24. Bölüm - Görünmez Çizgi

258 22 25
                                    


Gerçekler, sert bir tokat gibi yüzümüze çarptığında, kabullenmek istemeyiz. Beynimiz, öğrendiğimiz gerçekliğin doğruluğundan şüphe duymamızı sağlar ve bu yüzden de, bir takım bahaneler üreterek kendimizi kandırmamıza neden olur. '' Başka bir açıklaması vardır. '' Deriz, daha sonra da bir açıklama bulmaya – uydurmaya – çalışırız. Ancak; içten içe ve yavaş yavaş, bunu kabullenmeye başlarız. Anıl da aynı duyguları hissetmişti. İlk başta inkâr etmiş, karşısında kendisiyle konuşan adamların bir masal anlattıklarını söylemiş ve onlara bağırmıştı. Bu, olmamalıydı. Yanlıştı. Ve bu yanlıştan dolayı kendini suçlamıştı. Kızının bir katil olmasının sebebinin kendisi olduğuna inandı, eğer bunca zamandır onun yanında olsaydı, polis bir baba tarafından büyütülseydi, katil olur muydu Ahu?

'' Onu suçlu bulmayı istemiyorum. '' dedi Gökay, Anıl'ın omuzundan tutarak. '' Ne kadar herkes için öyle görünse ve hatta öyle olsa bile, bu onun suçu olmamalı. Hastalığı, iradesinin önüne büyük bir engel koydu. ''

Anıl, elleriyle yüzünü ovuşturdu. '' Neden ona geçmek zorundaydı? Neden, Seren'in taşıdığı laneti, Ahu da taşımak zorunda kaldı? ''

'' Bu, kimsenin elinde olan bir şey değil. '' dedi Mert. '' Onun yanında olsaydınız bile Ahu, yine böyle olacaktı. ''

'' Belki de olmayacaktı. '' diye çıkıştı Anıl. '' Yaşamış olduğu onca kötü şeylerin hiçbirisi yaşanmamış olsaydı, belki de bu lanet hastalık onun beynini tetiklemeyecekti. ''

'' Bunu bilemeyiz. '' dedi Gökay, Anıl'ı sakinleştirmek için. Yine de farkındaydı, her şeyi birden bire öğrenmişti ve kabullenmesi elbette ki zaman alacaktı.

'' Hiçbir şey için geç değil, özellikle siz burada, onun yanındayken. Onu hâlâ düzeltme şansımız var. Gökay da, ben de inanıyoruz. En önemlisi de, Ahu da buna inanıyor. Ne kadar daha hastalığını öğrenmemiş olsa da. O, güçlü bir kız. Bunu aşabilecektir.'' Mert, Anıl'ın kolundan tutarak, onu merdiven basamağına oturttu. Söylediklerinin hepsini hissetmişti. Ahu'nun güçlü olduğuna inanıyordu çünkü bunu, gözlerine baktığında görebiliyordu.

'' Bu, hiç de normal değil. '' dedi Anıl, gözyaşlarını tutamazken. '' Ben bir polisim. '' dedi, eliyle göğsüne vurdu. '' Ben, yıllarca katilleri içeriye tıktım. Gökay'a sorabilirsin, ' Kazıyıcı Katil' davasında, babasının çalıştığını biliyorum. Ona yardım bile etmiştim. Halbuki, kendi öz kızımı içeriye tıkmak istediğimden haberim yoktu. ''

Mert, bir şey söyleyemedi. Ne diyebilirdi ki? Bu, acı bir ironiydi. Öz kızı seri katil olan polis bir baba. Eşi benzeri olmayan bir baba-kız ilişkisi. Söyleyeceği hiçbir şeyin bir faydası olmayacaktı, o yüzden sustu. Acı gerçekler ortadaydı. Anıl'ın, sadece zamana ihtiyacı vardı. Herkesin vardı. Zaman, her şeyin acısını unutturmazdı ama onları, bizi en baştaki gibi üzemeyecek kadar etkisiz hâle getirebilirdi. En azından, kabullendirirdi.

'' En azından Ahu, yaptıklarının bir hata olduğunun farkında. '' dedi Gökay. '' Bunu fark etti ve bir daha yapmayacağı konusunda ikimiz de ona inanıyoruz. Ama en önemlisi, senin inanıyor olman. Ahu, uzun zamandır seni arıyordu. Seni bulduğunda, her şeyin iyi olacağına inandırmıştı kendisini. Bu yüzden de, bu hikayeyi kafasında kurdu. '' Gökay, cebinden çıkardığı iki kağıdı tekrardan Anıl'ın eline tutuşturdu. '' Aklında yarattığı bu adamın, seni bulmasına yardım edeceğine inanıyordu. ''

'' Ama şimdi buldu. '' dedi Mert, gözyaşlarını silen adamın gözlerinin içine baktı. '' Artık, her şey düzelecek. Ben buna bütün kalbimle inanıyorum. ''

'' Sen de kimdin?'' dedi Anıl.

'' Sezgin'in yakın arkadaşı. Onu tanıdığınızı duydum. Sezgin, ölmeden önce bana bir söz verdirtti. Yıllar sonra, Ahu'nun karşısına çıkacak ve onun yanında olup, ona arkadaş olacaktım. ''

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin