Gözlerini zorlukla açtı Bahar. Bir süre nerede olduğunu anlamakta zorluk çekti. Kulağını dolduran bir kaç farklı sesi algılamakta zorluk çekiyordu. 'Uyandı!' diye söyleniyordu bir ses coşku dolu bir şekilde. Bu sesin sahibini tanımıştı. 'Beyefendi çıkın da bir muayene edelim!' bu sesi tanıyamadı. Bakışlarını tam açıp, etrafına bakındı. Bir hastane odasındaydı. Beyaz önlüklü bir kadın önünde durmuş onu muayene ediyordu, onun arkasında ise rahatlamış bir yüz ifadeyle Rumet duruyordu. Bahar bir süre beynini zorlayıp neler olduğunu hatırlamaya çalıştı. Aklına gelen şeyle gözlerini yumup inledi. Sanki aklına gelmiş gibi karın boşluğu büyük bir sancı kendini belli etmişti.
"Ne... Ne oldu?" Rumet'in endişe dolu sesi kulaklarını doldurdu. Bahar cevap vermek yerine dişlerini sıkıyordu. Adam nasıl karnına tekme attıysa artık, ağrıdan yerinde duramıyordu.
"Sadece ağrısı var." diyen doktorla öfkeli bakışlarını doktora çevirmişti Rumet.
"Ağrı kesici yapın o zaman. Nasıl kıvranıyor görmüyor musunuz?" Doktor ona yandan bir bakış atıp sinirle konuştu.
"Beyefendi yapmadığımı nereden çıkardınız?" Elinde tuttuğu iğnenin içinde ki ilacı seruma enjekte etti doktor. "Bu ona iyi gelecek." Rumet sessizce başını sallayıp beklemeye başladı.
Bahar bir süre yatakta acı içinde kıvransa da ağrı yavaş yavaş yok olmaya başlamıştı. Kendine geldiğinde doktor ve hemşire odadan çıkmış Rumet ve Bahar yalnız kalmışlardı. Rumet yatağın ucuna oturup, üzgün gözlerle Bahar'ı izliyordu, Bahar ise uyuşmuş gibiydi.
"İyi misin?" Bahar zorlukla açtığı gözlerini Rumet'e dikti.
"Su verir misin?" sesi bile zorla çıkıyor gibiydi. Rumet oturduğu yerden kalkıp, yatağın yanında ki komidinin üzerinde ki sürahiden bardağa su doldurup, Bahar'a döndü. Ama Bahar'ın kalkacak takati yoktu. Rumet ona doğru ilerleyip, ilk defa açık gördüğü saçlarının ardında ki ensesini nazikçe tuttu ve Bahar'ı oturur pozisyona getirdi.
Bahar ensesinde hissettiği yabancı ele karşı söyleyecek bir cümle bulacak güçte olmadığı için Rumet'in uzattı suyu içti. Bahar dudaklarını ve boğazında ki kuruluğu giderdikten sonra suyu içmeyi bıraktı. Rumet Bahar'ın başını yastığa koyup, bardağı sürahinin yanına koydu. Tekrar Bahar'a döndü.
"Ağrın var mı hala?" Bahar başını iki yana sallayınca derin bir nefes aldı.
"Ne zamandır hastanedeyiz?" Rumet kolunda ki saate bakıp, Bahar'a döndü.
"Yaklaşık iki saattir."
"Babamların haberi var mı?" Rumet başını salladı.
"Haber verdim, burada olurlar şimdi." Bahar yutkunup, gözlerini yumdu.
"Keşke haber vermeseydin. İyiyim ben." Rumet çatık kaşlarla yüzüne baktı.
"İyi misin?" diye sordu anlamaz gözlerle. "İki saattir ayılamadın bir türlü. Ve sen iyisin."
"Abartma o kadar kötü değilim." diye homurdandı Bahar.
"Az önce ağrıdan kıvranan da sen değildin zaten!" diye tısladı yüzünü Bahar'a eğerken. Bahar tepesinde hissettiği gölgeyle gözlerini açtı. "Hem sen karnının ne halde olduğunu gördün mü?" dedikten sonra üzerinde ki örtüyü çekip, tşörtünü kaldırdı Bahar'ın. Bahar yerinden doğrulup, bakışlarını karın boşluğuna çevirdi. Gördüğü kocaman morluğa öylece bakakaldı. Karnında resmen adamın ayak izi yer etmişti. "Ben sana dokunmaya kıyamıyorum, sen her gün birinden dayak yiyorsun!" diye sinirle söylendi Rumet üstünü örterken. Bahar Rumet'in söyledikleriyle yutkunmadan edemedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çiçekler de Ölür
Ficción General"Sonra bir gün balkondan sarkan küçük bir kız çocuğu kalp ritmimi değiştirdi." Bakışlarını üst üste duran ellerinden çekip, Bahar'ın yüzüne dikti. "Ama ben ona dokunamıyorum bile." Dolunayın aydınlattığı gecede Bahar'ın gözünden akan bir damla yaş...