Elinde ki tepsiyi hızla fırına attıktan sonra arkasını dönüp, tezgahta hala yoğrulmayı bekleyen hamura ilerledi Bahar. Hamuru elinin altında evirip çevirerek uzun süre yoğurdu. Hamurun kıvamını tuttuğunu düşündüğünde önce küçük parçalara ayırıp ardından da oklavayla tek tek açmaya başladı. Aklında ki düşünceleri nasıl yok edeceğini bilmiyordu ve bu onu mahvediyordu. Kaç saattir mutfaktaydı bilmiyordu ama havanın saatler önce aydınlandığını mutfak penceresinden görüyordu. Ne yapacağını bilmiyordu. Böreğin iç harcını önüne alarak açtığı hamurun içine koydu biraz. Kendini öyle bir kaptırmıştı ki uzun süredir çalan kapıyı bile duymuyordu. Açtığı diğer hamurun da içine harcını koyup ikiye katladı ve diğer tepsiye yerleştirdi.
"Bahar!" uzaktan gelen sesi duysa da umursamadı. Belli ki artık yolun sonuna gelmişti. Bir tane daha açtı önünde ki hamurlarda, içine harcını koymak için kolundan tutulunca bakışlarını kolunu sıkıca tutan ele dikti. Uzun süre de bakışlarını oradan çekmedi. Fırın'dan çıkan sesle bakışlarını ona çevirip kolunu elin sahibinden kurtarmaya çalıştı. Kurtaramayınca sessizce fısıldadı.
"Kek yanacak!" Kolunda ki el kendini gevşetince hızla fırının yanına ilerledi. Keki çıkarıp bakışlarını mutfakta koyacak yer aradı. Geceden beri o kadar şey yapmıştı ki, elinde ki tepsiyi koyacak yer bulamamıştı. Elinde ki tepsiyi biri alınca bakışlarını ilk defa gelen kişiye çevirdi. Abisiydi. Berzan elinde ki tepsiyle ona çatık kaşlarla bakıyor, Bahar'ın ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışıyordu. Bahar boş bakan gözlerini abisinden çekip henüz daha bitmemiş böreğine geri döndü.
Berzan elinde ki tepsiyi diğer tepsilerin üzerinde koyup bakışlarını mutfak kapısının önünde dikilmiş Rumet'e çevirdi. Yaklaşık üç saattir Bahar'ı arasa da ne cevap vermişti Bahar ne de geri dönmüştü. Berzan o an uzakta olduğu için Rumet'i arayıp Bahar'a bakmasını istemişti, Rumet ise yarım saat boyunca kapıyı çalmış olmasına rağmen kapıyı açan olmayınca endişeden gözü dönmüştü. Bir süre sonra Berzan gelip elinde ki anahtarla kapıyı açınca da bu manzarayla karşılaşmışlardı. Resmen Bahar, çökmüştü.
Rumet'in bakışları Bahar'dan ayrılmazken, Berzan kardeşine ilerleyip tekrar Bahar'ın kollarını tuttu ve ona dönmesini sağladı.
"Bahar, ne oldu sana güzelim?" Bahar'ın hala boş gözlerle baktığını görünce yutkundu Berzan. Ne olduğunu bile bilmiyordu. Berzan kardeşini hırsla sarsıp kendine gelmesini sağlamaya çalıştı. Bahar acıyla inlerken, Rumet hızla yanında bitti.
"Berzan ne yapıyorsun? Bırak kızı!" Berzan Bahar'ın kollarını yavaşça bırakınca Bahar kendini yerde buldu. Tıpkı bir çuval gibi yere yığılmıştı. Yorulmuştu artık. Yılların yorgunluğu onu çok yıpratmıştı.
Berzan yutkunarak kardeşini izlerken, Rumet de Bahar'ın önüne çöktü.
"Çocuk? Neyin var?" Bahar'ın kızarmış gözleri Rumet'in gözlerine döndü yavaşça. Ne olmuştu Bahar'a böyle?
Bahar iç çekip gözlerini yumdu. Kendini o kadar kötü hissediyordu ki, kelimelerle anlatamazdı. Tıpkı ilk gün ki gibi hissediyordu. Canı öyle acıyordu. Pişmanlığı, vicdan azabı ilk gün ki gibi sızlıyordu. Birilerinin onun katil olduğunu bilmesi değil de, sevdiklerinin öğrendiklerinden ondan uzaklaşacak, hatta belki de nefret edecek olmaları onu öyle korkuyordu ki, bu onun canının yanmasına neden oluyordu.
"Bahar?"abisinin sesiyle gözlerini yavaş yavaş açtı Bahar. Önünde diz çökmüş meraklı gözlerle onu izliyordu. Hemen arkasında ise Rumet vardı. Aynı abisi gibi meraklı gözlerini kendisinden çekemiyordu. Bahar ellerinin kirli olmasını umursamadan çöktüğü yerden dizlerinin üzerinde durup kollarını abisine doladı. Geceden beri içinde tuttuğu hıçkırıkları abisinin göğüsünde haykırmaya başladı. Tüm geçmişini silip hayata devam etmek neden bu kadar zordu? Hıçkırıkları mutfakta yankılanırken, kimse açıp tek kelime etmedi. Bahar orada, abisin göğüsünde dakikalarca ciğeri sökülürcesine ağladı.
Rumet ise sadece izliyordu. Elinden bir şeylerin gelmemesi bütün bedenince onu kasıp kavuruyordu adeta. İlk gördüğünde hayran olduğu o gözler, gözlerinin önünde acısını bir bir dışarı savuruyordu. Ve Bahar'ın haberi yoktu, her damlası Rumet'in içine kor gibi düşüyordu.
****
Berzan elinde ki suyu kardeşine uzattı. Bahar önüne gelen bardağı alıp yavaş yavaş içmeye başladı. Karşısında duran adama bakma isteğini zor zapt ediyordu.
"Ne oldu? Hadi söyle bana güzelim." Yanına oturan abisine bakmayıp elinde ki bardağa dikti bakışlarını. Bu konuyu konuşmak istediği son kişinin karşısında bu konuyu konuşacak değildi. Ama küçük bir cevabın abisini tatmin edeceğini biliyordu.
"Biri biliyor." derken sesi fısıltı gibi çıkmıştı. Berzan duyduğu şeyle hızla yerinden kalktı. Yanlış duymayı diledi. Rumet'in orada olduğunu unutmuş bir şekilde, konuştu.
"Kim? Kim biliyor Bahar?" Berzan'ın sesi biraz yüksek çıkmıştı. Bahar bakışlarını abisine çevirip arkasında duran adamı işaret etti. Berzan anlamaz gözlerle kardeşine bakmayı kesip, Rumet'e döndü. Bahar'ın söylediğini yanlış anlamış olacak ki, bir anda kendini Rumet'in yakasını tutarken bulmuştu. Bahar şaşkınlıkla ayağa kalkarak abisine ilerlerken Berzan bağırırcasına konuştu.
"Nereden öğrendin lan?" Rumet anın şaşkınlığıyla gafil avlanmıştı. Kendine geldiğinde hırsla Berzan'ın yakasında ki ellerini ittirdi.
"Ne diyorsun lan!" Bahar araya girerek abisine baktı.
"Abi yanlış anladın. O burdayken konuyu açma diye onu gösterdim!" Berzan duyduklarıyla transtan çıkmış gibi kardeşine baktı. Rumet'in yakasında ki elini yavaşça çekerken, Bahar'ı kendine çekip sımsıkı sarıldı. Bahar başını abisinin göğüsüne yaslarken, bakışları karşısında duran Rumet'e dikti. Bir şeyleri anlamaya çalışır gibi onları izliyordu.
Berzan bir süre sonra kardeşinden ayrılıp bakışlarını Rumet'e çevirdi.
"Yanlış anladım kusura bakma!" dedi. Ama kendinde olmadığı o kadar belliydi ki. Rumet bir kez daha meraklanmadan edemedi. Bu iki kardeş ciddi anlamda bir şey yaşamıştı ve ne olduğunu kesinlikle öğrenecekti. Berzan'a cevap vermediğini fark edince başını salladı.
"Önemli değil ama biraz dinlemeyi öğren. Neyse ben gideyim, siz de rahat rahat konuşun!" dedikten sonra bir şey söylemesini beklemeden arkasını dönüp çıktı salondan. Bahar abisine kısa bir bakış atıp, Rumet'in arkasından ilerledi. Rumet kapının önündeydi hala.
"Komiser!" diye seslendi arkasından Bahar. Rumer arkasına dönüp yanına gelen Bahar'a dikti gözlerini. "Kusura bakma lütfen. Biraz hassas bir konu." Rumet iç çekti. Elleri farkında olmadan havaya kalkıp, Bahar'ın bağladığı saçlarının arasından çıkan bir tutamı kulağının arkasına sıkıştırdı. Bahar kendini geri çekecekken, kolunu tuttu Rumet.
"Ne yaşadın bilmiyorum ama az çok tahmin ediyorum... Bahar benden uzaklaşma ne olur. Sana yardım edeyim, yanında olayım. Kendini yalnız bırakma.Beni kendinden uzaklaştırma." Bahar hipnoz olmuş gibi Rumet'in kara gözlerine bakıyordu. "Bırak yaralarını sarmaya çalışayım, seni böyle görmek... Ben ilk defa böyle hissettim Bahar. Sanki kalbime biri kor bir ateş düştü. Her akkıttığın göz yaşında benim nefesim kesildi. Niye böyle hissettim bilmiyorum." Rumet'in eli bu sefer Bahar'ın yanağında yer edindi. "Sadece bir şans. Bir şans versen olmaz mı?"
****
Bölümü nasıl buldunuz?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler de Ölür
Ficción General"Sonra bir gün balkondan sarkan küçük bir kız çocuğu kalp ritmimi değiştirdi." Bakışlarını üst üste duran ellerinden çekip, Bahar'ın yüzüne dikti. "Ama ben ona dokunamıyorum bile." Dolunayın aydınlattığı gecede Bahar'ın gözünden akan bir damla yaş...