23. Bölüm - Aklî Denge

239 21 25
                                    

Ahu, uzun uzun ve solmuş yapraklarının olduğu binlerce ağacın arasından koşmaya başladı. Bastığı yerler, çamurlarla kaplıydı ve yalın ayakları çamur içinde kalmıştı. Süratle koşmaya devam ediyordu, yerdeki taşlar ayaklarını kanatmasına rağmen. O koştukça, arkasından hızla gelmekte olan ve arkasında kalan bütün ağaçları adeta yutan karanlık, ona hızla yaklaşıyordu. Tam karşısında bir ışık hüzmesi gördü. Işık, önce küçük bir daire şeklindeyken, saniyeler içerisinde devasa bir hâle bürünmüştü ve gözlerini kısmasına neden olacak kadar parlaktı. Kendisini, aydınlığın bilinmezliği içerisine öylece attığında birden, dört duvarı da bembeyaz renge boyanmış boş bir odada buldu kendisini. Bastığı bembeyaz renkte olan tabanın rengi, Ahu'nun ayakları yüzünden çamur olmuştu. Tam karşısında; uzun, lüle lüle sarı saçları olan ve duvarların renginde bembeyaz bir elbise giymiş olan annesini gördü. Ağlıyordu, bir yandan da gülümsüyordu ona. Birden, annesinin elbisesi kanlar içerisinde kaldı ve annesinin arkasından, Ahu'nun babası yaklaştı yavaşça. Kucağında bir bebek tutuyordu. Annesi, bebeği yavaşça kucağına alarak, Ahu'ya doğru yaklaştı. '' Ne kadar tatlı, değil mi? Gözleri çok güzel. ''

Ahu, annesinin kucağında duran, küçücük bebeğe baktı. Oyuncak gibiydi, kocaman yeşil gözleri vardı ve gülümsüyordu. Daha sonra annesi, kucağındaki bebeği elleriyle boğmaya başladı. Ahu, bebeği kurtarmak istedi, onu annesinin ellerinden almak istedi ancak, hareket edemedi. Bağırmaya çalışsa da, sesi çıkmıyordu. Sanki büyük bir güç, onu engelliyor gibiydi. Öylece bebeğin boğuluşunu izlemekten başka çaresi kalmadı. Tam o sırada, yerinden sıçradı ve gözlerini açtı. Nefes nefese kalmış bir vaziyette, uzandığı koltuktan doğruldu. Gökay'ın evindeydi, oturma odasındaki koltukta duruyordu.

Babasıyla saatlerce konuştuktan sonra, başına giren dehşet bir ağrı yüzünden biraz uzanmak istediğini söylediğini hatırladı. Ondan sonra da uyuyakalmış olmalıydı. '' Neden böyle bir rüya gördüm ben?'' dedi; babasıyla annesi hakkında konuştukları, onu gerçekten etkilemişti ki, rüyasına bu şekilde yansımıştı. Buna zamanla alışacak mıydı, emin değildi. Üzerindeki battaniyeyi bir kenara attı ve koltuğun yanında duran masanın üzerindeki bir bardak suyu kafasına dikti. Şimdi, biraz rahatlamış hissediyordu.

Acaba babası neredeydi? '' Baba?'' diye seslendi Ahu ve ardından, vücudundaki bütün tüylerin diken diken olduğunu hissetti. 'Baba' diyerek babasına seslenmek çok ilginçti onun için. Çoğu insan için sıradan bir durumken, onun için normalliğin kıyısından bile geçmeyecek bir durumdu. Her zaman, babası yanında ve iyi olan insanları kıskanmıştı. Kendisinin bu duyguyu hayatı boyunca yaşayamayacağından emindi. Öyle ki, şimdi bile bundan emin değildi. Daha babasıyla tanışalı sadece birkaç saat olmuştu ve buna alışması uzun sürecekti. Oldukça uzun. Yine de, mutlu olduğunu hissediyordu. Belki de ilk defa, gerçekten, mutlu ve rahat hissetmişti. İçinde gün geçtikçe ağırlaştırdığı yük, şimdi bir pamuk kadar hafifti. Bunca zamandır ihtiyacı olan şey bu muydu? Bir ebeveyn sevgisi. Bu duyguyu sadece birkaç saatliğine bile yaşamak, onun için tarif edilemez güzellikteydi. Ne yazık ki bu, çoğu kişi tarafından sıradan ve önemsizmiş gibi görünürdü. İhtiyacı olmayan kişiler tarafından. Bu, zaten hayatlarının bir rutini olan insanlar tarafından. Hatta bir kısmı, bundan yakınırdı. Annesi veya babasının onun için endişelenmesinden yakınırlardı. Ahu, bunun için milyon dolarlık bir serveti bile hiç düşünmeden çöpe atabileceğini düşündü. Bazı insanlar için sıradan olmak, bazı insanlar için ulaşması imkansız bir güzellikti. Aslında mutluluğun sırrı, hayatını olduğu şekilde güzelleştirmekten geçiyordu. Bir çok insan, aşırılıklarla dolu hayaller kurarken Ahu, sadece sıradan bir yaşamın hayalini kurardı. Sıradan ve basit. Babasıyla olan ilişkisindeki tek kötü yanı, babasının erkek arkadaşı olmasına kızan bir kız olmak isterdi. Öyle kızların, bu durumdan ne kadar şikayetçi oldukları ve babalarından bu konuda nefret ettiklerini görünce, bütün vücudu öfkeyle dolardı. Bilmiyorlardı. Ne kadar şanslı olduklarının farkında değillerdi. Sıradanlık, büyük bir lütuftu ona göre. Sade bir hayat. Gece anne ve babası görmeden evden gizlice çıkıp, okuldan hoşlandığı çocukla buluşabilecek olmanın heyecanı nasıl bir şeydi, bunu merak ederdi. Ahu'nun heyecanlandığı şey ise, sıradaki kurbanının izini bulduğunda ona yapacakları hakkındaydı. Bu, onun normaliydi. Objektif bakıldığındaysa Ahu ve normallik, birbirine değemeyecek iki doğru gibi görünüyordu. Bunun bir gün böyle olmayacağını umarak bitirirdi her gecesini. Bir gün, gerçekten her şey değişir miydi?

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin