Kaçak

2.8K 197 19
                                    

"-Gitti." yazdım açık kapının önünde çıplak ayaklarımla dikilirken.

"-Ne demek gitti?" 

"-Basbaya gitti, sizin yüzünüzden. Çıldırttınız kızı sonunda ve pijamalarıyla her şeyden kaçtı işte."

İçeri girip üzerimi değiştirdim ve anahtarlarımla cüzdanımı alıp arabama gittim. Uzaklaşmadan onu bulmalıydım. Beni arka arkaya attığı mesajlarıyla o kadar sıkıştırmıştı ki en sonunda ses kaydı atmaya karar verdim. Arabama binmiş, bütün sokakları dolaşıyordum. 

"Bana bak, elimden geleni yapıyorum. Kızı delirten sizsiniz! Ben bile evden kaçacağını tahmin edemedim! Çok mutlu olmasa da en azından evden kaçmayı rafa kaldırmıştı. Sırası mıydı o belleği yollamanın?"

Telefonu yolcu koltuğuna fırlatıp etrafıma bakınmaya devam ettim. İki buçuk saattir sokaklardaydım. Gelen mesaj sesini duyduğumda arabayı sağa çekip derin bir nefes aldım. Cevap vermesi iki buçuk saati almıştı. İnanılır gibi değildi.

"-Neyi, ne zaman yapacağımı sana soracak değilim. Derin'i bul. Bulana kadar da sesini kes." yazdı. Derin kaçtığı için ne yapacağımı bilmiyordum zaten. Bir de üstüne bu manyak, emirler yağdırıyordu. Üzerimde çok fazla baskı varmış gibi hissediyordum.

Derin dönmezse ne olacaktı? Ben ne olacaktım?

İşe yaramaz olduğumu düşünecekti ve beni bu olayın dışında bırakacaktı. Arabamın içinde kendi kendime sinir krizi geçirip direksiyonuma yumruklar atarken yanımdan hızla bir araba geçti. Sokağın sonuna yaklaşınca yavaşladı ve sağa dönerken plakasını görme şansı yakaladım. 

Derin'di.

Ellerim titreyerek arabayı sürmeye ve peşinden gitmeye çalışırken derin derin nefesler alıp kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum. Telefona mesaj geldi ama bakamadım. Şu an dünya yanıyor deseler umurumda olmazdı. Kaldığımız kasabadaki tepeye çıkıyordu. Ona yaklaşmalı mıydım, önüne geçip onu durdurmalı mıydım, yoksa uzaktan onu mu izlemeliydim, bilmiyordum. Yaklaşmamaya karar verdim. Belki beni fark ederse kaçmaya çalışırdı. Bir yerde mutlaka duracaktı. Durduğunda ona yaklaşmaya çalışacaktım. En iyi seçenek buymuş gibi görünüyordu. Telefona bir mesaj daha geldi ve tekrar umursamadım. 

Dar sokakların arasından geçip en tepede ormanın içinde kalan bir villanın giriş kapısında durdu. Otomatik kapılar o arabasını araziye sokamadan kapanmaya başlamıştı. Sürücü kapısı açıldı ve Derin pijamalarıyla dışarıya atlayıp deli gibi demir kapılara vurup bağırmaya başladı. Arabamı durdurup ona koştum, "Derin! Derin dur!"

Kollarından tutup onu sabitlemeye çalıştım ama minik bir kız olmasına rağmen onu zapt etmek oldukça zordu. Demir kapıya tırmanıp içeri girmeye çalıştı ama çıplak ayakları minik boşluklara sığmıyor, sürekli kayıp düşmesine sebep oluyordu.

İki kolundan tutup kendime çevirdim ve onu sarstım. "Ne yapıyorsun burada? Burası neresi? Kendine gel Derin!" dedim suratına bağırarak.

Ona bağırınca bir an çırpınmayı bırakıp şaşkınlıkla yüzüme baktı ve gözlerini kırpıştırdı. Kendini kaybetmiş de sonra gerçekliğe geri dönmüş gibi görünüyordu. "Ben..." dedi nefes nefese. Bir kapalı kapılara bakıyor, sonra kafası karışmış bir şekilde etrafına bakıyordu. Göz bebekleri büyümüştü.

"Gördüm onu... Onu gördüm Elif..." dedi fısıltıyla. Sanki bana bir sır vermeye çalışıyordu. Ellerimi tutup beni kendine iyice çekince ona doğru yaklaşmak zorunda kaldım. "Gördüm." diye fısıldadı tekrar. Koyu kahve gözleri kocaman açılmıştı. 

İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin