"Hayır! Çekil dedim! Elif, çekil onu görmem lazım!"
Yataktan fırladığımda kalbim deli gibi çarpıyordu. Aşağıda patır kütür sesler geliyor, biri Elif'e bağırıyordu. "Gidemezsin Demir! Seni görmek istemiyor, anlamıyor musun?" Bir kaç saniye daha boğuşma sesleri geldi ve merdivenlerde koşan birinin ayak seslerini duydum. Yataktan kalkıp çekmecemi açtım ve silahımı çıkarıp kapıya doğrulttum. Silahı tehdit mektupları gelmeye başladığı zaman almıştım.
Demir kapımı açıp içeri daldı ve elimdeki silahı görünce kafa karışıklığıyla kaşlarını çattı. Nefes nefese kalmıştı. "Ne yapıyorsun?" dedi sakin bir sesle.
"Çık dışarı," dedim sıkılı dişlerimin arasından.
"Derin, sana zarar vermeye gelmedim. Sana zarar vermeyeceğimi biliyorsun! İndir silahı!" dedi büyük ellerini havaya kaldırarak. "Bir aydır telefonlarımı açmıyorsun. Numaramı mı engelledin?" Bana doğru bir adım attığında silahın emniyetini kapatıp niyetimi belli ettim. Benden uzak durması gerektiğini anlaması lazımdı.
Tüm bunların yanında, numarasını engellememiştim. Aramaktan vazgeçtiğini düşünmüştüm. Caner'in kanlı tişörtünü kapıma bıraktığından beri iki hafta geçmişti ve tüm bu dramadan uzak bir şekilde yaşamaya çalıştıkça beni rahat bırakmıyorlardı. En başta yanlış yapmıştım.
Ülkeyi terk etmem gerekiyordu. Belki de dünyayı.
"Sen, bana Caner'in kanlı tişörtünü yolladın. Bunu nasıl yapabildin Demir? Nasıl bu kadar kafayı yiyebildin?" Ellerim titriyordu ama silahımı yerinde tutmayı başardım. Zayıf olduğumu göstermemeliydim.
"Ne?" dedi kalın sesiyle ciyaklayarak. "Ben öyle bir şey yapmadım! Caner'in tişörtünü nereden bulayım ben?"
"Bilmiyorum ama senin yaptığın besbelli işte. Videoları da sen çekiyorsun! Benimle uğraşmayı bırak artık ve evimden çık. Sana güvenmiştim!"
Yumruk yemiş gibi bir adım geriledi. Sanki duyguları inciniyormuş gibi davranıyordu ama rol yaptığını ikimiz de biliyorduk değil mi? Tehdit mektuplarını Sıla yollamıştı, ben de teselliyi Demir'in kollarında aramıştım. Şimdi Sıla ortadan kalkınca onunla iletişime geçmek için bir sebebim kalmamıştı, o da böyle bir yol bulmuştu.
"Ben. Bir şey. Yapmadım." dedi tek tek. "Yemin ederim, senin güvenini boşa çıkaracak bir şey yapmadım."
"Git buradan." dedim. "Seni sevemediğim için yapıyorsun bunu." Görüşüm gözyaşlarım yüzünden bulanıklaşınca tek elimin tersiyle yüzümü temizledim. "Seni Caner'i sevdiğim gibi sevemediğim için yapıyorsun tüm bunları bana. Dayanamıyorum artık Demir!" dedim hıçkırıklara boğulurken. Nefes alamıyordum. Bana doğru bir adım attı.
"Sana bunun için hiç bir zaman kızmadım. Senden beni sevmeni istemedim. Sadece yanında olmama izin vermelisin." Ellerini yaralı bir hayvana yaklaşıyormuş gibi havaya kaldırıp bir adım daha attı. "Beni vursan da umurumda değil. Sana yardım etmeme izin ver." dedi yatıştırıcı bir sesle.
Bir an silahı bırakıp onun kollarına atılmayı düşündüm. Biliyordum. Beni her zaman toparlayacağını ve bana destek olacağını biliyordum. Beni kurtaracağını biliyordum ama bunu yapamazdım. Bana yolladığı o videolardan, kardeşinin kanlı tişörtünü gördükten sonra yapamazdım. Demir'le asla eskisi gibi olamazdım. Ona içten gülümsemelerimden birini veremezdim, onu yanımda bulunduramazdım.
Silahı kaldırıp kafama dayadım. Madem onu vurmam umurunda değildi, belki tehlikede olan ben olursam evimden çıkıp giderdi. Kendimi vuracak değildim ama bunun onu vazgeçirmesini diliyordum. Tahmin ettiğim oldu ve yarı yolda sanki ayakları zemine yapıştırılmışçasına duruverdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)
General Fiction18.04.2019 Bazen konuşamazsın. Derin, yaşadığı şanssızlıklardan sonra kendine son bir defa huzurlu bir yaşam kurmaya çabalamaktadır. Evine gelmeye başlayan mektuplar bütün huzurunu kaçırana kadar bir süre bunu başardığını düşünecektir. İki Hayalet...