3. BÖLÜM - 'Mustang'

449 50 21
                                    

Yalan.. Kendimizi olduğumuzdan daha iyi göstermek için sık sık başvurduğumuz bir yol. Kaçış yolu. Daha iyisi için çabalamak istemeyen, tembel, özsaygısı olmayan insanların başvurduğu bir kaçış yolu, yalan. Ne kadar kolaydır değil mi, hatamızı kabullenmek yerine üzerini yalanla örtbas etmeye çalışmak. Daha sonra ardından bir yalan daha ve bir yalan daha... İçinden çıkılmaz bir hale gelinir en sonunda. ' Ben, çok yetenekli bir piyanistim. ' der insan, piyano kursuna gitmektense. Çünkü böylesi, ona çok daha kolay gelmiştir. Aylarca kurslara gidip, yüzlerce para harcayarak, emek vererek gerçekten iyi bir piyanist olmak, çok daha zordur çünkü. Sadece öyle olduğunu söyler ve o an için o, yetenekli bir piyanisttir. Peki ya tek başına kaldığında da öyle midir ya da piyano başına oturduğunda? Peki, asıl kandırdığı karşısındaki midir yoksa kendisi midir? ' Ben, görevini yerine getiren başarılı bir polisim.'

Barış'ın, görevini yerine getiren bir polis olmadığı kesindi. Cihan Tokcan hakkında bir şeyler bildiği ortadaydı, yoksa neden Alkanlar çifti hakkında yalan söyleyecekti ki?

Ahu, Gülseren ile en son ki konuşmasında ona, aralarında geçen konuşmanın yaşanmadığını varsaymasını, yoksa başının belaya girebileceğini söylemişti. Aslında daha çok endişe ettiği şey, kendi başının belaya girecek olma ihtimaliydi, yalanı ortaya çıkabilirdi. Yine de kıza bunu söylememişti. Ahu, onun gözünde sadece eski aile dostlarının cenazesine gelmiş birisi olarak gözükmek istiyordu. Kısa ve net.

Çalan telefonunun sesiyle, gözlerini açtı, Ahu. Gülseren'le vedalaştıktan sonra, 64 model Chevrolet Boleir kiralamıştı. Klasik arabalara bayılırdı. Arabalarda tercihini her zaman klasikten yana yapardı. Olası şehir dışına çıkma ihtimallerine karşı, her zaman biriktirdiği bir miktar parası olurdu. Geçimini barmenlik ve sattığı tabloları ile sağlıyordu. Genel olarak, hayatını anlık yaşasa da, sadece işi ve cinayetleri konusunda planlı davranırdı. Planlı ve dikkatli. Asla yakalanmazdı. Her şeyi kusursuz bir şekilde hallederdi. Bunlar dışındaysa, hayatındaki diğer şeylerin kusursuz veya berbat oluşu umurunda değildi. Bir şeyler yaşanır ve biterdi, olur ve geçerdi. Üzerinde düşünmek istemezdi. Böylece hiçbir şeyin onun düzenini bozmayacağına inanırdı.

Arabayı kiralayıp otele vardıktan sonra, kendisini direkt yatağa fırlatmıştı. Fazlasıyla yorgundu. 4 saat sonra Ahu'yu arayıp uyandıran kişi, Mert'ti. Uyumaktan pes ederek çalan telefonu açtı, artık Mert'e karşı gelmekten yorulmuştu. ''Hadi bir oyun oynayalım, 24 saatliğine beni hiç aramaman oyunu.''

'' Bu kadar zor oyun mu olur? '' dedi Mert, yine kahkaha attıktan sonra. Ahu'dan cevap gelmeyince, konuşmaya devam etti: '' Şehirde tek başınayken sıkılmaman için, benim güzel ses tonumu duymana ihtiyacın olduğunu düşündüm. ''

Ahu, gülümsedi. Ukalalık Mert'e yakışıyordu. '' Beni aramadığın bir gün bile olmadığı için, güzel ses tonun olmadan bir günüm nasıl geçerdi merak ediyorum. Beni uykumdan uyandırdın. ''

'' Saat akşam sekiz buçuk olmuş, bence uyandırmam iyi olmuş, ne dersin?''

Saatin sekiz buçuk olduğunu duyunca, Ahu'nun gözleri fal taşı gibi açıldı. Bu akşam yapması gereken işler vardı, hemen telefonu kapatmalı ve yola koyulmalıydı. Barış hakkında öğrenmesi gereken şeyler vardı. Nasıl biri olduğunu anlamayı deneyecekti. Hemen bir bahane uydurarak, hızlıca telefonu kapattı:

'' Mert, şu anda başka bir arkadaşım arıyor, sonra konuşalım. Görüşürüz. ''

Barış, bugün saat onda işten çıkacaktı. Onu takip edecekti ve ne işler karıştırdığı hakkında ufak da olsa bir ipucu yakalamayı umacaktı.

Her zaman yaptığı gibi çantasından uzun, kızıl renginde peruğunu çıkardı ve sarı saçlarını toplayıp, peruğu kafasına taktıktan sonra, alnından doladığı siyah bir bandajla iyice sabitledi. Daha sonra; askılı, eteği bol, kırmızı çiçek desenli siyah elbisesini giydi ve bacağının üst kısmına bağladığı kalın ipe bıçağını yerleştirdi. Son olarak da gözlüğünü taktı ve topuklu ayakkabılarını giyerek arabasına bindi. Cinayet işleyeceği her zaman, farklı bir görünüme bürünürdü. Tespit edilmesine sebep verecek en ufak bir hatayı bile göz ardı etmezdi, gereğinden fazla titiz ve dikkatliydi. Hayatını parmaklıklar ardında geçiremezdi, bunu hak edenin kesinlikle kendisi olmadığını düşünüyordu. Bir nevi, kendini kahraman olarak görüyordu. Bu insanları hayattan silen, gizli bir kahraman.

KAZIYICI KATİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin