(Medyada bölümde çalan şarkı var)
*******
Evimin kapısına giden yolu yürüyüp anahtarlarımı çıkarmak için çantamın fermuarını açtım. Bulunduğumuz sokakta daha önce görmediğim bir araç gördüğümde zaten iç güdüsel olarak bazı şeylerden şüphelenmiştim ama yine de üzerinde durmak istemememiştim. Son zamanlarda paranoyak oluyor gibi hissediyordum. Seray Hanım'la konuşmam gereken şeyler listesinde ilk sıradaydı bu.
Arkamdan bir araç kapısının açılıp kapandığını duyduğumda çantamı daha hızlı karıştırmaya başladım. Neden bilmiyorum, midemde bir şeyler geriliyor, benliğimdeki her bir parça kasılıyordu. Ellerim titreyerek anahtarı çantamdan çıkardım ve deliğe sokmaya çalıştım.
"Derin?" dedi bir kadın sesi. Bütün kaslarım donarken bakışlarım anahtarlarımı tutan elime odaklanmıştı. Bazen böyle oluyordu. Kendi vücudumun bir parçasına baktığımı bildiğim halde, o aslında benim vücudum değilmiş gibi hissediyordum. Tıpkı o anahtarı tutan elin ben olduğumu sonradan fark etmem gibi.
Kafamı hafifçe çevirip arkama baktım. Onu görmeden önce kokusu burnumu doldurdu. Ucuz, şekerli bir parfümdü. Böyle parfümlerin erkekleri cezbettiğini söylerdi hep. Doğru muydu bilmiyordum ama benim hep midemi bulandırmıştı bir şekilde.
Sonra uzun siyah saçları ve buz gibi mavi gözleri girdi görüşüme. "Ne arıyorsun burada?" diyebildim sadece. "Evimi nereden buldun?" Anahtarımı avucumda sıkıp ona döndüm.
Onu bulması gereken kişi bendim. Gidip onu bulacak ve ona neden mektupları yolladığını sormadan direkt onu ellerimle boğacaktım. Üç aydır beni tehdit etmesi yetmezmiş gibi şimdi bir de kapımda mı beliriyordu?
Belki şimdi çantasından bir silah çıkarıp beni evimin önünde vuracaktı. Belki de o an bu andı.
"Eski bir dostumuzdan aldım," dedi sevecen bir sesle. Gülümsemeye çalışıyordu ama onu o kadar iyi tanıyordum ki kendi içinde, gülümsediği için kendinden kesinlikle tiksiniyordu.
"Eski bir dostumuz," dedim biraz duraksayarak, "Yanlış yapmış. Buraya gelmemeliydin. Evimde hoş karşılanmıyorsun." Hüzünlü bir şekilde başını salladı. "Böyle olacağını tahmin etmiştim ama gelmek için bir sebebim vardı." Baştan aşağı beni süzdü. "Tarzın değişmiş," dedi eliyle beni göstererek. Değişen bir şey yoktu. Kıyafetler aynıydı, sadece dizleri çıkmış kotlarım yerine dizleri çıkmayan ve rengi solmayan daha kaliteli kumaşlardan yapılma kotlar giyiyordum. Ama o bunu zaten biliyordu. Kaliteli giysilerin kokusunu kilometrelerce öteden alırdı.
"Beni içeriye davet etmeyecek misin?" dedi yine en yapmacık sesiyle. Onu bu kadar iyi tanıdığım halde neden bu numaraları benim üzerimde deniyordu ki? Gerçekten o kadar salak mı görünüyordum?
"Ne istiyorsun Sıla?" dedim bıkkın bir sesle.
"Senden istediğim," dedi tek tek, "Böyle kapıda dikilmeyip beni evine davet etmen ve adam akıllı konuşmak. Gerçekten konuşmak istediğim şeyler var, buraya seni rahatsız etmek için gelmedim."
Gözlerimi kısıp onu inceledim. Eh, başıma en fazla ne gelirdi ki? Son bir şans. Arkamı dönüp kapımı açtım ve içeri girmesi için bekledim. Salonumun ortasına ilerleyip etrafına bakındı. "Vay be, şansın gerçekten de yaver gitti değil mi? Küçükken böyle evlerin hayalini kurardık, hatırlıyor musun?"
"Parayı eskiden beri önemsemediğimi biliyorsun. Ayrıca böyle evlerin hayalini kuran hep sendin." dedim çantamı yere bırakırken. Açık mutfağıma ilerleyip kahve makinesini çalıştırdım. "Ayrıca bu şans değil, bunun için bir bedel ödedim ben."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)
General Fiction18.04.2019 Bazen konuşamazsın. Derin, yaşadığı şanssızlıklardan sonra kendine son bir defa huzurlu bir yaşam kurmaya çabalamaktadır. Evine gelmeye başlayan mektuplar bütün huzurunu kaçırana kadar bir süre bunu başardığını düşünecektir. İki Hayalet...