32. BÖLÜM - İlk Dans

205 20 51
                                    

Yıllar Önce

'' Anne ve baban da gelecekler, değil mi Berrin? '' dedi İrem, gülümseyerek. Üniversitedeki en yakın arkadaşlarından biriydi ve bir haftaya evleniyordu. Ona, anne ve babasının onunla gerçekten tanışmak istediklerini ve onu çok samimi bulduklarını söylemişti. Şu ana kadar tanıdığı herkese, anne ve babası hakkında yalanlar söylemişti. Burak bu duruma çok gıcık oluyordu, buna derhal bir son vermesi gerektiğini, bir gün her şeyin ortaya çıkabileceğini ve berbat bir konuma düşeceğini söyleyip duruyordu. Yine de Berrin'in umurunda değildi. Tek istediği, tıpkı onlar gibi biri olabilmekti. Yalandan da olsa. Babası annesini öldürdüğü için, yetimhanede büyüdüğünü bilmesine gerek yoktu kimsenin. Bütün arkadaşlarının kalpli gözlerle baktığı Burak'ın, aslında öz abisi değil de, birbirlerini yetimhanede bulduklarını bilmelerine de gerek yoktu. ''Madem her şey berbat, o halde öyle değilmiş gibi davranarak kendimi mutlu etmemde bir sakınca yok.'' Derdi sürekli, abisine ve kendisine.

'' Maalesef gelemeyecekler, babamın Almanya'daki iş ortaklarından birisi kaza geçirmiş ve vefat etmiş. Orada olmak zorundalar. '' Berrin, üzgün bir yüz ifadesi takındı yüzüne.

'' Gerçekten mi? Çok üzüldüm. '' dedi Nazlı, yapmacık bir tavırla. Gerçekten üzüldüğü falan yoktu ve Berrin bunu gayet net bir şekilde hissedebiliyordu. Para içinde şımartılarak büyütülmüşlerdi, gittiği özel üniversitede okuyan kızların yarısı böyleydi. Gösteriş takıntısı olan insanlardı, uyurken giymiş oldukları kıyafetlerin bile marka olması önemliydi bazıları için. Ve eğer bu üniversitede okuyup, lüks mekanlarda eğlenebileceği arkadaşlar edinmek istiyorsa, tıpkı onlarınki gibi bir hayatı varmışçasına rol yapmalıydı. Gerçek geçmişini biliyor olsalardı, yüzüne bile bakmayacak insanlarla şu anda gece kulübündeki bir masada tekila içiyor olması garipti, biraz da komik. Üzerine giymiş olduğu, evinin kirası ile aynı fiyatta olan siyah gece elbisesini yarın iade edecekti. Etiketlerini, görünmediğinden emin olacak şekilde sakladıktan sonra bu elbiseleri hiçbir zarar vermeyerek giyiyor ve sonrasında da geri iade ediyordu.

Onun için eğlenceliydi. Bu insanların havadan sudan sayılacak dertleri vardı ve Berrin, kendini daha da güçlü hissediyordu onların yanında. Hiçbir şey yaşamamışlardı onlar, hayatın gerçek yüzünün nasıl ve ne kadar acımasız olduğundan haberleri bile yoktu. Binlerce liraya aldıkları o pembe gözlüklerle bakmak zorundalardı hayata.

En iyi yanı da, doğum gününde ona almış oldukları bazen binlerce liralık olan hediyelerdi. Bazılarını satmak zorunda kalıyordu, bazı masrafları çıkarmak hiç de kolay değildi çünkü.

'' Ben lavaboya gidip geliyorum kızlar. '' dedi Berrin, masadan kalkarak. Konu aileler hakkında konuşmaya geldiği zaman genelde kaçardı veya konuyu değiştirirdi. Çünkü bazen bunun hakkında yalan söylemesi bile canını yakıyordu.

Kalabalığın içinde lavabonun olduğu tarafa doğru yürürken, sağ tarafından gelen uzun boylu, elinde bira dolu bardak taşıyan esmer bir adamın kendisine çarpmasıyla, elbisesinin sırılsıklam olması bir oldu.

'' Ne yaptın sen?! '' diye bağırdı, karşısındaki adama Berrin.

'' Çok özür dilerim, bilerek olmadı. ''

Berrin, arkasına dönerek arkadaşlarının koyu bir sohbete dalıp kendisini görmediğinden emin olunca, kendisine çarpan adamı kolundan tutarak, lavaboya doğru giden sessiz koridora sürükledi.

'' Çok kötü bir şey yaptın, hem de çok!'' dedi Berrin, kendisine mahcup bakışlar atan mavi gözlere.

Karşısındaki adam, alayla güldü. '' Sana yanlışlıkla çarpan ilk erkek olduğum için kusura bakma. ''

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin