"Benim evde olsaydık, alttaki komşum çoktan vileda sopasıyla tavana vurmaya başlamıştı," diye bağırdı yüksek müziği bastırmaya çalışarak. "Böyle bir evin olduğu için çok şanslısın!"
İçten bir şekilde gülümsedim Elif'e. Müzik dinlerken bir yandan dans ediyor, bir yandan yiyecek bir şeyler hazırlıyorduk. Saat gece bilmem kaçtı, hafif sarhoştuk ve kız kıza güzel bir hafta geçirmiştik. Bolca alışveriş yapmış, denize giremesek de evimin bahçesinde güneşlenmiştik.
"Why'd you only ever call me when you're high?"
"Bu şarkıyı çok seviyorum!" diye bağırdı Elif mutfak masamın üzerine çıkıp dans etmeye başlarken. O kadar çok gülüyordum ki yanaklarım ve karnım ağrımaya başlamıştı. Ayaklarıyla masanın üzerinde duran bir kaç kağıdı tekmeledi ve bir yandan da bağırarak konuşmaya çalışıyordu. "Eskiden böyle bir sevgilim vardı biliyor musun? Sen ortadan kaybolduğunda yeni sevgili olmuştuk. Ayrıldıktan sonra sarhoş olup beni arıyordu sürekli..."
Yerdeki kağıtları toplarken kafamı gülümseyerek iki yana salladım. Saman kağıdından yapılma bir zarf ve üzerindeki ismi gördüğümde neredeyse yere düşüyordum. "Bu ne ya?"
Zarf elimde, gidip müziği kapattım. Elif kafası karışmış bir halde bana baktı. "Neden kapattın?" Küçük bir çocuk gibi dudağını büzdü.
"Postalarımı sen mi almıştın içeri?" dedim Elif'e. Elimin ya da sesimin titremesine engel olmaya çalışıyordum. "Evet," dedi tamamen bihaber bir şekilde. "Dün sabah ekmek almaya gittim, döndüğümde paspasının üzerinde bir kaç tane zarf vardı ben de alıp masana bıraktım. Ne oldu ki?"
"Yine aynı kişiden bir mektup gelmiş," deyip koltuğuma çöktüm ve kollarımı dizlerime dayadım. Bütün gecem mahvolmuştu.
İlk mektubun gelmesinin üzerinden neredeyse bir aya yakın zaman geçmişti. Bir kaç defa daha aynı isimle mektup gelmişti ve onları okumadan çöpe atmıştım. Hayatımda buna ihtiyacım yoktu. Mektupların Caner'den gelmediği bir gerçekti ve boş tehditlere zaman ayıramayacak kadar kendimdeydim. Demir, annesini araştırmış, mektuplarla ilgisi olmadığını ortaya çıkarmıştı. Nasıl kanıtladı bilemiyordum ama sonuçta annesini savunacak ya da kabahatini kapatacak halde de değildi. O da annesini en az benim kadar sevmiyordu.
Elif masadan dikkatlice inip yanıma geldi. "Açacak mısın?" dedi dudaklarını yalarken. Büyük kahverengi gözleri merak ve endişeyle ayrılmıştı. "Bilemiyorum," dedim zarfa dudaklarımı büzerek. "Bir önceki mektupta nefret ve ölüm tehdidinden başka bir şey yoktu."
"Bir şey söyleyeceğim ama," dedi Elif koltukta bağdaş kurup üzerime doğru eğilirken. "Bunlar gerçekten Caner'den geliyor olabilir mi?" Başımı olumsuz anlamda salladım.
"O öldü Elif, gözümün önünde kendi boğazını kesti. Öyle bir yaralanmadan kurtulması mümkün değil. Hem... mezarını gördüm onun. Annesi beni kaç yıl boyunca rahat bırakmadı 'oğlumu öldürdün, oğlumu öldürdün' diye. Böyle bir şey mümkün olabilir mi hiç?"
"Peki... Bir şey daha söyleyeceğim?" Derin bir nefes aldı. "Peki ya gerçekten hayatta kaldıysa?"
Zarfı elime alıp üstten yırtmaya başladım. "Mektubu açıp okuyacağım ve o zaman bunun Caner'den olmadığını anlayacaksın. Caner öldü. Geçmişimizden birisi benimle dalga geçmeye ve beni huzursuz etmeye çalışıyor, hepsi bu."
Zarfı açtığımda yine tanıdık parfüm kokusu karşıladı beni. Bir önceki kağıdı kaldırıp çekmeceye koymuştum. Bazı akşamlar yalnız başıma otururken çekmeceye gözümü dikip bakıyor, kağıdı çıkarıp koklamamak için kendimi zor tutuyordum ve bu düşünce beni eğlendiriyordu; kendi ölüm tehdidimi koklamak düşüncesi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)
General Fiction18.04.2019 Bazen konuşamazsın. Derin, yaşadığı şanssızlıklardan sonra kendine son bir defa huzurlu bir yaşam kurmaya çabalamaktadır. Evine gelmeye başlayan mektuplar bütün huzurunu kaçırana kadar bir süre bunu başardığını düşünecektir. İki Hayalet...