22. Bölüm - El Yazıları

261 20 25
                                    


Hiç 'Sonunda!' dedikten kısa bir an sonra aslında sona ulaşamadığınızı fark ettiğiniz oldu mu? Tam bir şeyleri rayına oturttuğunuzu düşünürken, aslında öyle olmadığını anladığınız an oluşan hayal kırıklığını yaşadınız mı? Eğer cevabınız evetse, o zaman şu anda Gökay'ın nasıl hissettiğini anlayabiliyorsunuz demektir. Gökay, uyandıktan hemen sonra kafasını uyuyakalmış olduğu sandalyenin yanındaki yatağa çevirdi. Ahu'nun uzanıyor olması gerektiği yatağa. Boş olduğunu gördüğünde, çok da şaşırmadı. Sonuçta Ahu'nun elinden kaçıp gitmesi onun için olağan bir durumdu. Yine de hemen öyle olduğunu düşünmek istemedi ancak Mert'in de odasında olmadığını görünce, ikisinin birlikte buradan gittiğini anlayabilmesi zor olmadı. Birkaç dakika arabasının anahtarını aradı ve bulamadığı an, ağzından küfürler savurdu. '' Şerefsiz! Arabamı da almış!''

Mantığıyla hareket etmesi gerektiğini düşündü ve aslında böyle olmasının, onları bulmak için çok daha kolay olduğunu anladı. Arabasının plakasından, nerede olduklarını anında bulabilirdi. Öyle de oldu; arabasının plakasını sorgulattığında, bir otelin önünde park edilmiş olduğunu öğrendi ve adresi telefonuna not ettikten sonra, yazlığına gitti. Mert'in, onun için oldukça kıymetli olan kırmızı arabası, Gökay'ın yazlığında park edilmişti. Elbette ki Mert, ' bebeğini ' almak için geri gelmek isteyecekti. Bu yüzden Gökay, rahatladı ve hiçbir şey için acele etmedi.

Gökay, yazlığına girdiğinde önce kıyafetlerini değiştirdi, sonra kendisine basit bir kahvaltı hazırlayıp yedikten sonra, yazlığının bahçesine çıktı ve bir sigara yaktı. Uzun saatlerdir sigara içmediğinden, ilk nefesi çektiğinde kafasının döndüğünü hissetti. Mert'in arabasının torpido gözünü açtı ve gözlük ile parfümün altında duran katlanmış kağıdı eline aldı. Mert'in bahsettiği kağıttı bu; Ahu'ya, 'Sedat'tan' gelen tehdit notunun yazılı olduğu kağıt.

Gökay, kağıtta yazan yazıları gördüğü an anlamsızca bir dejavu yaşadı. Sanki bir şeyler tanıdıktı, ama ne olduğunu tam olarak anlayamıyordu. Yazlığının giriş kapısının önündeki merdivenlere oturdu ve bir elinde sigarası, bir elinde bütün odağını vermiş olduğu kağıt kısa bir süre öylece durdu. Birden, sanki birisinden telkin almışçasına ayağa kalktı ve yazlığına girdi. Salondaki masada, Ahu'nun telefonu duruyordu. Mert buraya, Ahu'nun telefonu ile birlikte gelmişti ve masada unutup gitmişti. Gökay, telefonu eline alarak Mert'in telefon numarasını buldu ve kendi telefonunda tuşlayıp, arama simgesine bastı.

***

Mert ve Ahu, kaldıkları otel odasına büyük boy bir pizza sipariş etmiş ve otelin mini bar dolabında duran iki birayı da pizza ile ve ondan sonra afiyetle içmişlerdi.

'' Seninle vakit öldürmeyi özlemişim. '' dedi Ahu, üçüncü birasının kapağını açarken.

'' Aynı şekilde bir zamanlar bundan nefret ediyordun. '' Mert, bunu gülümseyerek söylemişti ama bir yandan da iğneleme yaptığını açıkça Ahu'ya hissettirmişti.

'' Bir zamanlar... Kim olduğumu bile bilmediğim bir zamanlardı. ''

'' Geride bırakacağız, birlikte. '' dedi Mert, Ahu da elini, Mert'in elinin üzerine koydu ve gülümsedi.

'' Birlikte. ''

Mert'in, yatağın üzerine bıraktığı telefonu çalınca, ikisi de odağını telefona verdi. Mert, ayağa kalkıp telefonu eline aldı ve '' Kayıtlı olmayan bir numara. '' dedi.

'' Açsana, artık ikimizin de kaybedecek bir şeyi yok nasılsa. '' dedi Ahu.

'' Alo? '' Mert, telefonu hoparlöre almıştı.

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin