(Medyada bölümde çalan şarkı var)
Video açılırken çalışma masamın önündeki sandalyeyi çekip oturdum. Gözlerimi kısıp dikkatle ekrana baktım. Beyaz bir duvara batan ya da doğan güneşin turunculuğu vuruyordu. Arkada çalan şarkıyı ilk defa duymama rağmen kanımın çekildiğini hissettim.
"And if death was coming for you, I'd give my life for you."
Kamera sadece duvarı görecek şekilde yerleştirilmişti ve ekranın sağ tarafında ahşap bir masanın kenarından başka bir şey göremiyordum. Kameranın gölgesi duvara yansıyordu. Bir süre öylece durduktan sonra artık bunun beni korkutmak için yollanan saçma bir şey olduğunu, birden ekrana birinin çığlık atarak zıplayacağını ve beni korkutacağını düşünmeye başlamıştım.
Sonra bir silüet kameranın arkasına geçip sağ elini havaya kaldırdı. Kaşlarımı çatıp videoyu durdurdum. Silüetten bunun kim olduğunu anlamaya çalışıyordum ama bir erkek olduğu dışında bunun kim olduğu hakkında hiç bir fikrim yoktu. Zaten nasıl anlayabilirdim ki? Tüm bu olanlar beni iyice akıl fukarası yapmaya başlamıştı.
Anladığım kadarıyla üzerinde tişört vardı ve kolunun oldukça kaslı olduğunu görebiliyordum. "Bu nedir böyle?" diye fısıldadı Elif arkamdan. Cevap vermeyip videoyu oynatmaya devam ettim.
Sağ eli havadayken elini sıkı bir yumruk yaptı. Daha sonra o yumruk gevşedi ve dört parmağı birden yukarı doğru yükseldi. Videoyu durdurup kaşlarımı kaldırdım. Bunu her kim yolladıysa çıldırmıştı. Kesinlikle delirmişti. Yani, ben de delirmiştim ama bu derece delirmemiştim açıkçası.
"Biri benimle dalga geçiyor ama kim?" dedim kendi kendime.
"Sıla hapiste ve hapiste kamera kullanmalarına izin verdiklerini sanmıyorum." dedi Elif. Başımı sallayarak onayladım. Bu Sıla değildi. Demir'in dedesi de değildi çünkü Demir'in dedesinin kaslarının olmadığına oldukça emindim. Tanıdığım, erkek olan başka kim kalıyordu ki Demir'den başka?
"Bunu Demir mi yaptı?" dedim. Kendi kafamda ürettiğim sonuçla o kadar şok olmuştum ki Elif'e resmen ciyakladığımı fark etmemiştim bile. Gözleri şaşkınlıkla ayrılırken ağzı bir karış açık kaldı. Panik yapmaya başlamıştı.
"Hayır! Hayır, yani sanmıyorum Derin. Neden böyle bir şey yapsın ki? Bu dünyadaki en saçma şey!" Kaşlarımı çatıp Elif'in garip davranışlarına baktım ama üzerinde durmamaya karar verdim. Videoyu geri başlatırken, "Bir yerden mutlaka açık verecek," dedim. Gölge baş parmağını hareket ettirip dört parmağının ortasına soktu. Bu hareketleri o kadar yavaş yapıyordu ki sanki özellikle, hiç bir şeyi karıştırmadan yapmamızı istiyor gibiydi. Daha sonra baş parmağını diğer parmaklarının üzerine kapatıp serçe parmağını havaya kaldırdı. Videoyu tekrar durdurdum.
"Ne yapmaya çalışıyor?" Ayağa fırlayıp salonun içinde gezinmeye başlamıştım. Uzun saçlarımı uçlarından çekiştiriyor, stresten kendimi paralıyordum. Patlayacakmış gibi hissediyordum. Arka cebimden telefonumu çıkarıp Demir'in ismini buldum ve onu aradım. Telefon çalarken Elif dudaklarını kemiriyordu.
"Onu aramalı mısın emin değ..."
Elimi kaldırıp onu susturdum. Bunun hesabını soracaktım.
"Güzelim," diyerek açtı telefonu. Ses tonundan sırıttığını anlayabiliyordum. Videosunu izlediğimi anlamış olmalıydı ve sesi kendinden oldukça memnunmuş gibi geliyordu.
"Neden yaptın bunu?" dedim sessizce.
"Neyi?" dedi ses tonundaki neşe kaybolurken.
"Bu videoyu neden bana yolladın? Ne yapmaya çalışıyorsun Demir? Bunun romantik bir video olması ve beni sana aşık etmesi falan mı gerekiyordu?" Telefonun öteki ucunda bir süre sessiz kaldı. Olması gerektiğinden fazla mı sert çıkmıştım acaba?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)
General Fiction18.04.2019 Bazen konuşamazsın. Derin, yaşadığı şanssızlıklardan sonra kendine son bir defa huzurlu bir yaşam kurmaya çabalamaktadır. Evine gelmeye başlayan mektuplar bütün huzurunu kaçırana kadar bir süre bunu başardığını düşünecektir. İki Hayalet...