1. BÖLÜM - Sıradaki Durak

1K 63 97
                                    

HOŞGELDİNİZ!

BAŞLAMA TARİHİNİZİ YAZABİLİRSİNİZ.

KEYİFLİ OKUMALAR!

UYARI: KİTAP İÇERİĞİNİN VE KONUSUNUN, HERHANGİ BİR ŞEKİLDE ÇALINMASI DURUMUNDA, YASAL HAKLARIMI KULLANMAKTAN ÇEKİNMEYECEĞİMİ BİLMENİZİ İSTERİM.


'' 94 yılında açtı gözlerini ilk kez, bu kadar derin ve güzel bakan gözler görmemişti daha önce annesi. 'Ahu olsun' dedi ismi. Bu gözlere ancak bu isim yakışırdı. Planlayarak getirmemişti onu bu dünyaya. Ama beklenmedik şeyler hep iz bırakan olmaz mıydı hayatta? Annesi, Ahu'nun büyük yeşil gözlerinin içine baktığı an anlamıştı; kesinlikle sıradan bir bebek değildi.

Ve hikâyesi de sıradan olmayacaktı.''

***

Yaşamış olduğu ev; şehir merkezinden uzak, küçük ama aynı zamanda da geniş, ahşaptan yapılma bir evdi. Bu evi kendisi satın almamıştı, yıllar önce ona söylediğine göre, abisi satın almıştı. İlk başta çok eskiydi, odaların duvarlarının boyası uzun süredir yenilenmeyi bekliyordu, tavan köşeleriyse örümcek ağlarıyla kaplıydı ve taban, her an parçalanmak üzereymiş gibi görünen betonlarla kaplıydı. Aylar süren uğraşları sonucu burayı, kesinlikle gören herkesin imreneceği şekilde yenilemiş ve dekore etmişlerdi. Şu anda kanepede oturmuş olduğu amerikan mutfaklı salonun duvarında, abisi ile birlikte duvarları boyarken yapmış oldukları boyalı el izleri duruyordu. Gülümseyerek el izlerine baktı, Ahu. Abisini özlemişti. O ani gidişinden beri, kalbinde hep bir eksiklik vardı. Her zaman kalbinin bir yanında burukluk ve acı taşıyordu, taşıyacaktı da. Her şey çok beklenmedik olmuştu ve aradan tam on yıl geçmiş olsa bile, hâlâ buna alışamamış ve kabullenememişti. Hayatında gerçekten sevdiği ve sevildiğini hissedebildiği tek insandı abisi. Başka kimsede bu hisleri bulamayacağına inanırdı.

'' Aah, yine başlıyoruz.'' Dedi, onu düşüncelerinden bölen ve sehpanın üzerinde titreyerek çalan telefonuna bakarak. Oturduğu kanepeden kalkmaya niyeti yoktu. Ancak görülüyordu ki telefon da en az onun kadar inatçıydı. Kaybeden, Ahu oldu ve telefonu bıkkınlıkla eline alarak açtı.

'' Ne var Mert? Bir insan telefonunu üçüncü arayışında da açmıyorsa, dördüncüyü denemene gerek yok. '' Dedi, tek nefeste.

'' Belli ki işe yarıyormuş, açtığına göre.'' Sonunda amacına ulaşabildiği için ses tonu keyifli geliyordu Mert'in. '' İki günden beri arıyorum seni, ama açmıyorsun. İstanbul'da olsaydım evine gelecektim bugün. ''

Derin bir iç çekti Ahu. '' Şehir dışında olduğuna sevindim o halde. '' Mert de diğer onlarcasıyla aynıydı onun için. Ne kadar uzun olursa olsun, kendini hiçbir zaman bir ilişkiye kaptırmamıştı. İnsanlarla olan ilişkisini, ' karşılıklı kâr elde etmek ' olarak görüyordu. İki taraf için de bir sıkıntı yoksa, o ilişki iyiydi onun için. Tek isteği iyi vakit geçireceği insanlardı. Bağlanma olmadan. Kimseye karşı yoğun duygular beslemeden. Her şeyi anlık yaşardı Ahu. Anlık kararlar verirdi, anlık mutlu olurdu, anlık öfkelenirdi, anlık severdi. Onun için böyle olmalıydı. Bir insan sadece kendine güvenmeliydi, kendine anlatmalıydı en derin hikayelerini. Böylece hiçbir insanın elinde koz olmazdı ona karşı. Hayatı güzel geçirme kuralları.

'' Hiçbir açıklama yapmayacak mısın Ahu? Neden ulaşamıyorum sana? Seninle konuşmayı özledim. Yarın akşam İstanbul'da olacağ- ''

'' Mert. Artık görüşmek istemediğimi sana zaten söylemiştim. Lütfen bu konuyu irdelemeye çalışma ve beni aramayı bırak. ''

'' Ama neden Ahu? Sana karşı nasıl bir hatam oldu ki ilişkimizi bitiriyorsun? Her ne yaptıysam telafisini de edeceğim. ''

İşte Ahu'nun 'hayatı güzel geçirme kurallarını' haklı çıkaran konuşmayı yaptı, Mert. Bir insana olan duyguların derinleştiğinde, ona daha fazla bağlandığında, suçlu olan sen oluyordun. En küçük bir terslikte, kendinde bir hata aramaya başlıyordun. İnsanı yiyip bitiren şey de tam olarak buydu. Kendini suçlama, kendinin üzerine gitme, kendine baskı yapma. Bir insanı başka bir insan öldürmezdi, insan, kendi kendini öldürürdü.

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin