39. BÖLÜM - Gözler

109 20 34
                                    

Gökay, Mustang'inin içinde oturuyordu yaklaşık yarım saattir. Son günlerde olan biten her şeyi gözden geçiriyor, aklında karmakarışık olan olayları toparlamaya çalışıyordu.

'' Ben ne halt yedim? '' dedi, siyah saçlarını elleri arasına alarak.

Bütün vücudunu pişmanlık duygusu sarmıştı. Yaptığı şey ile elbette ki yüzleşeceğini biliyordu.

Dikiz aynasından parlak mavi gözlerine baktı. Sanki bir başkasının gözleriydi gördüğü. Fazla yabancı geliyorlardı şimdi. Ne yapmıştı? Ne yapıyordu? Ve ne yapacaktı? Bir oyunun içerisinde hissetti kendini ve oyuncu oydu. Birileri ile oynayan oydu. Belki de oyunun kurucusuydu. Sırada ne olacağı konusunda bir fikri yoktu. Ahu ile tanıştıkları gece geldi aklına, ardından yazlıkta Give Me The Night şarkısında dans edişleri. Ve ardından, birkaç gün önce birlikte geçirmiş oldukları o gece canlandı aklında. Madem gerçek değildi, o halde neden bu kadar gerçek hissettirmişti? Ahu'yu gerçekten sevdiğine kendisi bile inanmıştı. Onu seviyordu da, fazlasıyla değer de veriyordu ancak, sandığı gibi değildi. Hem de hiç değildi. Asıl aşık olduğu kişi, en başından beri Berrin idi. Berrin'e ilk tutulduğu andan beri hiçbir şey değişmemişti yıllarca. Gökay için en acısı da, bunu yeni fark ediyor olmasıydı.Sanki yıllardır uzun bir uykuda uyuyormuş da yeni uyanmış gibi hissediyordu, yeni uyanmanın ve gerçekleri görmenin verdiği sersemlik vardı üzerinde kaç gündür.  Berrin'i gördüğü andan itibaren, yıllardır uyuduğu o uykusundan uyanıvermişti. Ve şimdi, yapmış olduğu bu büyük hatayı kabul etmeliydi. Her ne kadar kendini böyle şeyler yapmaktan çok uzak birisi olarak görse de, kabul etmek zorunda olduğunu biliyordu.

Yalan, en sevmediği şeydi bu hayatta Gökay'ın. Tahammülü bile yoktu. Peki nasıl olmuştu da, tamamen bir yalan üzerine kurabilmişti bir ilişkiyi? Bunu kendi yapmış olmasına rağmen, sorularına bir tane bile cevap bulamıyordu. Doğru hissettiren tek şey Berrin iken, onu öptüğünde aklına bakamayacağı yüzler geliyordu. Sahi, nasıl bakacaktı onca kişinin yüzüne? Anıl'ın, Mert'in, Elçin'in ve en önemlisi Ahu'nun. Ondan nefret edecekti ve haklı olduğunu biliyordu da.

Pişmandı.

Mutsuzdu.

Hatalıydı.

Ve öfkeliydi, kendisine.

Ama sanki kimse onu tam olarak anlayamayacakmış gibi geliyordu. Yaptığı hatanın bir hata olduğunu, kendisinin de yeni öğrendiğini kimse bilemeyecekmiş gibi hissediyordu. Hatalar istemeden de işlenirdi, değil mi? Zaten kim bile isteye, zararı kendisine de dokunacak olan bir hata yapardı ki? En az Ahu kadar zararlı çıkmıştı Gökay da. Ve kimse bunu göremiyor gibiydi. Yıllarca uyuyor olmanın, ne yaptığının, kim olduğunun bile farkında olamamamın ne acı bir duygu olduğunu anlayamıyor gibiydi kimse.  Gökay'ın da acı çektiğini anlayan biri var mıydı? Sadece pişman olduğu için değil, acı çektiği için de birisi ona ' her şey geçecek. ' diyerek sarılır mıydı?

'' Bir anne gibi. '' dedi Gökay, sessizce.

Birileri tarafından sevildiğini biliyordu ama yine de yalnızlık duygusu taşıyordu içerisinde. Her zaman birilerini anlayacağını ve onlar için bir şeyler yapacağını, ama kimsenin onun aklındakileri  hiçbir zaman tam anlamıyla anlayamacağını düşünüyordu. Güçlü ve başarılı bir adamın, arabasının içerisinde tek kaldığında nasıl küçük  bir çocuk olabileceğini kimsenin bilemeyeceğini düşünüyordu.

Lunaparkları her çocuk severdi ama hangi çocuk gecenin bir yarısı tek başına giderdi ki?

Mavi gözlerinden istemsizce yaşlar akmaya başladı Gökay'ın. Hâlâ aynaya bakmaya devam ediyordu, hâlâ o yabancı gözlerin kendisine ait olduğuna inanamıyordu. Kendi yüzüne bile bakamıyordu.

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin