4. Bölüm - Çıplaklık

412 38 26
                                    

Duygular... Gerçekten bu hayattaki en tehlikeli şey olabilirlerdi. Duygudan yoksun bir insan ne incinirdi ne de incitirdi. Sevgi ve nefret. Birbirlerine bu kadar zıt iki duygu, neden birbirleriyle bu kadar bağlantılıydı? En iyi dostunun, en azılı düşmanına dönüşmesi neden tek bir hareketle olacak kadar kolaydı? İşin aslına bakarsak kilit nokta, karşındakine kendini açmaktı. İnsan, gerçekten sevdiğinde, ruhen çırılçıplak kalmak isterdi karşısındakine. Onu en iyi onun anlayacağını düşünürdü veya tek anlatmak istediği, o olurdu. Karşındaki kişiyi hiç çırılçıplak görmemişsen, onu mahvedemezdin de. Ama eğer gördüysen, o zaman onu yıkabilecek gücü de eline almış olurdun. İşte bu yüzden duygulardan uzak olmalıydı, Ahu. Kimseye gerçek kendini gösteremezdi, kimsenin eline o gücü veremezdi. Kimseye o kadar güvenmemeliydi. Gerçek kendisini bilen, karşısında çırılçıplak kaldığı tek şey, tablolarıydı. Hikayesini sadece tablolarına anlatırdı. Her tablosunda bir his vardı, bir hikaye anlatılıyordu. Sadece onun okuyabildiği hikayeler.

Ahu, fırçasını lacivert rengine buladıktan sonra, çizdiği gökyüzünü tamamlamaya devam etti. Resim yaptığında kendisini iyi hissediyordu, her şeyden uzaklaşmış ve rahatlamış. Hiçbir şey ona böyle hissettirmemişti, dün gece dışında. Dün geceyi ve o adamı aklından bir türlü atamıyordu. Sabah otele vardığından beri sadece iki saat uyuyabilmişti. Kafasındaki düşünceler, uyumasına da izin vermiyordu. Bu yüzden aklını dağıtabilmek için, kendini resme vermek istemişti. Şu an ikinci tablosunu çiziyordu, saatlerdir ara vermemişti. En sonunda bir aranın iyi olacağını kendi de fark etti, çünkü çizim yapmaktan kolu ağrıyordu.

Mini dolabından bir bira çıkardı ve birkaç yudum aldıktan sonra, volta atmaya başladı. Sesli düşünüyordu. '' Şu an elimde Cihan Tokcan'ın numarası var. Bu işi daha fazla uzatmamalı ve İstanbul'a geri dönmeliyim. Cihan Tokcan hakkında ne biliyorum? '' Dedi. Birasından büyük bir yudum daha aldıktan sonra, küçük tekli koltuğa oturdu ve duraksadı. '' Gülseren.''

'Evi toplarken yardıma ihtiyacım olursa çağırırım.' Bahanesiyle numarasını almıştı.

'' Onu kendime çekebilmek için en iyi yol, Gülseren'i kullanmak. '' dedi ve tekrar ayağa kalkarak volta atmaya devam etti. ''Şu an polisler sadece Barış'ın ölümüyle ilgileniyor, ayrıca cinayetin işlendiği apartman da tamamen boşaltılmıştı.'' Küçük bir gülümsemeden sonra, birasını kafasına dikti ve hazırlanmaya başladı. Tekrar Ecmel olma vakti gelmişti. Ancak, şimdi değil. Şimdilik peruğunu ve ihtiyacı olan diğer bütün şeyleri, çantasına koydu ve apartmana gitmek için yola koyuldu. Kullan-at bir telefondan, Gülseren'e çoktan mesaj atmıştı bile. Elbette her ihtimale karşı, mesajda kimliğini belli etmemişti. Yalnızca, 'eşyaları toplamak için evde bekliyorum' yazmıştı.

Yaklaşık on dakikalık bir beklemeden sonra, Gülseren gelmişti. Ahu'nun onu ilk gördüğü halinden çok daha iyi gözüküyordu. '' Merhaba. '' dedi Gülseren, küçük bir sarılma yapmayı da unutmadı. Ahu, elindeki iki bira şişesinden birini Gülseren'e uzatarak ''İkinciye ihtiyacın olduğunda çekinmeden söyle.'' Dedi. Bu samimi ikrama kimse karşı gelemezdi. Ahu, Gülseren'in birasına uyku ilacı katmıştı. Maksimum on beş dakika sonra yere serileceğini biliyordu, daha önce de kullanmıştı.

'' Oturma odasından başlayalım. '' dedi Ahu. Oturma odası, küçük evdeki en geniş alanı kapsıyordu. Aynı zamanda cinayetin işlendiği yer de orasıydı. İkinci cinayetin işleneceği yer de.

Gülseren, yere dağılmış kitapları düzenlerken, '' Çok samimi birisin, keşke daha önce tanışsaydık. '' dedi. '' Gerçekten anlayışlı bir kadınla dertleşmeye ihtiyacım var. ''

Ahu, içten bir şekilde gülümsedi. '' Ne zaman istersen dertleşebiliriz. Çok iyi dertleşilir benimle. ''

'' Tabii, sen benden daha büyük olduğun için daha çok derdin vardır. ''

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin