Bir süre

3.2K 240 7
                                    


'Bir süre' uzunluğu ölçülemeyen bir cümledir. En azından bekleyen kişi tarafından. 

Bir süre, onun öldüğünü düşünerek yasını tutmuştum. Bir süre, ölse bile onu sevdiğimi ve özlediğimi fark edip hayalini kurmuştum. Bir süre, sırf hayaletinin beni yaralamasına ve aynı zamanda iyileştirmesine izin vermiştim. 

Bir süre, Elif'in benimle yaşamasına izin vermiş, sonra da onu olması gerektiği gibi uzaklaştırmıştım. Bir süre ona kırgın kalmış, sonra uzağımdayken işlerin bizim için daha iyi olacağına karar vermiştim.

Bir süre onu ilk gördüğümde ne söyleyeceğimi düşünmüş, plan üstüne plan yapmıştım. Ona sarılmalı mıydım? Kokusu hala aynı mıydı? Geçen 5 buçuk yıl içinde yaşlanmış mıydı yoksa hala hatırladığım o yakışıklı adam mıydı? Saçlarında beyazlar çıkmış mıydı acaba? Nasıl hayatta kalmıştı? Bu zamana kadar onu kim saklamıştı? Hem, yurt dışında ne yapıyordu ki zaten? 

Saat on ikiyi vurduğunda yan evdeki kalabalık coşkuyla bağırdı. Yeni bir yıla girmiştik. Olayların kendini tekrar etmesine gülümsemeden edemedim ve kadehimdeki kalan şarabı bir yudumda içip yuttum.

Asırlar gibi gelen bir zaman önce evden çıkmıyor, sevdiğim ve hayatım boyunca bir daha göremeyeceğim adam için yas tutuyordum. Evden çıkmıyor, hiç bir şey yapmak istemiyordum. Şimdiyse durum çok farklıydı. Şimdi evden çıkmak istemiyordum çünkü ya ben dışarıdayken eve gelip beni bulamazsa diye korkuyordum. Ya ondan kaçtığımı düşünürse?

Alkol kanımda dolaşıp başımı döndürürken soğuk balkona çıkıp gökyüzüne baktım. En azından nefes alıyordu ve söz vermişti, benim için gelecekti.

Ayda bir defa kapımın önüne bir zarf bırakılıyor, içinden o videolar çıkıyordu. Videolardaki kişinin Caner olduğunu öğrendiğimden beri o videoları tekrar tekrar izliyordum. Gölgesinde yüzünün olduğu yere onun yüzünü koyuyor, nasıl görünebileceğini hayal ediyordum. Baş harfimi bileğine dövme yaptırmıştı.

Yeni yetme bir kız gibi kendi kendime kıkırdayıp içeri girdim ve odama çıktım. Az kalmıştı değil mi?

-

Caner'in hayatta olduğunu öğrenmemin üzerinden 8 ay geçmişti. Tam tamına 8 ay.

6. aya yaklaştığım zamanları hatırladım. Her sabah erkenden sevinçle uyanıyor, belki bugün gelir diye güzelce giyinip kuşanıyordum. Kapının önünde beklediğim söylenemezdi ama yakınlarda beklediğimi de inkar edemezdim. 

Bir gün kapıya kargocu gelmişti ve kapıyı nasıl da hevesle açtığımı hatırladım. Yüzümdeki gülümsemenin nasıl da somurtmaya dönüştüğünü adam bile görmüştü. Gelmemişti. Geleceğini söylemişti, söz vermişti ama gelmemişti. Hüsranla burnumu çektim. Yoksa herkes benimle dalga mı geçmişti? 

Yara izime baktım. Nedense bahar aylarında daha bir kabarık, daha bir kızarık oluyordu. Sanki bütün cevaplar onda saklıymış gibi gözlerimi kısarak iyice, yakından inceledim yarayı. Ev telefonum çalmaya başladığında o kadar odaklanmıştım ki korkuyla yerimden sıçradım. Koltuktaki yastıklara takılarak telefona koştum ve nefes nefese cevap verdim.

"Alo?"

Telefonun öbür ucunda derin bir sessizlik oldu. Korkmaya başlamıştım. Belki de arayan Demir'di. Yoksa Caner miydi? 

"Derin Yanar'la mı görüşüyorum?" dedi yaşlı bir ses.

"Evet?" dedim tereddütle kaşlarımı çatmıştım. Telefon ellerimin arasında ezilecekmiş gibiydi.

İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin