2. BÖLÜM - Alkanlar

554 50 46
                                    


İnsanlar...Sorunlarından kaçmak için neden illegal olan yolu seçmek onlara daha cazip gelirdi? İnsanın kendisini iyi hissetmesinin yüzbinlerce yolu varken, neden zararlı olanı seçerdi insan? Uyuşturucu. Para. İnsanlığa iyi gelmeyen iki şey. Bir insanın hayatı bunlardan ibaret olmamalıydı. Aklı başında bir insan, eğer isterse her şey olabilirdi, hem de her şey. Peki neden çoğu insanın tek derdi, aklını başından götürmekti? Yaşadıklarını düşünmemek miydi tek derdi? Onlardan kaçmak mıydı, savaşmak varken? Neden, çoğu insan bu kadar korkaktı? Yaşanan bütün kötü anıları, yapılan bütün hataları unutmak isteyip, sadece gözlerini kapatıyorlardı ve vücutlarına giren bu yabancı maddeyle birkaç saatliğine hayatlarından soyutlanıyorlardı. Ama her şey yaşanmıştı ve silinemezdi. İnsanlar, bunu kabullenmeliydi ve yeni bir sayfa açmalıydı kendilerine. Kuşadası, bir insanın kendisine yeni bir sayfa açabilmek için seçebileceği en iyi yerlerden birisi olabilirdi. Huzurlu. İnsanlar kendi içlerinde bulmalıydı huzuru, bir insanda veya bir maddede değil. Tek başına gitmeliydi yeni bir kente, keşfetmeliydi sokaklarını. Evet, tek başına. İçindeki huzuru bulmak için. Bir insan, başka ne sebepten Kuşadası gibi bir yere tek başına giderdi ki? Ahu, kendi iç huzurunu bulabilmiş miydi, yoksa hala kaçmaya devam mı ediyordu? Yine de, öyle olsa bile, kaçmak için güzel bir yerdi.

'' Otobüsten iner inmez mi?'' Ahu, tek eliyle valizini sürerken, diğer elindeki çalan telefonuna bakarak söyleniyordu. Arayan, yine Mert'ti.

'' Ne var Mert?''

Telefonun diğer tarafından yüksek bir kahkaha duyuldu. '' Kuşlardan öğrendiğime göre, Aydın'a gelmişsin.''

Ahu, bir an duraksadı. '' Ne? Sen nereden biliyorsun? Daha otobüsten şimdi indim!''

'' GPS, güzelim. Ayrıca, sana ege taraflarında olacağımı söylemiştim. ''

Ahu, derin bir iç çekti ve sinirden dişlerini sıktı. Düşünmesi ve planlaması gereken o kadar şey varken, bir de başına Mert çıkmıştı. '' Mert, sana, seninle görüşmek istemediğimi söyledim. Hem de dün. Ayrıca, telefonumdan beni takip etmek de ne? Sapığım mı olmaya karar verdin?''

'' Evet, kurtulamayacağın bir sapık. '' Mert, yine sesli bir şekilde güldükten sonra boğazını temizledi. '' Şaka bir yana Ahu, sana gerçekten değer vermeseydim böyle bir şey yapmazdım. Durduk yere benimle görüşmek istemediğini söyledin, sadece senin iyi olmadığından endişelendim o kadar.''

Ahu, valizini sürerek yürümeye devam etti. Aslında, şu an onu otogardan alacak birisinin olması iyi olabilirdi. Neydi insanlarla olan ilişkilerindeki kural: '' Karşılıklı kâr elde etmek.''

'' İyiyim, bir sorun yok. Yine de emin olmak istersen beni otogardan alabilirsin. ''

'' Hah, sonunda anlaşabildik. Yarım saate oradayım. ''

Mert, kendisini Ahu ile olan 'ilişkilerine' fazlasıyla kaptırmıştı. Ahu içinse sıradan bir ilişkiydi bu, bir sene geçmesine rağmen. Hatta, o süre zarfında başka erkeklerle görüştüğü de oluyordu. Yine de Mert ile sohbet etmeyi ve vakit geçirmeyi seviyordu, bu yüzden onunla olan ilişkisini bu kadar uzun süre tutabilmeyi başarmıştı. Ta ki Mert'in derin duygularını hissedene kadar. Her şey bir anda, fazlasıyla duygu yüklü bir hale gelmişti ve bu Ahu'yu rahatsız ediyordu. Mert gibi yakışıklı bir erkeğin, yanına sürekli elinde hediyelerle gelmesi, neredeyse her kızın hayaliydi. Ancak Ahu'nun değil.

***

Mert, söylediği gibi, tam yarım saat sonra gelmişti. Kırmızı üstü açık arabasını, 1 kilometre öteden bile tanıyabilirdi Ahu. Gözlüğünü gözünden çıkarıp, sarı saçlarının üzerine taktıktan sonra, güneşten rengi iyice açılan açık kahve gözleriyle Ahu'ya bakarak kapıyı açtı. '' Buyurun, hanımefendi.''

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin