay Suvorin, Karmel siz miydiniz? Söylesenize arabanız var değil mi Bay Suvorin?''

Elimden gelen tek şey, ondaki sorunu anlamaya çalışmaktı ancak ondaki kaygı ve heyecan bana sirayet ettiğinden bunu başarabildiğimi söyleyemezdim. Benim aksime Bay Suvorin ortada herhangi bir sorun yokmuş gibi ''Evet var.'' diye yanıtladı onu. ''Nereye gideceksiniz?''

''Kasabaya gideceğim. Kiralıyorsunuz şimdi, değil mi? Parasını hemen olmasa da en yakın sürede vereceğim. Hatta isterseniz hesabı tutun, yazın bir kenara... Her neyse arabayı hemen getirtin lütfen.''

''Önce Bayan Sulla'ya haber vermem gerek.''

Lukyanaf bu ana dek yanımızdaydı ve Bay Suvorin'in kendi dillerindeki talimatıyla hızla ayrılmıştı. Avery, Bayan Sulla lafını duyunca delirir gibi oldu. Öyle kızdı ki gözleri kıpkırmızı kan çanağına döndü göz açıp kapatıncaya kadar. ''Hayır, istemez. Öyleyse istemez. Atla devam ederim. Kasabaya at süremeyeceğimi mi sanıyorsunuz, ben sadece zavallı hayvana acımıştım.''

KIRIK KARAMELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin