Ev arkadaşı

2.8K 214 12
                                    


Önümüzdeki 12 yıl boyunca hastane görmek istemediğime karar vermiştim. Özellikle kolumdaki alçıyı elektrikli testereyle keserlerken ömrümden 8 yıl gitmişti. Sonunda araba kullanabiliyordum, kolumda bir hassasiyet vardı ama çokta rahatsız etmiyordu. Elif yolcu koltuğunda flörtüyle mesajlaşıyordu. Önümde akan yola bakıp iç geçirdim. 

Eve geldikten bir kaç gün sonra Demir'i kavga dövüş geri yollamıştım. Benimle beraber aynı evde yaşayacağını, o da olmazsa yakınlarda bir ev satın alacağını söyleyip tıpkı bir çocuk gibi tutturmuştu ama bunu yapmasına izin veremezdim.

Sevgili olmamamıza rağmen tıpkı bir çift gibi bağıra çağıra kavga ettikten sonra evimi terk etmesini sağladım. Küstüğünü ve bir daha benimle konuşmayacağını düşünüyordum ama ertesi sabah arayıp nasıl olduğumu sordu.

Demir vazgeçmeyi ya da kabullenmeyi bilmiyordu.

Arabamı evin önüne yanaştırıp aşağı indim, Elif de peşimden geldi. "Odadaki eşyaları öylesine seçmiştim ama değiştirmek istersen tamamen senin kararına bağlı," dedim eve doğru yürürken. Kafasını telefondan kaldırıp başını salladı.

"Yok, yok her şey çok güzel. Biraz kişiselleştirmem lazım yalnız, içerisi çok boş." dedi mesaj atmaya geri dönerken. Elif bana bakmak için burada kalmak istemişti ve sonuçta işinden istifa etmişti. Biraz birikmiş parası olduğunu ve burada yeni bir iş bulana kadar ona yeteceğini söylemişti. Böylece benim ev arkadaşım olmuş oldu.

Sıla hapiste olsa ve bütün bu kabus sonlanmış olsa bile nedense bir sebepten ötürü hala güvende olmadığımı ve yanımda olması gerektiğini söyleyip duruyordu. Elif'ten rahatsız oluyor da değildim sonuçta, bana resmen bir prenses gibi davranıyordu.

Garip davranışlar sergilediğini söylemem lazım.

Paspasın üzerinde duran zarfları alıp içeri girdim. Elif hala mesaj atmakla meşguldü ve oldukça gergin görünüyordu. Flörtüyle işler beklediği gibi gitmiyor olmalıydı. Mutfak tezgahına gidip yaslandı ve gelen mesajları okuyarak dudaklarını kemirmeye başladı.

"Yapma şunu," dedim. "Dudağını kanatacaksın."

"Hmm." deyip geçiştirdi, ne dediğimi bile duymamıştı muhtemelen. Kafamı sallayıp zarfları karıştırmaya başladım. İsimsiz bir zarfa denk geldiğimde kafa karışıklığıyla önce zarfa, sonra telefonuyla uğraşmakta olan Elif'e baktım. Anlam veremiyordum. Sıla hapisteydi. Hapisten tehdit mektupları yollamaya devam mı ediyordu? "Elif?" dedim sadece.

"Hmm?"

"Bir mektup daha geldi."

İşte şimdi dikkatini çekmiştim. "Nasıl yani? Sıla hapiste?" dedi endişeyle elimdeki zarfa bakarak.

"Biliyorum," dedim. Tüylerim diken diken oluyordu. İnsan, ömrünün 39 yılını hapiste geçireceğini düşününce en azından akıllanacağını sanırdı ama anlaşılan Sıla'dan çok fazla şey bekliyordum.

Hırsla zarfın üstünü yırtıp elimi zarfa soktum. Bu... bu bir bellek miydi? Tek kaşımı kaldırıp elimdeki belleği Elif'e gösterdim. Her an bayılacakmış gibi duruyordu. Eli bir an o kadar titredi ki telefonunu yere düşürdü. Sonra kuruyan dudaklarını yalayıp, "O da ne öyle?" dedi.

"Bilmiyorum ama öğreneceğiz," deyip salona gittim ve belleği açık olan bilgisayarıma taktım. İçinde bir şarkı ve bir video dosyası vardı. Şarkıyı biliyordum. Ave Maria'ydı. Caner'in sarhoşken banyoda bana çaldığı şarkı. Ellerimi masaya dayayıp dengemi kurmaya çalıştım ve titreyen ellerimle video dosyasını açtım.

-------------

"-Alçısı çıktı en azından." yazdım. Hastanedeydik ve Derin'in alçısını elektrikli testere gibi bir şeyle kesiyorlardı. Derin yüzünü buruşturdu, muhtemelen çığlık atıp kaçmamak için bütün kaslarını sıkıyordu.

İki Hayalet II: Sessizlik (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin